Baş dönmesinin nedeni kulaklar! www.rehberogretmen.biz
31 Aralık 2007 Pazartesi
Baş dönmesi şikayetlerini üçte birine, iç kulaktaki 'taşçıkların' yer değiştirmesi neden oluyor
Baş dönmesinin nedeni kulaklar! www.rehberogretmen.biz
30 Aralık 2007 Pazar
Lazer epilasyon için doğru zaman
bilinmesi gerekenleri şöyle özetliyor: Lazer epilasyon en az altı seans uygulanır. Her seans sonrasında bir kontrol seansı yapılarak tüylerin tamamen yok
edilmesi hedeflenir.
Tek bir seansta tüylerde yüzde 15 - 20 azalma görülür.
Güneşlenip çok koyu bir tene sahip olan kişilere lazer uygulanması doğru değildir. Çünkü lazer sonrasında ciltte leke olabiliyor.
Lazer uygulamasının ten açıldıktan sonra yapılması gerekiyor. Ekim - Mayıs arası dönemde koyu renkteki tüyler dökülüyor, ince olanlar az da olsa çıkıyor.
Koyu renkteki tüylerin az da olsa çıkma ihtimaline karşı yılda bir ya da iki defa tekrar atış yapılması gerekiyor.
Yüz ve çene tüylenmelerinde lazer çok iyi sonuç veriyor. İsteyenlerin bikini bölgelerine de uygulanıyor. Kol ve yüzdeki ince tüylerde ise lazer etkisiz
oluyor.
Lazerden önce mutlaka lokal anestezi amacıyla krem sürülüp yaklaşık 45 dakika bekleniyor. Seans araları zamanla açılıyor. Yaşa bağlı olarak renk değişikliği
olacağı için, rengi değişen ya da beyazlayan tüylerde iğneli epilasyon öneriliyor.
Kilo alımı tüylenmeyi artırıyor.
27 Aralık 2007 Perşembe
SBS'ye 12 ilde 50 bin öğrenci katıldı
SBS'ye 12 ilde 50 bin öğrenci katıldı www.rehberogretmen.biz
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından ilköğretim 6. ve 7. sınıflar için ilk kez Haziran 2008'de yapılacak Seviye Belirleme Sınavı'nın denemesi bugün yapıldı.
Ankara, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Malatya, Samsun, Trabzon ve Van'da gerçekleştirilen sınava, resmi ve özel okullar arasından seçilen 250 ilköğretim okulundan yaklaşık 50 bin öğrenci katıldı.
Sınav, saat 10.00'da başladı. 6. sınıf öğrencileri 40 soruyu 50 dakika, 7. sınıf öğrencileri de 45 soruyu 55 dakika içinde yanıtladı. Sınavda, resim, müzik, beden eğitimi ve seçmeli dersler dışındaki derslerden sorular yöneltildi. Sınavın ardından öğrenci ve öğretmenlere, yeni sınav sistemini değerlendirmeleri amacıyla anket de uygulandı.
23 Aralık 2007 Pazar
OKUL İLE İLGİLİ SORUNLAR
17 Aralık 2007 Pazartesi
37 Dilde SENİ SEVİYORUM
BİZ DE ADETE UYDUK SEVGİ SÖZCÜKLERİNİ YAYINLADIK
Şimdi uzun zamandır belki kullanmadığınız bu sözcüğü anlamına yakışır şekilde kullanınız…
37 DİLDE "SENİ SEVİYORUM"
DİL
Türkçe | Seni Seviyorum |
Arapça | 'uhibbuki (bayana); 'uhibbuka (erkege) |
Ermenice | Yes kez ge sirem |
Bengali | aami tomake bhalobhashii |
Bosna | Volim te |
Cantonese | Ngo oi ney |
Chickasaw Indian | Chiholloli |
Hirvatça | Ja Tebe Volime |
Danimarka dili | Jeg elsker dig |
Felemenk-Hollanda | Ik hou van jou (Hollanda); Ik zie u graag |
Belçika | Ik zeen a toch zu geire |
Eskimo | Akoolook |
Estonya | Ma armasten sind |
Fince | Mina Rakastan Sinua |
Fransizca | Je t'aime; Je t'adore |
Irlanda | Ta gra agam ort |
Iskoçya | Tha gradh agam ort |
Almanca | Ich liebe dich |
Yunanca | s'agapo' |
Hebrew | Ani ohevet otcha (Erkege) Ani ohev otach (Bayana) |
Hindistan | tumse meine pyar kiya |
Macaristan | Szeretlek |
Endonezya | saya sayang kamu |
Italyanca | ti amo |
Japonca | Kimi o ai shiteru; Aishiteru; Chuu shiteyo; Watashi Wa Anata |
Kore | Sa rang hae yo |
Latince | Te amo |
Malaya dili | Saya cintakan mu; Saya sayangkan mu |
Kuzey Çin | Wuo Ay Ni |
Norveç | jeg elsker deg |
Polonya | Ja cie kocham |
Romence | Te iubesc |
Rusça | Ya tebya lubliu |
Ispanyol | Te adoro |
Isveç | Jag älskar dig |
Arnavutça | Te Dua |
Vietnam | Anh yeu em (Bayana) Em yeu anh (Erkege) |
Farsça | Tora dust darem |
www.egitek.com.tr
15 Aralık 2007 Cumartesi
TBD Görme Engelliler İçin Bilişim Çalışma Grubu'na iş dayanmıyor
TBD Görme Engelliler İçin Bilişim Çalışma Grubu tarafından yürütülen çalışmalardan üç adeti daha sonuçlandı.
Bu çalışmaları şöyle sıralayabiliriz:
1- Işbankası Genel Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler sonunda, görme engelliler tarafından internet bankacılığı sayfasının kullanılamadığını bu konuda çalışmalar yapılıp yapılamayacağını yetkili kişilere iletilmişti. Bunun üzerine İş Bankası şube dışı bankacılık birimi ve yazılım ekibi konuya yakın ilgi gösterdi.
Çalışma grubunun Araştırma geliştirme sorumlusu Ibrahim Elibal İş Bankası Genel Müdürlüğü'nde ilgili birimlerden kişilerle bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı 5 Temmuz 2007 tarihinde İstanbul'da banka binasında yapıldı. Toplantıya Şube dışı bankacılık biriminden ve Yazılım ekibinden kişiler katıldı.
İnternet bankacılığı sayfasında karşılaşılan sorunlar birlikte incelenerek sorun ortaya kondu. Örnek sitelerin incelenmesiyle toplantı bitirildi.
Çalışma grubu Ar-Ge sorumlusu Ibrahim ELİBAL ve Şube dışı bankacılık birimi ve Yazılım ekibi tarafından oldukça kısa bir zaman içinde ortak sürdürülen çalışma sonuçlanarak siteye uygulandı. Site yapısında herhangi bir değişikliğe gidilmeden eklenen bir bölümle internet bankacılığı sayfası görme engellilerce kullanılır hale geldi.
İnternet bankacılığı bölümüne bağlandıktan sonra işlem listesi linki tıklanıyor. Böylece görsel olarak gelen tüm işlemler görme engellilerin kullanacağı linklere dönüşüyor. Bundan sonra sadece işlemi yerine getirmek kalıyor.
2- Benzer sorunların yaşandığı Vakıf Bank sayfalarında da benzer çalışmalar yapıldı. Banka sayfasının ara yüzünde karşılaşılan sorunlar web ekibi ile İstanbul'da yürütülen çalışmalar sonunda arayüzdeki sorun çözülerek, bankacılık kısmına görme engellilerin kolayca ulaşımı sağlandı. Vakıfbank internet bankacılığı sayfaları görme engelliler için erişilebilir özellik taşımaktadır...
3- Çalışma grubu tarafından oldukça önem verilen bir sorunu yapılan ortak çalışmayla ilk TTNET çözdü.
İnternet sayfalarında yapılan bilgi sorgularının sağlıklı olması için ve otomatik yazılımların web sayfasının kullanımını engellememesi için konulan güven grafiği/kodu görme engellilerin kullandığı özel yazılımlar tarafından algılanamamaktadır. Bu sorun ancak grafiğin ses yardımıyla görme engelliye ulaşmasıyla çözülebilmektedir. TTNET ile yürütülen ortak çalışma sonucunda sesli erişim TTNET adslkota bölümüne eklenmiştir. Görme engelliler tarafından kullanılan yazılım tarafından algılanan özel linke tıklandığında sistem görme engelliye Türkçe olarak harf ve sayılar sunmaktadır. Bu harf ve sayılar görme engelli tarafından ilgili bölüme girilerek sayfaya ulaşımı sağlanmaktadır...
13 Aralık 2007 Perşembe
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ GÖRÜNÜMÜ
9 Aralık 2007 Pazar
MADDE BAĞIMLILIKLARININ ÇOCUKLARDAKİ DURUMU
8 Aralık 2007 Cumartesi
I. ITU Hukuk Paneli, II. 5651 ve telefon dinleme paneli, III. Bilgi Guvenligi ve Kriptoloji Konferansi, IV: Izmir - Compotek Fuari ve LKD etkinlikleri
Istanbul Ticaret Odası
ITO Meclis Salonu
*İnternet Üzerinde İşlenen Suçlar ve Türk Hukuk Sisteminde Bilişim Suçlarının Yeri*
Bilişim Hukuku Merkezi Başkanı
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi
*Soru- cevap-kapanış*
9.30 Açılış Konuşmaları
- Füsun Sarp Nebil -- Turk.internet.com -- Internet & Hukuk Platformu
- Dr.Tayfun Acarer -- TK Başkanı* (Konfirme edilmedi)
- Fethi Şimşek -- TK -- Telekom İletişim Başkanı
- Kazım Kolcuoğlu - İstanbul Barosu Başkanı
PANEL: CMK 135'de düzenlenen İletişimin tespiti ve izlenmesinde hukuki sorunlar
- Fethi Şimşek -- TK -- Telekom İletişim Başkanı
- Faruk Kurtoğlu / İstanbul Müracaat Savcısı
- Avukat Turgay Demirci - İstanbul Barosu
- Prof.Dr.Köksal Bayraktar / Galatasaray Üniversitesi
- Doç. Dr. Yılmaz Yazıcıoğlu - Marmara Üniv. Hukuk Fakültesi
- Avukat Fikret İlkiz - İnternet ve Hukuk Platformu
- Metin Baltaoğlu (IIKO Üyesi - Internet Cafe Sahibi)
- Universite Networkleri adına Ulakbim temsilcis
- İbrahim Sarıoğlu (Türk İnternet Derneği)
- Hakan Akan (Yer Sağlayıcı Firma Sahibi)
- Avukat Ahmet Büter (Türk Telekom)
- Avukat Başak Purut -- Ekşi Sözlük adına
- Turkcell (İçerik Sağlayıcı)
- İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Asayiş Şube Müdürlüğü, Bilişim Suçları
- Cavit Marancı / İstanbul Sulh Ceza Hakimi
- Savcı İsmail Onaran -- İstanbul Basın Savcısı
- Av. M.Gökhan Ahi -- İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Merkezi
Düzenleyici Kurumların 5651 sayılı Yasa ve Yönetmeliklerine Yaklaşımı
- Osman Nihat Şen, TK TİB -- İnternet Daire Başkanı
- Cengiz Tanrıkulu (Adalet Bakanlığı)
- Prof.Dr.İzzet Özgenç / (Gazi Üniversitesi - 5651'in Hazırlanmasında Komisyon Üyesi)
13-14 Aralik Ankara, Shareton Oteli
15 Aralik 13.00-13.45, "Ozgur yazilim ise Yarar mi?" seminerleri yapilacak.
Ayrıntılar:
www.rehberogretmen.biz
-----
FAYDALI LİNKLER
Aile içi çatışmalar ve Çözüm önerileri
Engelliler Dünyası ( görme engelliler, Zihinsel engelliler, İşitme engelliler ve diğerleri)
Rehberlik ve Psikolojik Danışma hakkında sorularınız
Sağlık ve Yaşam üzerine bilmek istedikleriniz
7 Aralık 2007 Cuma
İnovayon - Proje Yarışması - ödüllü eserler
yapılmaktadır. İnovatif, ekonomik getirisi olan ve yenilik getiren her türlü projenin kabul edileceği yarışmaya üniversite öğrencileri katılabilmektedir.
Proje yarışmasına bireysel olarak katılabileceğiniz gibi üç kişiye kadar olan bir grupla da katılmanız mümkündür.
tarafından değerlendirilecektir.
Birinci gruba: Dizüstü Bilgisayar + Yurt Dışı Eğitim Gezisi
İkinci Gruba: Dizüstü Bilgisayar + Cep Telefonu
Üçüncü Gruba: Dizüstü Bilgisayar + Cep Telefonu
14 Ocak 2008: İnternetten son başvuru tarihi
4 Şubat 2008: Projelerin son teslim tarihi
22 Şubat 2008: Finale kalan projelerin son teslim tarihi
12-15 Mart 2008: Kongre Tarihi (projelerin sunulması)
www.ituybk.org
proje@ituybk.org
4 Aralık 2007 Salı
Engelli ve Engellilik Denilince
www.rehberogretmen.biz
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, dünyada yaşayan kadın-erkek, büyük-
küçük bütün engellilerin anıldığı bir gündür.
Engellilik, doğuştan ya da herhangi bir kazaya-hastalığa bağlı
olarak kişinin yetilerinden birini veya birkaçını kullanamaz durumda
olması olarak tanımlanabilir.
Engellilik, bir hak değil; bir ayrıcalık hiç değil. O belki bir
zaruret halidir. Bu öyle bir zarurettir ki insanı, sözkonusu engeli
karşısında aciz ve çaresiz bırakmaktadır.
Engelli olabilirsiniz ya da herhangi bir sebebe bağlı olarak
engelli kalabilirsiniz. Bu gayet doğal bir durumdur. Doğal olmayan ise
engelli kişinin kendini işe yaramaz hissederek ve yine kendini dört
duvar arasına hapsetmesidir. Engelli kişi her şeyden önce engelini
kabullenerek kendi ve engeli ile barışık bir hal üzre yaşamasını
bilmelidir.
Burada yadırganacak hatta bir yönüyle kınanacak durum ise engelli
kişiyi engelinden ötürü hor ve hakir görerek onu dışlamaktır.
Şu bir gerçektir ki herhangi bir sebebe bağlı olarak sonradan
engelli olmak; akli, ruhi ve bedeni olarak sağlıklı olan insanlarımız
için açık bir tehtit konumundadır. Normalca hayat süren hiç kimsenin
engelli olmama konusunda maalesef ki hiçbir güvencesi yoktur.
"Engelli kişiye acıyarak yardımcı olmaya çalışmak. " Bu onun canını
her şeyden daha çok acıtmaktadır. Engelli kişinin ihtiyacı olan,
belki yalnızca sevgi dolu biryakınlıktır. Bir parça hoşgörüdür; Belki
bir parça anlayış.
Engelli kişinin yaşamına bir kolaylık sunabiliyorsak, bunu
kendimize bir şeref addetmeliyiz. Şayet ona bir yardımımız dokunacak
ise sözkonusu bu yardımı onu incitmeden, onu mihnet altında
bırakmadan yapmalıyız.
Ben engellilği ilk olarak; Babamın henüz körpeyken dimağım, "Bak
oğlum bu adam çok eyi bir aşıktır." dediği Aşık Veysel'le bildim. Aşık
Veysel öncelikle bağlamasının tınısı ve şiirlerindeki mana derinliği
ile benim dünyamda kendine yer edinmişti. O'nun görme engelli oluşunu
yıllar sonra kavrayacaktım. Ancak benim burada dikkatimi çeken Aşık
Veysel'in bağlamadaki mahareti ve şiirlerindki anlam zenginliliği
O'nun görme engelini çok geride bırakmış olmasıdır.
Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki özürlü olmak başarılı
olmanın önünde kesinlikle bir engel değildir. Başarı sözkonusu olduğu
zaman engel anlamını yitirmektedir. Özürlü insanlar da, tarihimize ve
çevremize şöyle dönüp de bir baktığımızda, yüzlerce örnekte olduğu
gibi pekala birçok alanda başarılı olabilirler.
Son olarak bütün engellilerin bu 3 Aralık Dünya Engelliler günü'nü
kutluyor, herkese engelsiz bir dünya diliyorum.
Mehmet Kurtoglu
3 Aralık 2007 Pazartesi
Babam geldi Ankaraya,95.doc
Babam geldi Ankara’ya **DenizEngin**
Çok şaşırdım kapıyı açtığımda, nereden çıktın sen diyesim geldi. Girsene içeri dedim, girmedi. Yıllardır görmemiştik birbirimizi sanki, sarılmadık yine de, sarıldığımı da hatırlamam zaten hiç babama; çocukluk fotoğraflarımdır, inkar ederler beni, genç bir adamın dizine sarılmış o siyah beyaz yumurcak ben miydim? Onda da, beni kendimden iten şeyden vardır, gizlediğim birşey. Söyleyecek söz bulamadım. Mektup yazarken de hitap kelimelerini bulamazdım bir türlü, sayın ailem mi desem, sevgili ebeveynlerim mi, karar veremez sonunda pat diye başlardım derdimi anlatmaya, çok zaman da mektuplarımı anneme yazıp babama da iletivermesini söylerdim. Ne kadar acayip bir ilişkiydi bizimki, soğuk diyeceğim ama başka birşey bu.
-Sağlığın nasıl?
Duraksadım birden, babam bana ne sorabilirdi bundan başka; ancak işte nasıl gidiyor falan derdi, yaptıklarımı ona söylemezdim hiç, yine de ilgisiz değildi, ama sadece iyi dedim.
-Seninki?
Cevap vermedi, birşeyler mırıldandı kendince, iş için geçiyormuş buradan, uğramak istemiş, o kadar işte. Ayakkabısıyla yerdeki buz parçalarına vurdu, soğuktu. Sarılmak istiyordum, olmaz dedim, olmaz.
-Yürüyelim mi biraz?
Sanki utanıyorduk biribirimizden, okulu sordu, birkaç gereksiz cümle düştü ağzımdan ve kayıp gitti kaldırım taşlarının buzlu kaplumbağa sırtında.
Yine de konuşabilirdik belki, eskiden oturur karşısına anlatırdım herşeyi, sarılmadan ama, uzaktan, oniki yaşımda ona küsene değin. Neden küstüm ben? Hatırlamıyorum şimdi, konuşmuyordum pek, kaç yıl geçmiş... Bu bitmeliydi oysa, bu en büyük ihmalim, yıllardır farkına varmadığım, neden bunu hiç düşünmedim? Benim babam var mıydı, yok muydu, farkında bile değildim, hep televizyonun karşısına oturmuş bir fotoğraf gibiydi aklımda. Yürüdük uzun kaldırım boyunca, sessiz.
-Gitmem gerek.
El sallamadım giderken, başıyla belli belirsiz bir hareket yaptı benim ayrılırken ona yaptığım gibi, boğazım ağrıdı, bir garip his, otobüs uzaklaştıkça acıdı bir yerim, arkasından ağladım, yıllar sonra ilk defa benim de bir babam olduğunu hatırladım. Onunla neden bu kadar uzak olduğumu anlıyorum şimdi, hiç yakınlaşamayacağımızı da...
-Aynı senaryoyu ardısıra oynayan iki aktör gibiyiz.
Anlamazlıktan gelmişti, biraz da gülümsemişti.
Onu benden, beni ondan daha iyi anlayacak kimse olmayacaktı. Küstüm ona da kendime küstüğüm kadar.
990115 Alanya
Babam Geldi Ankara’ya - Hikaye
Arka Bahçe - Hikaye
Arka Bahçe **Deniz Engin**
Nedim- Hatırlıyor musun Selim, o büyük erik ağacını sizin evin arka bahçesinde. Benden cesaretliydin çocukken, kedi gibi tırmanır giderdin ağaca, korkardım düşeceksin diye. Mevsimi gelince en uç dallardaki erikleri uzanır getirirdin bana, aklım başımdan giderdi. Evde kimse olmadığı zaman ağaca tırmanır, oradan balkona atlar girerdin içeri, bana kapıyı açardın.
Selim- Bütün bahçeyi kaplamıştı, budadılar, sonra kurudu, çürüdü, bir gece yıkıldı.
N- O ağacın dibinde mum yakar, dönerdik etrafında her Cuma günü, ilkokuldaydık, yeni yılı kutlardık böyle, her seferinde yeniyıl şarkısını söylerdik, kimin fikriydi onu da hatırlamıyorum, sen hatırlıyor musun?
S- Bilmem, yapıyorduk işte.
N- Kömürlükte ev yapmıştık kendimize, yağmur yağdı mı koşar gelirdim sana, saatlerce otururduk. Korkunç masallar anlatırdık, sonra korkar, sarılır yatardık.
S- Ben de bataklığı hatırlıyorum, arka mahalledeki. Kurbiş tutardık, kalabalık olurdu. Sen kıyıda oynardın, korkardın, girmezdin suya. Kurbağa yavrularını elimizde sıkardık, kaygan olurlardı, büyüklerini de jiletle keser incelerdik.
N- Önce ayaklarına ip bağlar bir yere asardık, gergin olurdu vücudu, yukarıdan aşağıya ve soldan sağa keser, içindekileri çıkarır, bacaklarını koparırdık ölünce, sonra kuruturduk, kolye yapardık, suda kaynatırdık, büyücülük oynardık... Biranı içsene. Sen hatırlamıyor musun birşeyler?
S- Bilmiyorum Nedim, canım sıkkın biraz, Nermin garip davranıyor son günlerde.
N- Nasıl garip?
S- Boşver, içelim.
N- İçelim.
S- Hep aynı kaldık seninle, hep ayrıldık, buluştuk. İyiydi be, taşınmak zorunda mısın?
N- Benim için böylesi iyi olacak. Bugün son görüşmemiz olabilir, dönüp dönmeyeceğimi bilmiyorum, başka bir hayat var orada.
S- Yıllarca direnmiştin oysa gitmemek için yurtdışına.
N- Zaman değiştiriyor insanı.
S- Biz aynı kaldık seninle. Yanımda taşıyorum bu kitabı, bak sana bir şiir okuyayım, sen aç sayfayı, tamam, ver, bu şiiri severim: "Bu şehirdedir işim gücüm / Ekmek param / Fakat bütün bunlara mukabil / Yine budur başka bir şehirdeki / bir kadın yüzünden / bıraktığım şehir" Yoksa bir sevgilin mi var gideceğin yerde?
N- Yok.
S- N'oldu, soldun?
N- Boşver, içelim. Hani bir gün para bulmuştuk betonyolda, onu gömelim demiştik, ilkokula yeni mi başlamıştık neydi, stadyuma gitmiştik, bir ağaç seçip kazmıştık, gömüp dönmüştük. Ben hep o parayı oradan almayı hayal ettim, ama gitmedim, unutmuştum. Bugün gittim, parayı merak ettim, ağacı buldum, ama kazmadım, kazamadım, korktum, orayı kazarsam birşey yıkılacaktı içimde, oturup bir hikaye yazdım bunun üzerine.
S- Biz o parayı çıkarıp harcadık Nedim, sana haber vermedik
N- ...
S- Kızdın mı?
N- Kızmanın ne faydası var? Bunlar hepimizin hastalığıydı, bir anı rahatsız ediyor beni uzun zamandır, sana anlatacağım. Babam maaşı alınca parayı anneme verir, çekmeceye koyardı o da. O gün yine çekmeceye konmuştu maaş. Misafir vardı içeride, akşamdı, dükkanlar erken kapanmaya başlamıştı. Bakkallar gizli gizli satıyordu mallarını kapılarına açtıkları parmaklıklı hazneden, yedi yaşındaydık demek, askerler geziyordu sokaklarda, hatırlıyor musun?
S- Evet, babam günlerce gelmezdi eve, korkardım, elektrikler kesilirdi akşam, perdeler örtülüp gaz lambası yakılırdı.
N- Çekmecede bir kırmızı demet yüz liralık, bir yeşil demet on liralık vardı, önce yeşillerden almıştım bir tane, bakkala gitmiştim koşarak, yaklaşınca yavaşlamış, koşmamışım gibi yapmaya çalışmıştım. İçinde futbolcu resmi olan paketin şekerlerini atıyordum artık, kimbilir kaçıncısında bakkal bu paraları nereden bulduğumu sormuştu, birşey söyleyememiştim. Misafirler gittiğinde destenin yarısı eksilmişti, kırmızılardan almaya korkmuştum, tek tek almıştım diğerlerini de, topluca alırsam belli olacağından korkmuştum, ne aptallık! Sonraları bu konuda bana kimse birşey söylemedi. Ama herkesin böyle maceraları vardır Selim, boşver, hastalıklı büyüdük biz.
S- Evet, hastalıklı büyüdük, acımasız olduk.
N- Ben sarhoş olmaya başladım Selim, hızlı içtim galiba.
S- Çok içtik. Sen kadınlardan anlarsın, bilemiyorum, bende bir eksiklik var, her anladığımı düşündüğümde yanılıyorum, Nermin neden böyle davranıyor sence?
N- İçelim.
S- Bahçenin kapısına gidip yalvarsam şimdi, anlatır mı bana çocukluğumu? Önüm ıslak, kafam yarık, dirseklerim kan içinde, dizim sıyrılmış topallayarak geçtiğim. Ne bulduysam dikerdim, bir gün peynir dikmiştim, peyniri çok severim hala. Evlendikten sonra Nermin’le kavga ettiğimiz bir gece kendimi dışarı zor atacak kadar sinirlenmiş, markete gidip yarım kilo peynir alıp yemiştim yatışmak için. Peynir istesene masaya! Uzun zaman geçti aradan. Şimdi hatırladıkça o günleri, bir daha dönemeyeceğimi anladıkça daha çok özlüyorum, daha kötüleşiyorum.
N- Dönemeyiz artık, erken ve geç kaldık hep... Ben otuzbir çekiyordum, gazetede gördüğüm giysili kadınların vücutlarını hayal edip ve unutuyordum ortalıkta atıklarımı, sonra birgün annem benimle konuşmak istedi, kadınlar adet geçirirle başladı, öğrendim ben herşeyi dedim, kaçtım, sordum, adet ne demek, sen de bilmiyordun. Oniki yaşındaydık.
S- Bana aslında gerçek ailenin bu olmadığını, seni ileride kendilerine bakmak için aldıklarını, sana birşey olur da ölürsen diye kardeşini de getirdiklerini, oysa senin bunları bilip öleceğini ve senden beklediklerini yapmayacağını söylemiştin, on yaşındaydık.
N- Bir çocuk bunu söyleyebiliyorsa suç onda değildir Selim... Kafamı yere koyar, sürte sürte emeklerdim saatlerce, halının üzerinde, terlikler büyük kamyon olurdu, halının desenleri aşılmaz dağlar, içinde kaybolduğum ormanlar olurdu, devanası gibi kanatlı karıncalar beni parçalardı, süleymanböcekleri büyük büyük büyük dinozorlardı, şu leblebiler dev kürelerdi, marullar aşılması güç tepelerle dolu ve kaygandılar. Herkesin içinde bir hayvan var Selim, benim hayvanım yaşlanmış ve ağır hareketleriyle tiksinti uyandıran, ters dönmüş ve ölmek üzere olan bir hamamböceğiydi eskiden beri.
S- Abartma bu kadar.
N- Sana bunları neden anlattım, söyleyeceğim, bir adım atamadım o zamandan beri, aynı kitabı defalarca kapladım, aynı satıra yazdım bütün yazıları, aynı ezgiyi dinledim yıllarca, aynı masalı okudum -çirkin ördek yavrusunu-, aynı düşte yaşadım hep, aynı rüzgarda durdum, aynı yalanları söyledim, hep aynı yorgunlukta yaşadım, aynı yağmurdu benim için yağdığını sandığım, aynı çemberde koştum durdum, duramadım koştum, aynı şarkıyı söyledim, aynı resme baktım yıllarca, aynı dörtduvarda hapsoldum Selim?
S- Haksızlık ediyorsun kendine.
N- Ben seni aldattım Selim, Nermin'le yattım, duyuyor musun beni?
S- ...
N- ...
S- Hani birgün, çocukken mevlüt okunuyordu evin birinde, şeker vardır diye girmiştik. Uzun süre beklemiştik, ama ilgilenen olmamıştı, ölü eviydi sanıyorum. Sonra sen birine sordun, şeker var mı dedin, üst katta kadınlar var dedi, onlar dağıtıyor. Üst kata çıktık, kapıyı açtık, kimse bizi farketmemişti. Kadınlar şekerlere habire saldırıyor, avuç avuç ceplerine, çantalarına dolduruyordu.
000314 Alanya
www.kuzeyonline.com