14 Eylül 2007 Cuma

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE GÖRÜLEN DAVRANIŞ VE UYUM BOZUKLUKLARI

SALDIRGANLIK
Saldırganlık, başkalarına fiziksel veya psikolojik zarar verme niyeti taşıyan tüm davranışları içerir. Çocuk veya ergenin kendi akranlarına veya başkalarına yönelttiği bağırma, küfür etme, vurma, ısırma, tekmeleme, eşya fırlatma ve tükürme gibi zarar vermeyi hedefleyen davranışlarda bulunması saldırganlık olarak nitelendirilmektedir.

Nedenleri
1. Saldırgan davranışların yetişkinler tarafından ödüllendirilmesi ve pekiştirilmesi bu tür davranışların ortaya çıkmasındaki en belirleyici nedenlerdendir. Bu durum genellikle geleneksel kültürlerde sık görülmektedir. Geleneksel kültürlerde erkek çocuğun saldırganlığı ailesi ve çevresi tarafından onaylanmaktadır (Örneğin; kavga eden çocuğa, ailesi tarafından "Aferin" veya "Seni döveni sen de döveceksin" denmesi).
2. Televizyon, kitle iletişim araçları, bilgisayar oyunlarında saldırganlık ve şiddet içerikli sahneleri, görüntüleri izlemesi ve bu davranışları örnek alması yoluyla çocukta saldırgan davranışlar oluşabilir.
3. Çocuğun yetişkinlerden gerekli anlayışı, sevgiyi ve kabulü görmemesi onu saldırgan davranışlara yöneltebilir.
4. Baskıcı-otoriter veya aşırı koruyucu disiplin anlayışı, çocukta saldırganlık ve başkaldırma gibi olumsuz özelliklerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
5. Şiddete tanık olma saldırganlığı ortaya çıkaran nedenler arasındadır. Örneğin, aile içi şiddete tanık olan çocuklar, saldırgan davranışları öğrenebilir.
6. Duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edemeyen özellikle öfkesini uygun şekilde yönlendiremeyen çocuklarda da saldırganlık ortaya çıkabilir.
7. Ders dışı etkinliklerin ve sosyal faaliyetlerin yetersiz olması, çocuğun rahatlayabileceği, enerjisini kullanabileceği alanların sınırlılığı da saldırganlığı artırabilir.
8. Biyolojik olarak çocuğun beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar yaşaması da saldırganlığa neden olan faktörlerden biri olarak sayılabilir.

Aileye Öneriler
o Öncelikle ana-baba olarak çocuğunuza saldırganlık modeli olmayın.
o Saldırgan davranışlara tolerans göstermeyin. Saldırgan davranışı asla ödüllendirmeyin. Çocuğunuzun gösterdiği saldırgan davranış sonunda isteklerini yerine getirilmeyin, ona, isteklerini bu şekilde gerçekleştiremeyeceği anlatın.
o Saldırgan davranışları kesinlikle dayakla cezalandırmayın! Çocuğunuza uyguladığınız şiddet içerikli ceza, onun gözünde kendi saldırganlığını meşrulaştırır ve bu davranışlarını başka alanlara da yöneltmesine yol açar. Dayak atılan çocukta düşmanlık duyguları gelişir ve pekişir.
o Çocuğunuz sinirliyken onunla tartışmayın; öncelikle sakinleşmesini bekleyin ve daha sonra yaptığı davranış ile ilgili konuşun.
o Ana baba olarak saldırgan davranışlar karşısında sakin davranın; sert, duygusal tepkiler yerine “ben” dilini kullanın "Böyle davrandığın için üzüldüm".
o Çocuğa yaptığı bu davranışların dezavantajlarını gösterin. Saldırgan davranış göstererek isteklerini elde edemeyeceğini ona anlatın. Saldırgan davranışının olası sonuçları hakkında onunla konuşun.
o Gösterdiği saldırgan davranışların yerine çocuğunuzun kullanabileceği alternatif olumlu davranışları öğretin.
o Çocuğunuzun olumlu davranışını gördüğünüzde pekiştirin. Örneğin; arkadaşıyla oynarken, kavga etmediğinde ve bağırmadığında bunu sözel olarak ödüllendirin.
o Çocuğunuz hata yapsa da ona koşulsuz sevgi gösterin; hatalarını zaman zaman affedin hatta bazen görmezden gelin.
o Çocuğunuzun kendini ifade etmesine fırsat verin. Aile içinde demokratik bir düzen kurarak, çocuğunuzun bağımsızlaşma ihtiyacını desteklemeye çalışın.
o Çocuğunuzun gelişim dönemi özellikleri hakkında bilgi sahibi olun ve bu dönemdeki ihtiyaçlarını bu bilgilere dayanarak yerine getirmeye çalışın.
o Çocuğunuzla mümkün olduğunca daha çok ve kaliteli zaman geçirin.
o Çocuğunuzun sosyal gelişimine uygun çeşitli sorumluluklar verin. Böylece çocuğunuza başarma duygusunu yaşatmış olursunuz.
o Çocuğunuzun enerjisini olumlu yönde değerlendirebileceği sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerde bulunması için onu destekleyin.
o Çocuğunuza şiddet içeren televizyon programları izletmeyin.

ÇALMA
Çalma, başkalarına ait olan bir şeyin, sahibinin haberi ya da izni olmadan alınmasıdır.
Çocuklarda 3-5 yaşına kadar sahiplik kavramı henüz oluşmamıştır ve bu yaşlardaki çocuklar ilgilerini çeken bir şeyi almakta sakınca görmezler. Son derece doğal olan bu davranış çalma değil, izinsiz almadır. Çocuklar ancak ilkokul çağında kendilerine ait olmayan bir şeyi izinsiz almanın çalmak olduğunu ve bunun doğru olmayan bir davranış olduğunu öğrenirler. İlköğretime başlamasına rağmen çocukta başkalarının eşyalarını izinsiz alma davranışı görülüyorsa, bu davranışın bir sorun hale gelme ihtimali dikkate alınmalıdır.

Nedenleri
1. Çocuğun yemek, giysi ve benzeri temel ihtiyaçlarının önemsenmemesi ve karşılanmaması.
2. Anne- babanın çocuğun sahip olduğu eşyaları izinsiz alarak çocukta mülkiyet fikrinin gelişmesine engel olması.
3. Çocukta sahip olma düşüncesinin gelişmemiş olması.
4. Çocuğa istediği her şeyin alınması ve hiç sınır çekilmemesi.
5. Güvensizlik ve sevgi yetersizliğinin yol açtığı olumsuz biçimde ilgi ve dikkat çekme isteği.
6. Çocuğun başkasına duyduğu kızgınlığı ifade etmesi veya intikam almak istemesi. Örneğin; anne babasına kızgın bir çocuğun, onlardan intikam almak için bir şey çalarak ailesini zor duruma düşürmek ve üzmek istemesi.
7. Yeni doğan kardeşe duyulan kıskançlık veya öfke.
8. Anne babanın çocuğun yaptığı bu davranış karşısında tepkisiz kalması veya bu durumdan zevk alması. Bu durum çocuğu cesaretlendirir ve çocuk çalmaya devam eder.
9. Çocuğun özdeşleşmek için kendine kötü bir örnek seçmiş olması.

10. Farklı sosyo-ekonomik gruplardan gelen çocukların bir arada bulundukları ortamlarda, birbirlerinin eşyalarına hayranlık duymaları.
11. Özellikle pasif veya başarısız bir çocuğun kendisini akran grubuna kabul ettirme isteği. (Örneğin; Babasının cüzdanından para alarak arkadaşlarına hediye alması.)

Aileye Öneriler
o Çocuğunuzun temel ihtiyaçlarını karşılayın. Yaşına ve ihtiyaçlarına uygun miktarda harçlık verin.
o Başkalarının haklarına saygılı bireyler olarak çocuğunuza iyi model olun. Siz de başkasına ait bir eşyayı izinsiz kullanmayın. Çocuğunuzun eşyalarını kullanmak veya almak istediğinizde mutlaka ondan izin isteyin.
o Ev içinde çocuğunuzun kendisine ait bir alanının ve eşyalarının olmasını sağlayın. Bu şekilde hem başkalarını anlayacak hem de mülkiyet kavramı gelişecektir.
o Çocuğunuza izin isteyip ödünç alma ve geri verme ile başkalarına hissettirmeden, izinsiz alma arasındaki farkı öğretin.
o İzin istemeden başkalarının eşyalarını alamayacağını öğretmek için, bir şey istediğinde önce izin alması gerektiğini çocuğunuza sık sık hatırlatın.
o Pek çok sorunda olduğu gibi çalma davranışına da otoriter, aşırı koruyucu ya da ilgisiz ana baba tutumları neden olabilmektedir. Böyle bir davranış oluşsa bile devam etmemesi için demokratik tutuma dayanan, koşulsuz sevgi ve ilginin olduğu bir aile ortamı sağlamaya çalışın.
o Çocuğunuza aşırı tepki vermeyin ve şiddet uygulamayın. Eğer ceza verecekseniz, cezanın suç ile uyumlu olmasına ve hemen davranışının ardından verilmesine dikkat edin. Fiziksel ceza kesinlikle uygulamayın.
o Çocuğun almış olduğu eşyayı sahibine özür dileyerek geri vermesini sağlayın. Aldığı eşya zarar görmüşse yenisini alın ve parasını da çocuğun harçlıklarından ödetin. Yalnız çocuğun harçlığını tamamen kesmeyin.
o Çocuğunuzla bu davranışının nedenini mutlaka konuşun.
o Çocuğunuza çalma davranışının bir kişilik özelliği olmadığını, hatalı bir davranış olduğunu ve diğer davranışlar gibi bunun da değiştirilebileceğini anlatın.

YALAN
Yalan, insanların doğruyu açıklamak istemediklerinde ya da bir olayı örtbas etmek istediklerinde ortaya koydukları bir tutumdur. Kişi iç dünyasını tehdit eden ya da tehdit etme potansiyeli olan dış etkilere karşı kendini savunma ihtiyacı hisseder ve tepki gösterir. Yalan söyleme bu tepkilerden biridir.
Doğruyu değiştirerek ifade etme konusu gelişim süreci içinde belli bir döneme kadar normal olarak kabul edilen bir durumdur. Çocuklar 3-3,5 yaşlarına kadar diğer insanların fikirlerinden habersizdirler. Kandırma davranışını büyüklerini memnun etmek ve cezadan kaçınmak için kullanırlar. Sonuçlarını kestiremedikleri yalanlar söylerler. Çocuklar zengin hayal güçleri ve yaratıcılıkları ile bazen gerçek dışı şeyler anlatabilirler. 6-7 yaş dönemine kadar hayali arkadaşlarıyla aralarında geçen diyaloglardan söz edebilir veya izledikleri bir olayı kendi algıladıkları biçimde abartarak anlatabilirler.
Çocuk ancak 10 yaş civarında yalanı ve etkilerini ciddi olarak algılayabilir ve değerlendirebilir. Ergenlik dönemiyle birlikte bazı konuların gizlenmesi veya bazı beyaz yalanlar söylenmesi aile ve çevre tarafından desteklenebilir. Ergenlik döneminin sonuna doğru ergenler özerk bir birey olma çabası ile yalana başvurabilirler.
Ancak çocukların gerçeği değiştirme davranışları, gelişim süreci içinde özellikle ilköğretimin ilk yıllarından sonra da devam ediyorsa yetişkinlerin bunun üzerinde düşünmeleri, sebepleri ortaya çıkarmak için çaba harcamaları gerekmektedir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, çocuğun yalana başvurma sıklığıdır.

Nedenleri:
Aile içinde veya çevrede çok sık yalan söyleniyor olması
Baskıcı ve otoriter ana baba tutumları
Aile kurallarının çok katı olması
Ailede ilgi, sevgi ve şefkat eksikliği
Çocuğun sık sık eleştirilmesi ve başkalarıyla kıyaslanması
Anne-babanın, çocuğa üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar yüklemesi
Çocuğun cezadan ve sorumluluktan kaçma isteği
Çocuğun anne ve babasını hayal kırıklığına uğratmak istememesi
Çocuğa şiddet uygulanması
Çocuğun başkalarının hayranlığını kazanmak istemesi (Örneğin; arabaları olmadığı halde arkadaşlarına arabalarının olduğunu söylemesi)
Çocuğun özlemlerini dile getirmek istemesi (Örneğin; babası ölen bir çocuğun babasının seyahate çıktığını söylemesi)
Ergenlikte gencin bağımsız olma çabası

Aileye Öneriler
o Çocuğunuza duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebileceği ortamlar yaratın.
o Yumuşak ve hoşgörülü olun. Onların istek, ihtiyaç ve hayallerini paylaşın.
o Çocuğunuza asla yalan söylemeyin ve bu konuda ona doğru model olun.
o Çocuğunuza aşırı tepki göstermeyin ve fiziksel, sözel şiddet ve cezadan uzak durun. Aksi takdirde çocuğunuz cezadan kurtulmak için yalan söylemeye devam edecektir.
o Çocuğunuz yalan söylediğinde hemen cezalandırmak yerine, onunla yaptığı bu davranış hakkında konuşun.
o Çocuğunuza her durumda onu sevdiğinizi hissettirin. Böylece çocuğunuz yalana başvurmak zorunda kalmaz. İsteklerini, beklentilerini, sıkıntı ve kaygılarını sizinle rahatça paylaşabilir.
o Kurallarınızı, çocuğunuzun yaşamını fazla sınırlandırıcı ve baskıcı olabilecek şekilde koymayın.
o Çocuğunuza üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar vermeyin. Çocuğunuzdan beklentileriniz “gerçekçi” olmalıdır.
o Asla çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın.
o Çocuğunuza kesinlikle "yalancı" etiketini yapıştırmayın. Aksi takdirde çocuk bu etiketin gerektirdiklerini yerine getirerek, yalana devam eder.
o Çocuğunuza doğruyu söyletmek için; "Doğru söylersen ceza vermeyeceğim" dedikten sonra, çocuk doğruyu söyleyince aşırı tepki vermek ya da şiddet uygulamak çocukta yalanı pekiştirir. Bu nedenle verdiğiniz sözleri yerine getirin ve çocuğunuzu cezalandırmayın.
o Çocuğunuzun yalan söylemesine neden olan faktörleri belirleyip, bu sebepleri ortadan kaldırmaya çalışın.

OKUL KORKUSU
Okul korkusu okula gitmek istememe ve bu isteksizliği çeşitli bedensel ve ruhsal tepkilerle ortaya koyma biçiminde belirmektedir. Belirtiler genellikle okula gitme vaktinde yoğunlaşır, okuldan ayrılma vaktinde azalır.
Çocukta sık sık karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık hatta kusma gibi şikâyetler görülür. Anne babasının kendisiyle okula gitmesini ister ve gittiklerinde bırakmak istemez. Ağlar, hırçınlaşır. Okula gitmediği zamanlarda son derece rahat ve mutludur. Ödevlerine gereken ilgiyi göstermez. Bazen okula giderken geri döner ve birçok bahane uydurur. Daha ağır vakalarda çocuk ev ortamında bile rahat değildir.

Nedenleri:
1. Anne babanın çocuğa aşırı bağımlı bir tutum sergilemesi.
2. Çocuğun anne ve babasından ayrılmaktan ve onlar tarafından terk edilmekten korkması.
3. Aşırı bağımlı, kaygılı ve utangaç kişiliğe sahip olması.
4. Çocuğun bulunduğu ortamı ve okulu değiştirmesi ya da diğer çocukların, okulla ilgili gerçek olmayan olumsuzluklardan bahsetmesi. Örneğin; "Okulda gürültü yaparsan öğretmen seni bodruma kapatır." gibi duyumlar.
5. Çocuğun okula başlamadan önce anne ve babası tarafından yeteri kadar okula hazırlanmaması.
6. Çocuğun okulda arkadaşları tarafından kabul görmemesi, hırpalanması.

Ailelere Öneriler
o Çocuğunuzla ilişkilerinizi gözden geçirin. Size bağımlı olmasını engelleyin. Siz de ona bağımlı olmayın.
o Çocuğunuzla okul korkusu hakkında konuşun. Onun korkusunu anlayıp, korkusunu yenme sürecinde onun yanında olacağınızı hissettirin.
o Çocuğunuza karşı aşırı tepkili ve baskıcı olmayın. Okula gitmediği için suçlamayın. Şiddet uygulamayın.
o Bu durumun birçok çocukta görüldüğünü unutmayın ve bunu çocuğunuza da söyleyin. Üstesinden gelinemeyecek bir sorun olmadığını belirtin.
o Okula gitmesi konusunda tutarlı olun. Çocuğunuza okula gitmediğinde derslerinden de geri kalacağını, bu nedenle sorunun daha da büyümemesi için okula gitmesi gerektiğini anlatın. Ona okulda yaşayabileceği güzel şeylerden bahsedin.
o Çocuğunuzu, akranları ile zaman geçirmesi konusunda teşvik edin. Akranları ile vakit geçirmek çocuğunuzun sosyal beceriler kazanmasını sağlayarak anne ve babasına bağımlılığını azaltır.
o Çocuğunuzun okuluyla işbirliği içerisinde olun. Çocuğunuzun öğretmenini bu konuda bilgilendirin.
o Çocuğunuzla iletişiminiz güçlü olsun ki yaşadığı kaygı, sıkıntı ve endişeleri sizinle paylaşabilsin.
o Bir uzmana başvurmaktan ve yardım almaktan çekinmeyin.

KEKEMELİK
Kekemelik, seslerin, hecelerin ve kelimelerin söylenmesinde, istemsiz, sessiz tekrarlarla beliren işitilebilir konuşma akıcılığı sorunudur. Sözcük ve seslerde tekrar ve duraksamalarla ortaya çıktığı için konuşmanın tümünü etkiler. Genellikle cümlenin ilk kelimesinde, uzun ve sessiz harfle başlayan kelimelerin söylenmesinde, sessiz harfle başlayan kelimelerden sesli harfle başlayan kelimelere geçişte zorluk yaşarlar. Şiir okurken veya şarkı söylerken kekelemezler. Düşünme hızı konuşma hızından daha fazla olduğunda gerçekleşir.
Çocuklukta daha yaygındır, ergenlikte ve yetişkinlikte azalma eğilimi gösterir. Genellikle 2-6 yaş arasında, bazen de okul çağında görülür. Erkek çocuklarında kızlara oranla daha yaygındır.

Nedenleri:
1. Kalıtımsal faktörler
2. 18 ay ve 3 yaş normal akıcılık bozukluğu devresinde anne ve babanın aşırı tepki göstermesi
4. Ailenin sert tepki göstermesi ve şiddet uygulaması
6. Düzgün konuşması konusunda baskı yapılması.
7. Gelişim döneminin üzerinde sorumluluk ve olgunluk beklenmesi
8. Çocuğun çok hassas ve içe dönük olması
9. Yoğun kaygı yaşaması.
5. Travmatik yaşantılar. Örneğin; deprem, boşanma, ölüm, kaza, şiddet vb.
10. Beyin travması

Ailelere Öneriler
o Kekemelik konusunda yaşadığınız gerginliği ve endişeyi bir kenara iterek çocuğunuza nasıl yardım edebileceğinizi düşünün.
o Çocuğunuzun konuşmalarını düzeltmesi konusunda baskıcı olmayın.
o Çocuğunuz konuşurken sabırla cümlesinin bitmesini bekleyin. Siz ne anlatmak istediğini onun yerine söylemeyin.
o Çocuğunuza kısa cevaplı sorular sorarak konuşmaya teşvik edin.
o Çocuğunuzu, onunla göz iletişimi kurarak dinleyin.
o Çocuğunuza sizin için ne kadar değerli olduğunu hissettirin.
o Çocuğunuzla mümkün olduğu kadar çok vakit geçirin.
o Çocuğunuzun kekemeliğini taklit etmeyin. Bu davranış çocuğunuzun kendisini reddedilmiş, sevilmeyen, istenmeyen ve yetersiz hissetmesine neden olur.
o Konuşmanızla ve okumanızla çocuğunuza iyi bir model olun. Yavaş, anlaşılır ve yumuşak bir tonda okuyup konuşun.
o İletişiminizi güçlü kılarak hissettiklerini sizinle paylaşmasını sağlayın. Asla ona acıma duygusuyla yaklaşmayın.
o Doktorunuzla ve okulla işbirliği içerisinde bulunun ve ortak hareket edin.
o Çocuğunuzu başka çocuklarla kesinlikle kıyaslamayın.
o Çocuğun kendine olan güvenini pekiştirmek için küçük sorumluluklar verin ve başarılı olduğu alanlara yönlendirin.
Dil-konuşma alanında bir uzmandan yardım alın.

ENKOPRESİZ (DIŞKI KAÇIRMA)
Organik bir neden olmaksızın, çocuğun 3-4 yaşından itibaren dışkısını kontrol edemeyerek altını kirletmesidir. Daha çok erkek çocuklarda rastlanan bir durumdur. Genellikle altını ıslatmadan daha ağır bir ruhsal uyumsuzluktan söz edilebilir. İki türde görülebilir. Birinci tip dışkı kaçırmada, çocuk yetersiz ve gevşek bir eğitim nedeniyle baştan beri dışkı tutma alışkanlığı kazanmamıştır. İkinci türünde ise dışkılama düzene girdikten bir süre sonra bozulmuştur.

Nedenleri:
1. Çocuktaki fizyolojik bozukluklar (bağırsak işlevlerinde).
2. Çocuğun doğru tuvalet eğitimi almamış olması. Tuvalet eğitiminin baskıcı bir yöntemle verilmiş olması.
3. Anne babanın, özellikle annenin temizlik konusunda aşırı titiz davranması. Buna bağlı olarak çocuğa baskı uygulaması.
4. Yeni bir kardeşin doğumu, anneden ayrılık, korkutucu olaylar, okulöncesi eğitime başlama gibi tedirgin edici durumlar.

Ailelere Öneriler .
o Öncelikle, ilk önlem olarak çocuğunuzu bir doktor kontrolünden geçirerek bu durumun fizyolojik bir sorundan kaynaklanıp kaynaklanmadığından emin olun.
Bu sorun çocuğunuzu utandıran, benlik saygısını zedeleyen, sosyal yaşamını ve arkadaş ilişkilerini bozan bir sorundur. Çocuğunuza bu rahatsızlığından dolayı baskıcı, tepkili ve eleştirel yaklaşmayın.
Kesinlikle şiddet uygulamayın ve başkalarına söylemekle tehdit etmeyin.
Ceza ve şiddet içeren uygulamalarda bulunmayın. Kesin bir tutumla çocuğunuzun günde üç dört kez belli aralıklarla tuvalete oturmasını sağlayın. Yemeklerden sonra bağırsak çalışması hızlandığından, bu saatlerin seçilmesine dikkat edin. Çocuğunuz dirense de soğukkanlı ve kararlı tutumunuzu sürdürün.
Ailedeki sorunların ya da gerginliklerin giderilmesi bu sorunda belirtileri azaltmaktadır.
Çocuğunuzun okulda da ortaya çıkabilecek durumlarda sıkılganlık ve utanmalarının azaltılmasına dikkat edin. Böyle bir sorunla karşılaştığında telaşlanmadan iç çamaşırını değiştirebilmesi konusunda düzenlemeler yapın.
Çocuğunuz altına yapmadığı zamanlarda mutlaka bunu ödüllendirerek pekiştirin.

ENÜREZİS (ALTINI ISLATMA)
5 yaşından büyük çocuklarda uyku sırasında, tekrarlayıcı nitelikte ve istem dışı idrar yapılmasıdır.
Genellikle çocuklar, mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol iki yaş dolaylarında, gece kontrol ise 3,5-4,5 yaşları arasında kazanılır. Çocukların hemen hepsinin idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 5 yaşından sonra alt ıslatmanın hala devam etmesi “enüresis” adını alır.
Birincil ve ikincil enüresiz olarak ikiye ayrılır: Birincil enüresizde çocuk doğduğu andan itibaren hiç kuru kalmamıştır. İkincil enüresizde ise çocuk en az bir yıl kuru kaldıktan sonra tekrar yapmaya başlamıştır.
Enürezis; yalnız gece altını ıslatanlar, yalnız gündüz altını ıslatanlar, hem gece hem gündüz altını ıslatanlar, ara sıra altını ıslatanlar olmak üzere dört şekilde görülebilir.

Nedenleri:
1. Kalıtımsal olması. (Altını ıslatan çocukların ailelerinde %65 ve kardeşlerinde %27 oranında ıslatma saptanmıştır.)
2. Organik bozukluklar. (Mesane kapasitesinin yeterli olmaması, ağır uyku, böbrek ve bağırsak bozuklukları vb.)
3. Psikolojik faktörler. (Kaygının bilinçdışı ifade edilmesi)
4. Travmatik yaşantılar.
5. Çocuğun sık sık üşütmesi.
6. Yanlış ve baskılı tuvalet eğitimi verilmesi. (Örneğin; anne babanın çocuğu zamanında tuvalete götürmemesi ve çocuk altına yaptığında dövülmesi, korkutulması gibi.)
7. Kardeş kıskançlığı. (Özellikle küçük kardeşini kıskanması ve onun gibi ilgi görmek istemesi.)

Aileye Öneriler
o Öncelikle çocuğunuzu mutlaka bu konuda uzman bir doktora götürün.
o Çocuğunuzun tıbbı tahlillerini mutlaka yaptırın ki sorunun biyolojik mi psikolojik mi olduğu anlaşılsın.
o Akşam yemeklerinde ve gece yatmadan önce çocuğunuza fazla sıvı gıdalar vermeyin. Her gece yatmadan önce tuvalete gitmesini sağlayın.
o Çocuğunuza karşı kesinlikle baskıcı ve cezalandırıcı yaklaşmayın.
o Çocuğunuza karşı sabırlı olun.
o Onunla alay edip başkalarına söylemekle tehdit etmeyin. Konuyu başkalarının yanında açmayın.
o Çocuğunuza bunun bir sorun olduğunu ama üstesinden gelinebilecek bir sorun olduğunu anlatın. Onu cesaretlendirin.
o İletişiminizi güçlendirerek yaşadığı duyguları sizinle paylaşmasını sağlayın.
o Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın.
o Önlem amacıyla da olsa kesinlikle bez bağlamayın.
o Altını ıslatmadığı günleri sayarak ve ödüllendirerek takvim tutma yöntemi ile kuru kalmaya özendirin.








Psikolojik Kökenli Olan Enüresizlerde Kullanılan Tedavi Yöntemleri
Aileye danışmanlık veya aile terapisi: Ailenin soruna bakışlarını ve çocuğa karşı davranışlarını hedef alır ve aile bu konuda bilgilendirilir. Tutumlarını belirlemelerine yardımcı olunur.
Davranış terapisi: Bu tedavide öncelikle çocuğun ağır uykusunda uyanıp tuvalete gitmesini yani şartlanmasının sağlamak amacıyla bir alarmdan yararlanılır.
Ucunda hassas metal çubukların olduğu bölüm çocuğun çamaşırının üst bölümüne dikilen küçük bir kesenin içine takılır. Çocuğun uyanmasını sağlayan alarm kutusu ise omzuna takılır. Çocuğun bir iki damla idrar kaçırması durumunda alarm çalarak çocuğun uyanmasını sağlar. Bir süre sonra çocuk idrarı geldiğinde alarmın çalmasına gerek kalmadan uyanır ve tuvalete gider.
Çocuğa kaslarını güçlendirmesi için idrarını tutup bırakarak (en az 5-7 kez) yapması istenir. Bunun yanı sıra bir takvim tutularak çocuktan kuru kaldığı her gün için işaret koyması istenir ve bu günlerde çocuğa küçük bir ödül verilir.
İlaç Tedavisi: Davranış terapisiyle beraber ilaç tedavisi de kullanılır. Bu ilaçlar uyku hafifletici, kas güçlendirici ve idrar torbasını büzücü ilaçlardır. Doktor kontrolünde uygulanır ve sonlandırılır.


ÇOCUKTA TİKLER
Tikler, belirli kas gruplarında meydana gelen, birden ortaya çıkan, yineleyici, basmakalıp ve ritmik olmayan, motor hareket ya da ses çıkarma şeklinde görülen istem dışı hareketlerdir. Göz kırpmak, kaş oynatmak, tuhaf sesler çıkartmak, geniz ve gırtlak temizleme hareketleri, ağız ve dudak hareketleri, boyun ve omuz hareketleri, burun çekmek ve burun kanatlarını oynatmak, hızlı hızlı nefes almak veya nefes tutmak, parmak çıtlatmak, baş oynatmak, baş sallamak gibi birçok şekilde ortaya çıkabilen takıntılı davranışlar, genellikle önceden düşünmeden yapılır. Zamanla davranış biçiminin bir parçası olur ve gerginlik anında ya da boş kalındığında daha sık ortaya çıkar.
Tiklere 3-4 yaşlarından önce genellikle rastlanmaz. Ancak nadiren 15 aylık gibi erken bir dönemde de görülebilir. En fazla görüldüğü zamanlar 6-7 yaşlar ve ilk ergenlik (11-13 yaş) dönemidir.

Nedenleri:
1. Çocuğun yeterli ilgi ve sevgi görmemesi.
2. Aile veya çevre içinde stres yaratan çeşitli durumlar.
3. Çocuktan bulunduğu gelişim döneminin üzerinde davranışların beklenmesi.
4. Çocuğun pek çok davranışının eleştirilmesi.
5. Çocuğun anne baba tarafından sürekli horlanması ve aşağılanması.
6. Çocuğun sık sık akranlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslanması.
7. Kardeş kıskançlığı.
8. Aile içi iletişimin bozuk olması ve anne baba arasındaki geçimsizlik.
9. Çocuğun başkasını taklit etmesi.
10. Çocuğun küçük yaşlardan itibaren yoğun korku, kaygı, tedirginlik yaşamış olması.
11. Çocuğun bu probleme dikkatinin sürekli olarak çekilmesi.

Ailelere Öneriler
o Çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirin. Ona sevdiğinizi hissettirin.
o Ev ortamındaki çatışma ve gerginlikler en aza indirilmeye çalışın.
o Tikler korku ve gerginlik karşısında artar. Bu nedenle çocuğunuza karşı kesinlikle olumsuz ve sert tepkide bulunmayın.
o Çocuğunuzu sürekli ikaz edip bu tiki yapmaktan vazgeçmesini istemek onu duygusal ve fiziksel yük altına sokar. Bu da çocuğunuzda tiklerin devam etmesine, hatta yeni tikler oluşmasına neden olur.
o Çocuğunuzun tiki ile asla alay etmeyin ve bu konuda çocuğunuzu kesinlikle eleştirmeyin.
o Çocuğunuzda tik görüldüğünde bir uzmana götürün.



TIRNAK YEME
Tırnağı dişlerle koparma, bazen koparılan parçayı yutma, tırnak kenarındaki etleri koparma gibi çeşitli biçimlerde görülebilir.
Tırnak yeme alışkanlığı psikolojik kökenlidir. Bir güvensizlik belirtisi olarak görülebilir. Kendini gergin, sıkıntılı ve öfkeli hisseden çocuğun bunları dışa vurumu olarak kabul edilir. Kişilik olarak hassas ve sinirli çocuklarda daha sık görülür. Çocuk tırnak yeme alışkanlığına genellikle 3-4 yaşlarından sonra başlar. Çocukların %33’ünde tırnak yeme davranışı görülür. Bu oran ergenlik çağındaki çocuklarda %40-45’e yükselir. Bunun nedeni ergenlik döneminden kaynaklanan gerginlik ve bu dönemde ergen için önemli olan çevre tarafından kabul ve onay görme çabasıdır. Ergenlik çağında sosyal onay görenlerin çoğu bu alışkanlığı terk etmektedir.

Nedenleri:
1. Çocuğun kendisini güvende hissetmemesi
2. Baskıcı, cezalandırıcı, otoriter anne baba tutumları
3. Aile içinde tırnak yiyen bir modelin olması
4. Ev veya okul ortamındaki gerilim
5. Çocuğun ihtiyacı olan güven ve sevgiyi alamaması
6. Çocuğun korku, stres, öfke ve heyecan durumlarına maruz kalması
7. Kardeş kıskançlığı, sevilen birinin kaybı gibi stres öğeleri
8. Anne babanın aşırı kaygılı ve kollayıcı olması
9. Saldırganlık dürtülerinin bu şekilde dışarı vurulması

Aileye Öneriler
o Çocuğunuza karşı baskıcı ve eleştirel yaklaşmayın.
o 3-4 yaşına kadar görmezlikten gelin.
o Çocuğunuza tırnak yediği için şiddet uygulamayın. Acı biber sürme, eldiven takma gibi yöntemler kullanmayın.
o Çocuğunuza ellerini meşgul edecek uğraşlar verin. Televizyon seyrederken, oyun oynarken, ağzını çiğneyecek bir şeyle meşgul edin.
o Bu davranışı söndürmek için alternatifler üretin.
o Çocuğunuzu bu alışkanlığın üstesinden gelebileceğine inandırın.
o Çocuğunuzun hangi durumlarda tırnak yediğini belirlemeye çalışın. Örneğin; gergin olduğunda veya korktuğunda tırnaklarını yiyorsa sakinleştirme yoluna giderek, tırnak yemesini engelleyebilirsiniz.
o Çocuğunuzun kendisine olan güvenini pekiştirin. Başarılı olduğu alanlara dikkatini çekin.
o Çocuğunuzun tırnaklarını derin kesin.
o Çocuğunuzu korku, kaygı yaratacak durumlardan uzak tutun.
o Çocuğunuza azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemler uygulamayın.

PARMAK EMME
Parmak emme, normal çocuklarda herhangi bir patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir davranıştır. Emme bebeklerin doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden biridir. Genellikle 18. ay dolaylarında sıklaşan parmak emmenin 4 yaşına doğru kaybolması beklenir.

Nedenleri:
1. Yeni doğan bebekler yaşamlarını sürdürebilmeleri için,
2. Bebeklikte kendini ve çevresini tanıma ihtiyacından dolayı,
3. Çocuklar diş çıkarma döneminde, bazı çocuklar ise uykuya dalarken,
4. Sıkılgan ve utangaç çocuklar zor durumlarla karşılaştıklarında
parmak emerler.

Sürekli parmak emme alışkanlığı psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir. Örneğin, anne-baba ayrılığı, aile içi şiddet vb.

Ailelere Öneriler
o Çocuğunuza karşı sakin, sabırlı ve anlayışlı yaklaşın. Asla şiddet uygulamayın.
o Bu alışkanlık çocuğa rahatlık ve güven sağladığı için başlangıçta görmezden gelin ve kendiliğinden bırakmasını bekleyin.
o Ellerini bağlama ve acı sürme gibi ceza yöntemlerinden kesinlikle kaçının.
o Bu konuda onu eleştirip utandırmayın.
o Küçük yaşlardaki çocuklar için zararsız bir faaliyet olduğunu unutmayın.
o Çocuğunuza, ellerini meşgul edecek uğraşlar verin.
o Çocuğunuzun bu davranışı üzerinde durup, sık sık çocuğunuzu uyarmayın. Aksi takdirde çocuğunuzun gerginlik yaşamasına neden olur ve davranışını pekiştirirsiniz.

İNATÇILIK
İnatçılık, anne babaların en çok dile getirdikleri problemlerden biridir. Çünkü her yaş döneminde görülür. 2-3 yaşları ilk görülmeye başlandığı dönemdir. Ergenlikte de ortaya çıkar. Kendilerini tanımaya ve kabul ettirmeye başlamaları ve bunun yanı sıra keşfetme merakları bu davranışlarını tetikler. Çocuklar sadece anne babalarıyla değil, çevresindeki diğer insanlarla da inatlaşmaya girebilir.

Nedenleri:
1. Anne ve babanın, çocuğa karşı tutarsız davranması. Örneğin; annenin "evet" dediği bir konuda babanın "hayır" demesi.
2. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarının zamanında karşılanmaması.
3. Çocuğa ihtiyacı olan bağımsızlık duygusunun verilmemesi.
4. Çocuğa karşı şiddet ve aşırı ceza uygulanması.
5. Çocuğun istekleriyle anne babanın isteklerinin çelişmesi. Örneğin ergenlik dönemindeki bir gencin hafta sonu okul gezisine gitmek istemesi; ailesinin ise oturup derslerine çalışmasını istemesi gibi.

Ailelere Öneriler
o Anne baba olarak ortak tutumlar geliştirin. Ve çocuğunuza olumlu örnek olun.
o Çocuğunuza karşı öfkeli ve tepkili yaklaşmayın.
o Çocuğunuzun istediklerini inatlaşmadığı zamanlarda yerine getirin.
o Çocuğunuza istediği şeyi neden yapamayacağınızı açık ve anlaşılır bir dille anlatın.
o Kurallarınızı uygularken tutarlı ve kararlı olun.
o Çocuğunuzun inadı devam ettiği durumlarda dikkatini başka yöne çekmeye çalışın.
o Asla çocuğunuzla bir güç ve inat savaşına girmeyin. Amacınız sadece ona her şeyin yeri ve zamanı olduğunu anlatmak ve yersiz isteklerinden vazgeçirmek olsun.
o Çocuğunuza seçenekler sunarak seçme şansı verin. Böylece, ona değer verdiğinizi ve saygı duyduğunuzu düşünerek inatlaşmadan vazgeçecektir.
o Çocuğunuzun ilgi ve ihtiyaçlarını zamanında karşılayın.


DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB)
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite beraberinde öğrenme güçlüğü de gösterebilen bir davranış sorunudur. Bir kişide DEHB olduğunu söyleyebilmek için; dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtilerinin 7 yaşından önce ve birden fazla ortamda (okul-ev) görülmesi, sürekli olması ve kişinin yaşamını etkilemesi gerekir.
Tüm çocukların %3'ünde görülür. Erkeklerde daha sık rastlanır. Ergenlik döneminde belirtilerde azalma olur fakat tamamen yok olmaz.

Nedenleri:
Hiperaktivite nedenleri tam olarak tespit edilemese de;
1. Aileden birinde hiperaktivite olması.
2. Çocuğun beynindeki (mesaj alış verişini gerçekleştiren) kimyasallarında sorunlar bulunması.
3. Doğum veya doğum sonrası beyin dokusunda zedelenmeler olması.
4. Çocuklarda görülen çocukluk çağı rahatsızlıkları ve gelişimsel problemler gibi nedenler, hiperaktiviteye sebep olabilir.
Tanısı:
Çocuğa hiperaktivite tanısı koyacak özel bir test yoktur. Tanıyı koymak zaman alıcı ve zordur. Genellikle çocuğun okula başladığı dönemde tanı konulur. Bunun nedeni okul ortamının bu tür çocuklar için rahatsızlık verici olması, sınıf içi uygulamalara ve kurallara uymada zorlanmalarıdır.
Tanı aşamasında doktor, aileden çocuğun sağlık öyküsünü, okul ve evdeki davranışlarına yönelik bilgileri alır, tıbbi muayeneden geçirir. Bu bozukluğun tanısının doğru konması son derece önemlidir.

Amerikan Psikiyatri Birliği'nce Tanımlanan Hiperaktivite Ölçütleri
Eli, ayağı kıpır kıpırdır.
Oturduğu yerde duramaz.
Gereksiz yere sağa sola koşturur, eşyalara tırmanır.
Sakince oynamakta zorlanır.
Sürekli hareket eder.
Çok konuşur.
Amerikan Psikiyatri Birliği'nce Tanımlanan Dikkat Eksikliği
Ölçütleri
Bunlardan asgari 6'sının birden fazla ortamda en az 6 aydır görülüyor olması durumunda dikkat eksikliği olabileceği düşünülür.
Belirli bir işe ya da oyuna uzun süre dikkatini vermekte zorlanır.
Dikkati kolayca dağılır.
Basit hatalar yapar.
Başladığı işi bitiremez.
Kendisiyle konuşulurken dinliyormuş gibi görünür.
Görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorlanır.
Yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınır (Ev ödevi, okul
aktiviteleri gibi).
Etkinlikler için gereken eşyaları kaybeder.
Günlük etkinliklerde unutkandır.
Tedavi
DEHB'yi iyileştirecek ve ortadan kaldıracak kesin bir tedavi yoktur. Fakat çocuğa; ailesi, doktoru ve öğretmenleri işbirliği yaparak bu problemle normal bir yaşam sürdürmesini sağlayabilirler. Bunun yanı sıra çocuğun dikkat süresini uzatan ve hiperaktiviteyi azaltan ilaçlar kullanılır. Aileler bu ilaçları kendi isteklerine göre değil doktorun önerisine göre kullanmalı ve sonlandırmalıdırlar. İlaç kullanmak tek başına sorunu çözmez. Bunun yanında mutlaka psikolojik yardım alması ve davranış terapisi de görmesi gerekmektedir. Bu sayede çocuk kendisini kontrol etmeyi ve ifade etmeyi öğrenir.

Ailelere Öneriler
o Sorunu çözebilmek için öncelikle sorunun varlığını kabullenin.
o Çocuğunuza karşı aşırı otoriter veya aşırı hoşgörülü davranmayın.
o Çocuğunuzun günlük yaşantısındaki aktiviteleri (kahvaltı, oyun, yemek, uyku saatleri gibi) mutlaka planlayın.
o Aşırı kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak tutun.
o Asla şiddet uygulamayın.
o Çocuğunuzla sık sık göz teması kurun.
o Talimatlarınızı ve isteklerinizi kısa cümlelerle ifade edin. Aynı anda birden fazla şey istemeyin. Örneğin; “kıyafetini değiştir, daha sonra elini yüzün yıka ve dersini yap” gibi.
o Olumlu davranışlarını mutlaka pekiştirin. Bunun için puan kartları (her olumlu davranış için 5 puan gibi) veya tablo işaretlemelerini (her olumlu davranış içi bir tane bir yıldız atma gibi) kullanabilirsiniz.
o Çocuğunuzun doktoru ve öğretmeni ile mutlaka işbirliği içerisinde olun.
o Çocuğunuzu sportif faaliyetlere yönlendirin.


MADDE BAĞIMLILIĞI
Madde bağımlılığı, bağımlılık yaratan her türlü maddenin yoksunluk belirtileri gösterecek derecede kullanımıdır. Uyuşturucu madde kavramı, bedene girdiklerinde ruhsal, davranışsal ve bedensel değişikliklere neden olan ve bağımlılık yapabilen kimyasal maddeleri kapsamaktadır.
Uyuşturucu madde kullanımı genellikle erken yaşlarda başlar ve en sık 18-25 yaşlar arasında görülür. Başlama yaşı ne kadar küçükse bağımlılık riski de o kadar artmaktadır. Uçucu madde koklayan gençlerin yaş ortalaması 7-19 yaşlar arasında değişir. Diğer uyuşturucu maddeler ile kıyaslandığında uçucu madde kullanımının başlama yaşı oldukça düşüktür.

Çocuğunuzun Madde Kullandığını Nasıl Anlarsınız?
En kesin yöntem idrar testleridir.
Madde kullanan çocuklar aile ilişkilerini azaltır ve evde daha az vakit geçirirler.
Her zamankinden daha fazla para harcamaya başlarlar.
Yeni arkadaşlar edinmeye başlarlar.
Kendilerine daha çok özen göstermeye başlarlar.
Çevre ve arkadaşları eski önemlerini yitirirler.
Hafif uykulu ve yorgun gözükebilirler.
Yeme alışkanlıkları bozulur, kilo kaybederler.
Daha sinirli olabilirler.

Nedenleri:
Ailede ruhsal sorunları ya da bağımlılığı olan birinin bulunması
Baskıcı, otoriter veya aşırı koruyucu anne baba tutumları
Aile içi şiddet ve geçimsizlik yaşanıyor olması
Aile içinde alkol ve/veya madde kullanılıyor olması
Çocuğun sosyal becerisinin zayıf, utangaç, içine kapanık olması
Çocuğun riskli davranışların, kendisini diğerlerinden farklı kıldığını ve arkadaşları tarafından hayranlıkla karşılandığını düşünmesi

Aileye Öneriler
o Çocuğunuza karşı baskıcı ve eleştirel yaklaşmayın.
o 3-4 yaşına kadar görmezlikten gelin.
o Çocuğunuza tırnak yediği için şiddet uygulamayın. Acı biber sürme, eldiven takma gibi yöntemler kullanmayın.
o Çocuğunuza ellerini meşgul edecek uğraşlar verin. Televizyon seyrederken, oyun oynarken, ağzını çiğneyecek bir şeyle meşgul edin.
o Bu davranışı söndürmek için alternatifler üretin.
o Çocuğunuzu bu alışkanlığın üstesinden gelebileceğine inandırın.
o Çocuğunuzun hangi durumlarda tırnak yediğini belirlemeye çalışın. Örneğin; gergin olduğunda veya korktuğunda tırnaklarını yiyorsa sakinleştirme yoluna giderek, tırnak yemesini engelleyebilirsiniz.
o Çocuğunuzun kendisine olan güvenini pekiştirin. Başarılı olduğu alanlara dikkatini çekin.
o Çocuğunuzun tırnaklarını derin kesin.
o Çocuğunuzu korku, kaygı yaratacak durumlardan uzak tutun.
o Çocuğunuza azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemler uygulamayın.

İNTİHAR
İntihar, aklı başında bir bireyin, sistemli olarak kendi yaşamına isteyerek son vermesidir.
Her intihar eden 10 kişiden 8’i, intihardan birkaç ay önce sık sık intihar etmekten bahsetmek gibi belirgin uyarı ve ipuçları vermektedir.
Çalışmalar intihar davranışının çocuğun yaşı ile artmakta olduğunu, özellikle ergenlik çağında fazlalaştığını ortaya koymaktadır.
Ülkemizde intiharların en sık görüldüğü yaş grubu 15-34 yaşları arasıdır. 15 yaşın altında her iki cinsiyette de seyrek olarak görülürken, 15 yaşında artmaya başlar. Son 30 yılda dünyanın hemen hemen her yerinde 15-24 yaşları arasındaki gençlerin kendilerini öldürme oranlarında artışlar olduğu bilinmektedir.

Nedenleri:
Depresyon, şiddetli kaygı, madde bağımlılığı ve diğer duygu durum bozuklukları
Çocuğun içe kapanık, yalnız ve sessiz kişilik özelliklerine sahip olması ve sosyal becerilerinin zayıf olması
Anlayışsız ve baskıcı anne baba tutumları
Ergenlik döneminin en önemli özelliği olan kimlik karmaşası döneminin sağlıklı aşılamaması sonucunda meydana gelen kimlik bunalımı
Ailelerin çocuklarıyla gurur duyma isteklerinin genç insanın kendisinde gördüğü isteklerle çelişmesi
Çocuğun kendisini aile ve toplum içinde değersiz hissetmesi
Aile içinde iletişim sorunu yaşanması. Çocuğun kendini ifade edememesi ve özellikle ergenlik dönemi esnasında kimlik karmaşası döneminde kendini yalnız hissetmesi
Çocuğun kendisi için çok önemli biri tarafından reddedilme ya da terk edilme yaşaması
Aile içinde intihar eden bir modelin olması
Aile bireylerinden birinin ya da kendisi için çok önemli bir kişinin ölümü
Çocuğun bir intihara şahit olması, kendini ölen kişiyle özdeşleştirmesi, medyanın intihar eden bir kişiye övgüler yağdırması ya da medyada intiharın romantik, mistik bir eylem olarak gösterilmesi

Belirtiler:
1. Geleceğe ve hayata karşı ümitsizlik
2. İntihar niyetini bildiren sözel ifadeler, üstü kapalı imalar
3. Ruhsal bozukluk belirtileri
4. Aşırı depresyondan aşırı mutluluğa geçme gibi duygusal çalkantıların sık yaşanması
5. Başarısızlık, değersizlik ve umutsuzluk gibi duygularla birlikte sık sık yaşamın anlamsız olduğunu ifade etme
6. İçine kapanma ve toplumsal etkileşimlerden kaçınma
7. Kendisiyle ilgilenilmediğinden, sevilmediğinden ve istenmediğinden bahsetme
8. Yeme ve uyuma alışkanlıklarında belirgin değişmeler gözlenmesi
9. Hareket azlığı ya da çabuk alevlenme
10. İntihar etmiş sanatçılara ya da ölümle ilgili şarkılara aşırı ilgi uyanması
11. Vasiyet yazma, sevdiği eşyaları atma veya tanıdıklara dağıtma, son düzenlemeler yapma gibi veda davranışlarını çağrıştıran davranışlar sergileme



Aileye Öneriler:
o Çocuğunuzun intiharla ilgili sözel mesajlarını ve davranışsal girişimlerini ciddiye alın. Bunların ilgi çekmeye yönelik çocukça kaprisler değil de, çocuğunuzun sizi ve çevresindekileri uyarmak için sergilediği davranışlar olabileceğini asla unutmayın.
o Eğer çocuğunuz yaşamasının ya da ölmesinin kimseyi ilgilendirmeyeceğine inanıyorsa, intihar girişiminin ölümle sonuçlanma olasılığı yüksektir. Bu nedenle çocuğunuza, özellikle ergenlik döneminde, yargılamayan, kabul edici bir tutumla yaklaşmaya çalışın.
o Çocuğunuz özellikle ergenlik dönemini yaşarken mutsuz ve umutsuz bir dönem geçirebilir. Kendini yalnız hissedebilir. Bu dönemde çocuğunuza, onun yanında olduğunuzu hissettirmeye çalışın.
o Çocuğunuza baskıcı ve otoriter bir tutumla yaklaşırsanız, onun sizinle iletişim kurma kanallarını kapatmış olursunuz. Bu çocuğunuzun içine kapanmasına ve bazı duygusal problemler yaşamasına yol açabilir. Çocuğunuzla sağlıklı bir iletişim kurarsanız, hem onun bu tür sorunlar yaşamasını engellersiniz hem de intihara yönelik ipuçlarını daha rahat fark edersiniz.
o Çocuğunuz duygusal çalkantılarının en yoğun olduğu dönem olan ergenlik döneminde, kendini ifade etme ve kişiliğini oluşturma çabaları sırasında yalnızlık hissederse, yaşadığı çevreye ve dünyaya yabancılaşır ve bir kurtuluş yolu olarak intiharı seçme riski artar. Çocuğunuza, her zaman onun yanında olduğunuzu ve onu anlamaya çalıştığınızı hissettirin.
o İntihar hakkında çocuğunuzla konuşun. Bu onun aklına olmadık fikirler sokmak, onun kendine zarar vermesine ortam yaratmak demek değildir. Tam tersine intihar hakkında konuşmak bazen intihar girişimini engeller. Çocuğunuzla konuşun ve onu neyin rahatsız ettiğini bulun. Çocuğunuzun en büyük korkusu, kimsenin yardımını almamaktır ve gerçekten başka seçeneği olmadığını düşündüğünde kendine zarar verebilir. Onu asla yalnız bırakmayın.

DEPRESYON

Depresyon, sıradan bir sıkıntının çok ötesine geçmiş, birden fazla belirtinin bir araya geldiği bir duygu durumu bozukluğudur. Uzmanlara göre mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi edilmediğinde intihar gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Nedenleri:
Çocuğun bebeklik döneminde 4 veya daha fazla ay anneden ayrılması
Oyun çağı döneminde ayrılık, hastalık, kardeş doğumu gibi faktörler.
Arkadaş, okul ve aile ilişkilerinde bozulma
Çok sevilen birinden ayrılma ya da çok değer verilen birinin kaybı
Kronik hastalıklar
Biyolojik yatkınlık

Belirtiler:
Çökkünlük
Günlük aktivitelere karşı ilgi azalması, eskisi kadar zevk almama
Aşırı kilo kaybı ya da kilo alımı
Her gün uykusuzluk çekme ya da aşırı uyku hali
Yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybının gözle görülür hale gelmesi
Kendini değersiz hissetme duygusunun giderek güçlenmesi
Suçluluk duygusunun ortaya çıkması
Dikkatini, düşüncelerini tek bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinin giderek azalması
Sık yineleyen ölüm düşünceleri

Aileye Öneriler:
Depresyon belirtilerini fark edin. Bu belirtilerin ne olduğunu bilin ve bunları çocuğunuzda gözlemlemeye çalışın.
Çocuğunuzun depresif göründüğünü fark ettiğinizde hemen harekete geçin. Okul danışmanıyla ya da bir terapist önermeleri için bir ruh sağlığı merkeziyle bağlantıya geçin.
Çocuğunuzla iletişiminiz ne kadar sağlıklı olursa, çocuğunuzda meydana gelen belirtileri o kadar çabuk fark edebilir ve mümkün olduğunca çabuk harekete geçebilirsiniz.
Çocuğunuzda stres yaratabilecek nedenleri görmeye, anlamaya ve bunları engellemeye çalışın. Çocuğunuza, her zaman onun yanında olduğunuzu ve onu anlamaya çalıştığınızı hissettirin.
Çocuğunuz depresyon belirtileri gösteriyorsa, kendiliğinden geçmesini beklemeyin. Hemen müdahale edin. Onun duygu ve düşüncelerini ciddiye alın.

ANNE BABALARA ÖNERİLER EĞER ÇOCUĞUNUZUN DAVRANIŞ VE UYUM PROBLEMİ YAŞAMASINI İSTEMİYORSANIZ LÜTFEN DİKKATLE OKUYUN VE UYGULAYIN!!! 1. Çocuğunuzun gelişim dönemlerinin özelliklerini çok iyi bilin. 2. 0-6 yaşın çocuğunuzun en önemli dönemi olduğunu asla unutmayın. Tüm davranış bozukluklarının temeli bu dönemde atılır. Bu nedenle bu dönemdeki tutumlarınıza dikkat edin. 3. Çocuğunuzdan gelişim düzeyine uygun davranış ve tutumları bekleyin. Örneğin; 6-7 yaşındaki bir çocuğa bebek gibi davranmak veya 3-4 yaşındaki bir çocuktan, ilkokul çocuğuymuş gibi her şeyi yapmasını, anlamasını beklemek yanlıştır. Beklentileriniz abartılı olmasın. 4. Kaldırabileceğinden fazla sorumluluk yüklemeyin. Ama dönemine uygun sorumluluk vermeyi de ihmal etmeyin. Kendisine güvenildiğini, önem verildiğini ve işe yaradığını hissettirmelisiniz. 5. Çocuğunuza sadece ders çalışmak için değil eğlence ve sohbet içinde zaman ayırın. 6. Çocuklarınız sizin dediğinizi değil yaptığınızı yapar. Bu nedenle çocuğunuza iyi model olun. 7. Çocuğun önünde asla yıkıcı tartışmalar yapmayın. Taraf tutmasını istemeyin ve beklemeyin. Sorun anne baba arasındaysa bunu çocuğunuza mal etmeyin. Olumsuz duygularınızı çocuğunuza yöneltmeyin. 8. Çocuğunuza karşı demokratik bir tutum sergileyin. 9. Çocuğunuzun olur olmaz bütün isteklerini yerine getirmek çocukta telafisi zor uyumsuzluklara ve sorunlara yol açabilir. Bu nedenle kurallı, kararlı ve tutarlı olun. 10. Çocuğunuzda dikkatinizi çeken ve gelişim dönemine uygun olmayan davranışlar varsa, mutlaka bir uzmana başvurun. Davranış bozukluklarında erken teşhis önemlidir. Bu nedenle dikkatli olun. 11. Uyum ve davranış bozukluklarının çözümünde uzmanların amacıyla sizin amacınız paralellik göstermelidir. Amaç, davranış bozukluğu nedenlerini tespit etmek ve ortadan kaldırmak olmalıdır. 12. Bazı aileler, sorunu kendi haline bırakıp geçmesini beklerler. Oysa uyum ve davranış bozuklukları kendiliğinden geçmez. Bu nedenle sorunu önemseyin! 13. Sorunu gidermek için, çocuğunuzu asla küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı tavırlar sergilemeyin. Bazı aileler sorunu gidermek için çeşitli ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar. (Örneğin; küfreden çocuğun ağzına biber sürmek, altını ıslatan çocuğu bunu başkalarına söylemekle tehdit etmek vb.) Oysa bu tip tutumlar sadece sorunu arttırır. 14. Çocuğunuzu başkalarının yanında kesinlikle eleştirilmeyin ve kıyaslamayın! 15. Çocuğunuzu sportif faaliyetlere yönlendirin. 16. Çocuğunuzun olumlu özellikleri olduğunu ona anlatın ve bunları görmesine yardımcı olun. 17. Öğretmenleri ile sık sık görüşün ve çocuğunuz için yapabilecekleriniz konusunda yardım isteyin. Bir ekip çalışması gerçekleştirin. 18. Çocuğunuza inanın ve güvenin. Ondan iyi şeyler beklerseniz, iyi şeyler görürsünüz. 19. Çocuğunuz hata yaptığında fazla büyütmeyin, hatalarını birlikte tartışın ve doğruyu bulması için ona yardımcı olun. 20. Çocuğunuzun sizden farklı bir kişiliğe sahip olabileceğini unutmayın ve onun fikirlerine önem verin. 21.Onun size bir hediye olarak verildiğini asla ama asla unutmayın. Onu sevin ve bunu ona her zaman gösterin.

Hazırlayan: Ibrahim ELİBAL Psikolojik Danışman