14 Eylül 2007 Cuma

Kişisel Gelişimden Ruhsal Gelişime

KİŞİSEL GELİŞİMDEN RUHSAL GELİŞİME
9 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Yüksek tepeleri hem yılana, '* hem kuşa rastlayabilirsiniz,- biri sürünerek, öteki uçarak - yükselmiştir.
CENAP ŞEHABETTİN
GELİŞİM YOLCULUĞU
Yirminci yüzyıla ait bir terim olan kişisel gelişim, 1960'larda Amerika'da insani Potansiyeller Akımı bağlamında kullanılmaya başlandığında, toplumsal gelişimi ön planda tutmadığı için eleştirilmişti. Günümüzde sıkça kullanılan "Sen değişirsen, dünya da değişir." sloganı bu bağlamda anlamlı bir mesaj içermekte ve kişisel gelişim yolculuğunun ruhunu a-çıklıkla ifade etmektedir.
Kişisel gelişimin soyağacmda Wilhelm Reich'ın bio-enerji anlayışı, Frederick Pearl'ün Geştalt Terapisi, Abraham Maslovv'un İnsani Psikolojisi, Jung'un mistik ve büyüsel gelenekler üstüne yaptığı geniş çaplı araştırmalar, Doğu kökenli yoga, meditasyon teknikleri, Charlotte Selver ve Ida Rolf'un Beden Terapileri bulunmaktadır.
Kişisel gelişim yolculuğunda öğreneceklerimiz, gündelik yaşamlarımızda uygulayabileceğimiz bilgelik/hikmet yöntemlerini kapsamaktadır. Buna Doğu/Batı Bilgeliği de diyebiliriz. Bu yolculuğun her durağı 'iyilik', 'mutluluk', 'ahlaksal cesaret' ve 'içsel huzurumuz' ile bağlantılıdır.
Kişisel gelişim yolculuğumuzda kullanabileceğimiz rehber, yaşamın üzerimize savurduğu ve savuracağı her türlü olayla yüzleşebilecek etkin bir akıl geliştirebilmemizin gerçekten ne anlama geldiğini bize açıklamaya çalışacak. İçsel
Başkalarının
düşüncelerini
keşfetmekten hoşlanırız
ama,
kendi düşüncelerimizin
tahmin edilmesine
kızarız.
LA ROCHEFOUCAULD
OO
1 O Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
özgürlük yolunda adımlar atmamızı sağlayacak. Epiktetos'un dediği gibi: "Önce kendine ne olmak istediğini sor, sonra ne yapman gerekiyorsa o-
1 1 Kalbinizle Yaşama Rehberi
nu yap!
Yaşam üslubumla/hayat şekillerimle ilgili değişiklikler yapabilirim
Hata ve yanlışlarımı azaltabilirim. Diğer insanların onayını almaya gereksinimim yok. Kendimi suçlu ya da endişeli hissetmeme gerek yok.
Kontrol edebileceğim şeyler,
kendi güç alanımın içindeki şeylerdir
İçsel yaşantımı ve karakterimle ilgili seçimlerimi belirleyebilirim. Kontrol edemeyeceğim şeyler ise güç alanımın dışındaki şeylerdir; hangi ailede doğduğum, diğer insanların beni nasıl gördüğü gibi. Kontrol edemeyeceğim ve değiştiremeyeceğim şeyleri kontrol etmeye ve değiştirmeye çalışırsam, sonunda acı duyarım, sinirim bozulur, endişeye kapılırım. Başkalarının hatasını arayan ve bu hataların dedikodusunu yapan bir insan olurum.
Dikkatimi "kendi güç alanımın içine" odaklayabilirim
Mutluluğum ya da mutsuzluğum benim kendi seçimimdir. Başka insanların dramalarının, duygusal şantajlarının beni savurmasına izin vermemeliyim, içimde olumlu bir amaca, olumlu bir tutuma ve olumlu bir bakışa sahip olmayı seçebilirim. Kendime acımak zorunda değilim.
Kişisel gelişim çalışmalarının aynasmda kendimle yüzleşebilirim
Yaşantımın ve davranışlarımın 'sandığım' kadar mükemmel olmadığını görebilirim. Sık sık öfkelendiğimi, başkalarını suçladığımı görebilirim, endişelere kapıldığımı, kendimi suçladığımı görebilirim. Arzularımın ve nefretlerimin benden bağımsız varlıklarmış gibi davrandıklarını, kurnaz yöneticiler gibi davranışlarımı belirlemeye çalıştıklarını görebilirim.
Kontrol alanımın dışındaki bir şeyi arzu edip ona ulaşamadığım zaman hayal kırıklığına uğradığımı, arzu etmediğim bir şeye sahip olduğumda da üzüldüğümü görebilirim.
Aslında bütün bu olumsuz duygulan yaşamam, onların psişik yükünü taşımam ve çevremde kilere yansıtmam gerekmiyor.
Nesneler, insanlar ve olaylar beni incitemez
Beni inciten şey kendime, nesnelere, insanlara ve olaylara bakış şek-limdir. Bana binlerce sorun yaratan kendi 'tutumlarım' ve tepkilerirndir. Bu yüzden hayatımda değişiklikler yapmalı, kendi üzerimde çalışmalıyım. Bilgelik yaşamına kendisini adamış kişiler kimseyi suçlamazlar, kimsenin dedikodusunu yapmazlar, kimse hakkında kötü bir şey düşünmezler. İnsanların değerlerini ve erdemlerini düşünürler. Kendimi olaylardan ayırıp 'bağımsız gözlemci' olmayı başardıkça, olaylar ile bu olaylara karşı oluşan duygusal tepkilerin birbirinden farklı olduklarını görmeye başlarım.
Kişisel erdemlerimi yaratabilirim
Başkalarından saygı ya da hayranlık beklememe gerek yok. Kendime saygı duyarsam, hiçbir olayın kendime olan saygımı azaltmasına izin vermem. Kendi üzerimde çalıştıkça, beslenme tarzımı bile değiştirebilirim. Vejetaryen diyetin kanser riskini yarı yarıya azalttığını, kilomu dengeli tuttuğunu, gençleştirdiğini öğrenebilirim. Sigarayı bırakıp bedensel egzersizlere ve nefes alma teknikleri uygulamasına başlayabilirim.
Kişisel gelişimi ve meditasyonu daha derin araştırabilirim. Karmayı (ürettiğimiz her niyetin, düşüncenin, tutumun, sözün ve davranışın sonuçlarının bize geri döndüğünü!), Reenkarnasyonu (birer ışık varlığı, birer ölümsüz ruh olduğumuzu ve elbise değiştirir gibi beden değiştirdiğimizi!), Viragayı (bütün bağlanmalarımızdan kurtulabileceğimizi!) öğrenebilirim. Bunları 'kabul etmem' gerekmez.
Düşünmeden okumak körletir,-okumadan düşünmek yanıltır.
CLAIRVANY
1 2 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
I 3'Kalbinizle Yaşama Rehberi
Kendi yaşamımın sorumluluğunu üstlenebilirim
Kendi yaşamımın sorumluluğunu üstlendikçe, başkalarını suçlamaktan, onlarla ilgili kötü düşünceler üretmekten ve onların dedikodusunu yapmaktan kurtulabilirim. İlişkilerimde ve dostluklarımda daha dikkatli olabilirim. Başkaları üzerinde yanlış bir izlenim bırakmamaya özen gösterebilirim. Yaşamın aslında 'amaçlı', 'düzenli' ve 'uyumlu' olduğunu anlayabilirim. Kendi irademi onunla uyumlu hale getirebilirim.
Herkesin biricik ve özgün birer Işık Noktası olduğunu düşünebilirim.
Kimsenin kimseyi taklit etmesi gerekmediğini, bu yaşam dramasında herkesin bir rolü olduğunu anladığımda, 'tek başınalığın' tadını çıkarabilir, kaderimi yaratabilir, bunun zevkini dostlarımla paylaşabilirim.
Olayları olduğu gibi kabul edebilirim
Bu kabul, benim için huzuru olanaklı kılacaktır. Yaşamımda karşılaştığım zorlukları ve meydan okumaları, içe dönmem, kendi içsel güçlerimi anımsamam ve kendi erdemimi yaratmak için, birer fırsat olarak görebilirim.
Olayları bilgelik uygulaması fırsatı olarak görebilirim
Çok cezbedici birisiyle karşılaştığımda 'geri çekilme' gücümü, kötü
sözler söyleyen birisiyle karşılaştığımda i-se 'sabır' gücümü kullanabilirim. Öteki insanların olumsuz düşüncelerini ve görüşlerini almaktan, benimsemekten kaçınabilirim. Merhamet ve sempatiyle dinlesem bile, olumsuz duyguların beni kaplamasına izin vermemeliyim. Tutkulardan ve olumsuz duygulardan özgür olmak, zihnimin sakin ve huzurlu olması i-çin ödediğim bedeldir.
Herkes benim düşünceme katılırsa,
yanılmış olmaktan korkarım.
OSCAR WILDE
Tepki vermeyip geriye çekilebilirim, daha geniş bir açıdan resme bakabilirim, kendimi sakin tutabilirim. Sonra cevabımı olumlu duygularla, aklı selim içinde 'bilgiyi' kullanarak verebilirim.
Yaşam üslubum değiştikçe, arkadaşlarımın değiştiğini de görebilirim
Her şey kendiliğinden olacak. Kendimin "efendisi" olduğumu göreceğim. Kendi potansiyelimin farkına vardıkça, onları gerçekleştirmek için daha fazla çaba göstereceğim.
Gerçek karakterimi irademle seçeceğim değerlerimin, erdemlerimin etrafında sağlamlaştıracağım.
Farkmdalığımın önündeki algı filtrelerini temizledikçe, yaşamı olduğu gibi görecek, açıklığı yaşayacağım.
Ruhsal ve manevi çalışmalar bir ışıktır
Ruhsallık, kişisel gelişim Yolculuğunda geçtiğimiz yollan "aydınlatan bir ışıktır. Dikkatimizi bizim için özsel olana yönlendirdikçe, ruhsal far-kmdalığımız artacaktır.
Ruhsal farkındalık bize gücümüzün sınırlarını, tanrısal iradenin koyduğu sınırları gösterecek; onları anlayıp kabul etmemizi sağlayacaktır. Ruhsal farkındalık bizim içsel ışığımızdır. Hayat yolculuğunda karşılaştığımız ölümlere ve felaketlere, dikkatli ve dürüst bir bakışla bakabilmeliyiz.
Kendimizi iki yüzlülükten, yanılsamalardan ve sahte ümitlerden kurtarmalıyız. Eğer bilgelik dolu bir yaşamı arzuluyorsak, kendi ilkelerimizle, kendi fikirlerimizle ve kendi gözlerimizle yaşamalıyız.
Tanrısal bilgelik; zeka, düzen, uyum, akıl ve farkmdalıktır
İnsanın kendisinin efendisi olması, tanrısal iradenin amaç edinmemizi istediği şeydir. Zihnimize hazinemiz gibi davranmalı, ruhumuzun (bir ruh, ebedi bir ışık noktası olduğumuzu) varlığını hep anımsamalı ve a-nıaçlarımıza sarılmalıyız. Biz amacımıza sarıldıkça; irademiz güçlenecek,
I 4 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
I 5 Kalbinizle Yaşama Rehberi
irademiz güçlendikçe karakterimiz dönüşecektir. Amacımızı gerçekleştirmek için çaba harcamalıyız.
Kişisel gelişim yolculuğu ve bilgelik, gerçekten ilgilendiğimiz bir konu ise, kimlerle arkadaşlık ettiğimize de dikkat etmeliyiz. Şunu kendimize sorabiliriz: Onların alışkanlıkları, değerleri ve davranışları bizi yüceltiyor mu, yoksa alçaltıyor mu? Bizimle alay edilse bile bunu sakinlikle karşıla-malıyız. Onların ne yaptığı onları, bizim tepkimiz ise bizi ilgilendirir.
En üst ruhsallık noktasıyla bağ kurmalıyız. Kim ve ne olduğumuzu, kiminle bağ içinde olduğumuzu bildiğimizde, ne yapacağımızı da bileceğiz.
Bilgelik dolu bir yaşam farkmdalık, dikkat ve uyanıklık üzerine kuruludur.
Bilgeliği gündelik yaşamımızda doğrudan yaşamamız, Hegel ya da Marks'ın felsefesini bilmemizden daha önemlidir. Konuştukları ilkeleri i-le yaşayan insanları örnek almalıyız.
Sharon Labell'in Epiktetos yorumunda yazdığı gibi;
"Şimdi ideallerinizi yaşamayı ciddiye almanın zamanıdır. Örneğin, sahip olmak istediğiniz ruhsal ilkeler konusunda kararlı olduğunuzda, bu kurallar kanunmuş gibi bağlı kaim. Onlarla ilgili tavizde bulunmanız günah olacakmış gibi davranın. Ötekiler sizin düşüncelerinizi paylaşmıyorlarsa buna aldırmayın.
Gerçekten kim olmak istiyorsanız o olmayı denemelisiniz. Bu andan itibaren kendinizi düş kırıklıklarına uğratmaya bir son verin. Kendinizi kalabalıktan ayırın. Sıradan olmaya ve size dayatılanları yapmaya daha ne kadar dayanacaksınız. Kendiniz olmak için pek fazla zamanınız yok."
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BENLİĞİ KEŞFETME TEKNİKLERİ
GEŞTALT TERAPİ
Geştalt Terapisi (Frederick Perls), meditasyonda gözetilen şimdi-merkez-ciliğe giden değişik bir yoldur. Kişi 'şimdiki durum' üzerinde yoğunlaşmaya ve varolanda kalmaya davet edilir. Kişinin sıradan bilincinin 'kişisel bir inşa' olduğu ve her insanın kendi bilincinin içeriğini değiştirebileceği vurgulanır.
Bilinçte 'sözel' ve 'sezgisel' ayrımının bulunduğu kabul edilir.
Örneğin "Ben şu anda çok mutluyum." derken, yüzümüzün ifadesi ve sesimizin tonu tam da bunun aksini ifade edebilir. Terapiye katılanlar, kendi vücut dillerinin farkına varmaya ve tüm bilinçaltlarmı bilince çıkarmaya davet edilirler.
Katılımcılara şunlar sorulur: "Vücudun sana ne anlatıyor?", "Sesinin tonu sana ne söylüyor?" Bu sorular, aslında beyninizin sözel olmayan sağ yarım küresinde neler oluyor, anlamına gelmektedir.
PSİKOTERAPİ
Herhangi bir "konuşma tedavisi" yöntemidir. Taraflardan biri, ya da öteki, çoğunlukla da her ikisi birden konuşurlar.
Başkalarının istediğine
göre değil,
yalnız
kendimiz için
düşünürüz.
VOLTAIRE
T 6 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
1 7 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Bireysel terapi ya da grup terapisi şeklinde olabilir.
Yüzeysel veya derin olabilir.
Yorumlayıcı, destekleyici ya da telkine yönelik olabilir.
(Charles Rycroft, Psikanaliz Sözlüğü, Ara Yayıncılık)
Psikanalitik psikoterapi modeli, geçmişi temel alan bir yaklaşımdır. Geçmiş, bir kişinin yaşamının erken dönemlerinde yani beş altı yaşlarına kadar gösterdiği gelişimdir.
İzleyen yıllarda çatışma çözümlerinde zorlayıcı ve bilinçdışı bir örün-tü olarak ortaya çıkarlar. Bu paradigma bastırma kavramını temel paradigma olarak kullanır.
Analitik kurama göre, nevroz, travmatik bir yaşantının işlevsiz bir şekilde çözümlenmesidir. Travmatik yaşantı, kişinin yaşamını ve başkalarıyla ilişkilerini büyük oranda etkilediği halde, bilinçdışında kalır. Terapist bilinçdışımn bilince getirilmesi için destek vererek, bu bastırmayı kaldırmaya çalışır.
Bilinçdışı kavramı, Freud'un psikoloji ve psikiyatriye yaptığı en büyük katkılardandır.
Tüm insan davranışlarının, bilinçli farkındalığm dışında kalan dürtü-lerce güdülendiğini söylemiştir.
(Scott Simon Fehr, Grup Terapistleri İçin Rehber Kitap, Sistem Yayıncılık)
JUNG PSİKOLOJİSİ
Cari Gustav Jung modern psikiyatri alanının içine dünyanın dinsel ve büyüsel geleneğini yerleştirmeye çalışmıştır. Kendini gerçekleştirme kavramını ilk olarak kendisi kullanmıştır. Bu kavramla, Freud'un bilinçaltı dürtülerine ağırlık veren, yaşamın amacını ve hedefini ihmal eden görüşüne karşılık vermiştir. İnsanın biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçları gençlik yıllarında fazla önem taşımaktaysa da, zamanla yerini manevi doyum sağlayan yüksek amaç ve arzulara bırakır. Bireyleşme (individuation) adını verdiği bu süreçte, kişinin kendini gerçekleştirme (self-realization) güdüsü merkezi bir konuma sahiptir.
HÜMANİST PSİKOLOJİ
(Abraham Maslow, James Bugental) Hümanist ya da İnsancıl Psikolojinin kurucularından sayılan Maslow'a göre kendini gerçekleştirme, yetenek, kapasite ve gücün sonuna kadar geliştirilmesi ve bunların uygulamaya konulmasıdır.
Transpersonal ya da Kişilik Ötesi Psikiyatrist Gregory A. Curtis, Abraham Maslovv'un Gereksinimler Hiyerarşisini şöyle sıralamaktadır:
Bir, fizyolojik gereksinimleri karşılamak; iki, güven duygusu duymak; üç, ait olmak; dört, kendine saygı duymak; beş, Kendini gerçekleştirmek; altı, kendini aşmak.
Bunlardan her biri, öncekinin üzerine temellenmektedir. Dolayısıyla güven duygusu gereksinimi, ancak insanın yiyecek ve uyku gibi fizyolojik gereksinimleri karşıandıktan sonra yeterli olarak ortaya çıkmaktadır.
Bir ilişkiye, bir aileye, bir organizasyona, bir kültüre, bir topluma ait olmak, belirli bir güven duygusu seviyesinin gerçekleştirilmiş olmasını gere ktirme kted ir.
Bir seviyenin gereksinimleri ve talepleri yeterli ölçüde karşılandığında, insan "kendini ifade etme ve doğru iletişim kurma"nm daha üst seviyelerini izlemek için özgür olmaktadır.
Kendine saygı duymak, bir insanın kendisini kendisi olarak beğenmesi ve kabul etmesi, insanın "farkmdalığmın gelişmesinde" bir tekerleğin mili gibi rol oynamaktadır. Kendimize saygı duyuyorsak, gündelik yaşamın fırtınalı dönemlerinde karşımıza çıkan olaylarla başa çıkabiliriz. Kendimize saygı duymuyorsak, gündelik hayatın fırtınalarında gemimiz kaybolur.
Temelde iyi bir insan olduğumuza i-nanıyorsak, kendimizin büyüyüp çiçek açmasına izin verebiliriz. Temelde kendi tinimizi ya da ruhumuzu kabul etmiyorsak, bize yardımcı olacak destek faaliyetleri için çok az nedenimiz olacaktır.
Kendi kalbine baktığın zaman orada kötü bir şey görmezsen, ürkülecek ve korkacak ne vardır?
KONFUÇYUS
1 8 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Kendini kabul etme duygusu bir nirengi noktası olarak güvenli ve sağlam bir şekilde kurulduktan sonra, kişi anlamlı amaçlara erişmek için çalışabilir hale gelecektir.
Zaman içinde bu "amaçlı ve tutarlı çaba" başarılı olacak ve kendini gerçekleştirme (self-realization, self-actualization) ile insanın hayatı en yüksek değerler ve amaçlarla uyumlu hale gelecektir.
İnsancıl (Hümanist) Psikoloji "kendini gerçekleştirme"nin üst seviyelerinde sona erer. En üst seviye, birçok kültürde "kişisel gelişimin zirve noktası" olarak kabul edilir. Bu noktanın ötesinde, bu toplumsal olarak kurulu "sınırların" ötesinde, kişilik ötesi psikoloji devam eder ve keşiflerle ilgilenir. Kendini aşmanın yeterli seviyeleri, dünyanın bütün tinsel yollarının ortak mistik deneyimlerini kuşatır.
Dolayısıyla birbiriyle bağlantılı olan bu yeni disiplinler (İnsancıl Psikoloji ve Kişilik Ötesi Psikoloji) "insan destanını", doğal açılımın bir yanı olarak görürler. Bu insan destanın da yalnız ve kişisel çabayla "refah" ve "başarı" kazanımlarından, "evrensel hikmet/bilgelik", "şefkat/merhamet", "ruhsal sezgi" ve "aydmlanma"nın kişilik ötesi erişimlerine doğru "bir insanın yaşadığı serüvenler" vardır. (Gregory A. Curtis, Sprituality and Western Psychology.)
LOGO TERAPİ (Viktor Frankl)
Kendini gerçekleştirme kavramı genellikle manevi alandan tamamen bağımsız ele alınmaktaydı. Sadece insani sınırlar içinde insanın yücelmesi
ve gelişmesini içeriyordu. Viktor Frankl onların ihmal ettikleri 'Kutsal'ı devreye sokarak onların ötesine geçer. Aşkmlığı, İnsan Ötesi'ni devreye sokmuş olur. 'Kendini Aşma' kavramını getirerek, Kendini Gerçekleştirme kuramını aşar.
Değerlerle manevi ilişki kurulur ve insan üstü değerler, insanın kendini kontrol etmesini, kendisini yeniden düzenlemesini, kendisini aşmasını sağlar.
i 9 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Düşünceler de hastalıklar gibi bulaşıcıdırlar.
ANDRE MAUROIS
GRUP ÇALIŞMASI
Her grup çalışması belli evrelerden oluşur. Bu evreler şöyle özetlenebilir:
* Birinci evre: Uyum sağlama, yönlendirme, oluşum, tanışma ve gruba dahil olma.
* İkinci evre: Tepkisel aşama, kontrol, ayrışma, katılımdan uzak durma, geçiş, çatışma ve yüzleşme, direnç gösterme.
* Üçüncü evre: Birliktelik, adanma, kaynaşma, bağlanma, çekicilik, özdeşleşme, aile.
* Dördüncü evre: Olgunluk, çalışma, çözüm, üretkenlik, işe yönelme, işbirliği.
* Beşinci evre: Bitiriş, vedalaşma, kapanış, sonlanma.
(Scott Simon Fehr, Grup Terapistleri İçin Rehber Kitap, Sistem Yayıncılık)
ETKİLEŞİM ANALİZİ
Etkileşim analizi ya da transaksiyonel analiz, Eric Berne tarafından geliştirilmiştir. Kişilerin karar alırken, kendilerinde varolan inançlarından hareket ettikleri fikri üzerine kurulmuştur. Kişiler arasındaki sorunlar, kişilerden birinin inançlarının artık mantıklı olmaması ve arzu edilmeyen sonuçlara neden olacağının gözükmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Bu mantık dışı inançları belirlemek, "değişim" için gerekli olan bir manivela dayanağı gibidir. Çünkü "kararlılık" için, yeni bir denge kurulması zorunludur.
Bunun başarılması için, kişinin üç ego durumunu tanır hale gelmesi gerekir:
Birincisi, "ebeveyn" ego durumudur. Kişinin anne ve babasından aldığı kaynaklardan beslenmektedir. Hem olumlu ve koruyucu e-beveyn özelliklerini hem de eleştirel ve olumsuz ebeveyn özelliklerinin içselleştirilmesini kapsayabilir.
İkincisi, "yetişkin" ego durumudur. O anki bilgilere ve gerçekliğe dayanan kararlar alır. Tarafsız bir şekilde çalışır.
20 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
* Üçüncüsü, "çocuk" ego durumudur. Duygusal ve spontan yanlarımızla ilişkilidir. Çocuk ego durumunun iki bileşeni vardır: "Doğal Çocuk", araştırmaya ve eğlenmeye açıktır. Toplumun kültürel sansüründen uzaktır. "Uyumcu Çocuk", kişiler arası etkileşimler aracılığıyla kendini başkalarının beklentilerine göre ayarlamayı öğrenmiştir.
Grup terapisi ortamında bu yaklaşım, üyelerini çeşitli farkmdalık düzeylerine ulaştırır. Üyeler varolan sorunlarının ve varolan çözüm yollarının farkına varmalıdır. En önemli şey, kişiler arası etkileşimde kişinin hangi ego durumunu kullandığını ve bu ego durumunun uygun olup olmadığını öğrenmektir.
Bu başarıldığında, kişiler kendi duygu ve davranışlarında değişiklikler yapabilme fırsatı elde edeceklerdir.
Kişinin kendi yaşam yazgısına müdahale etmesi ve kişisel hedeflerine ulaşmasının nasıl engellendiğini görmesi, değişimin gerçekleşmesi ve "yeni bir yaşam üslubunun" geliştirilebilmesi için kaçınılmazdır.
(Scott Simon Fehr, Grup Terapistleri İçin Rehber Kitap, Sistem Yayıncılık)
REİKİ
Reiki yalnızca vardır. Onu hissedebilirsiniz, görebilirsiniz; onu sıcaklık, soğukluk, ışık parlayışı, vibrasyon dalgaları şeklinde duyumsayabilir-siniz. Reiki her zaman bir nehir gibi akar.
Reiki, Dr. Mikao Usui tarafından 1800'lü yılların sonlarında Japonya'da keşfedilmiştir. Zaten içimizde ve dışımızda her yerde akmakta olan evrensel yaşam enerjisini farketme, güçlendirme, yönlendirme ve kullanma tekniğidir. Herkes tarafından kullanılabilen doğal ve güvenli bir tekniktir. Kişiyi bedensel, zihinsel, duygusal ve ruhsal olarak dengeler ve güçlendirir. Reiki bütün tedavi
21 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Aklen
halledilemeyen nice güç şeyler vardır ki, ancak kalben çözülebilir.
A. VIBNT
ve terapileri destekler ve hızlandırır. Ayrıca kişinin gündelik yaşamına denge, rahatlık ve akıcılık getirerek steresin azalmasına da yardımcı olur. Türkiye'de Nilgün Thompson 1995 yılından beri Usui Sistemine göre Reiki öğretmenliği ve terapistliği uygulamaktadır. Öğrenimini Reiki'nin değişik kollarından öğretmenlerle yapmıştır. Ayrıca Karuna Reiki Öğretmenliği, Japon Reiki Teknikleri Öğretmenliği, Tıbbi Hipnoz ve Hemşirelik eğitimi almıştır.
Hawayo Takata Reiki'nin büyük ustasıydı. Reiki sınıflarında yaptığı konuşmalar 1940 yılından 1980 yılına kadar kaydedildi ve İngilizce'ye tercüme edildi. Önerdiği bazı yöntemler şunlardır: Yalnızca bugün için, öfkelenmeyin. Yalnızca bugün için, endişelenmeyin. Babanıza, annenize, öğretmenlerinize, komşularınıza kutsamalarınızı ve saygılarınızı sunun. Yiyeceklerinizi israf etmeyerek onlara saygınızı sunun. Her şeye şükran duyun. Yaşamlarınızı dürüstlükle kazanın. Her canlı varlığa nazik davranın.
Earlene Gleisner, Takata Usta'nın klasik Reiki yöntemlerine tekrar en yüksek değerlerini kazandıran sözler söylediğini anlamış Reiki uygulayıcılarından birisidir. Bir uygulama seansı sırasında Reiki'nin ince enerjileri ve "herşeyle birleşme duygusu" yaşanabilir. Reiki uygulaması sırasında farkmdalık artar ve doğal bir şekilde Ruhsal Gelişim dersleriyle bağlantılı olduğu anlaşılır. Basit bir "şifa verme" nin ya da daha doğru bir deyişle "Reiki enerjisinin şifa uygulamasına aracı olmanın" ötesine geçilir. Ya-şamlarımızdaki olaylardan özgürleşebiliriz. Reiki duyarlılığının bedenimizde, zihnimizde ve ruhumuzda akmasına izin verebiliriz. Burada ve "şimdi"nin bilincine varabiliriz. Beklentisiz ve saf bir sevgiyle dolu olarak ellerinizi bir başkasına dokundurduğunuzda, karşılıklı etkileşimin gerçekleştiğini görebiliriz. Reiki uygulaması sırasında ortaya çıkan her türlü far-kındalığı dinleyebilir, ona güvenebilir ve onunla birlikte hareket edebiliriz. (Earlene Gleisner, Gündelik Yaşamda Reiki)
EFT
E.ET Duygusal Özgürlük Teknikleriyle ilgili kitapları yayımlanan Phillip ve Jane Mountrose (Dağgiilü), yirmi beş yıldır Kişisel Gelişim ve Ruhsal Gelişim teknikleri üzerinde çalışıyorlar. Kaliforniya'daki vakıfları-
22 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
nı, Holistik Çalışmalar İçin Uyanış Enstitüsü'nü birlikte işletiyorlar. Onları tek tek tanımak gerekirse; Phillip bir özel eğitim öğretmeni, Holistik Hipnoterapist, Reiki Ustası, N.L.P Pratisyeni. Kendi kendine tedavi ve kişisel gelişim sınıflarında ders veriyor ve hedeflerini gerçekleştirmek isteyen insanlarla bireysel olarak ilgileniyor.
İnsanala, blokajlarını "tanımaları" ve "onlardan kurtulmaları" için yardım ediyor. Böylece o insanlar daha neşeli, daha sevgi dolu ve daha özgür olabiliyorlar. Jane bir Holistik Hipnoterapist, Reiki Ustası, mimar ve sanatçı. Dikkatini insanların potansiyellerini kullanabilmeleri üzerinde yoğunlaştırıyor. Sınıflarında Holistik Hipnoterapi, N.L.P, Reiki, Kine-siyoloji ve Durugörü Okuma yeteneklerinden elde ettiklerini "kolaylıkla kullanılabilecek araçlar" haline getiriyor.
E.F.T ve G.T.T (Keşif Teknikleri) bir çok insanın hayatında olumlu değişikliklerin gerçekleştirmesine yardımcı oldu. Bu herkeste aynı etkiyi yapacağı anlamına gelmiyor. Bu tekniklerin doktor, psikolog ve psikiyat-ristlerin profesyonel servislerinin yerini alması da önerilmiyor. (Phillip Mointrose-Jane Mountrose, E.F.T Duygusal Özgürlük Teknikleriyle Gizli Potansiyelinize Dokunun, Kariyer Yayıncılık)
(E.F.T. Duygusal Özgürlük Teknikleri (Phillip Mountrose-Jane Mountrose)
E.ET'nin bir dizi güçlü tekniğini uygulayarak, herkesin, gerçek "duygu-sal özgürlük" yolculuğunda karşılaştıkları engellerin üstesinden gelebileceği açıklanmaktadır. Birçok insan bu teknikleri bir "modern mucize" olarak
görmektedir. Sadece vücudunuzdaki bir dizi noktaya temas ederek (bu noktalar binlerce yıllık geleneksel Çin tıbbında gösterilen meridyenler ve merkezlerdir!) sizi bilinçaltmdan yönlendiren bir çok "Çizeri örtülü duygularınızı", insan ilişkilerinde sizi başarısız yapan birçok "kişisel savunma ve saldırı mekanizmalarınızı" ortaya çıkarabilir ve bunlardan kurtularak bir bakımdan yeniden doğabilirsiniz.
23 Kalbinizle Yaşama Rehberi
İnsan, keder ve sevinç zamanlarında kalbinin tahammülünden fazlasını diğer hassas bir kalp ile taksim etmek ister.
HALİD ZİYA UŞAKLIGİL
1
Bu tekniklerin özellikle aşağıdaki konularda uygulandığında başarılı olduğu örneklerle kanıtlanmıştır.
Bunlardan bazıları şunlardır:
* Mesleğinizde ve yaratıcılık konusunda kendinizi ortaya koymama engel olan "korkuların" giderilmesinde;
* Mesleki olanaklarınızı genişletmenizde;
* Kişisel ve iş dünyasındaki ilişkilerinizi iyileştirmekte;
* Alışkanlık haline gelmiş ve size zarar vermekte olan "arzularınızın" ve "davranışlarınızın" durdurulmasında;
* Kişisel ve duygusal gelişim sürecinizi hızlandırmakta;
* Yapmak isteyip yapamadığınız şeyleri deneme cesaretini kazanmakta;
* Parasal olarak daha rahat olmanız için yeni fırsatlar yaratılmasında;
* Stres, huzursuzluk, öfke, hayal kırıklıkları ve depresyonun üzerinden gelmenizde;
* Acılardan kurtulmanızda;
* Uykusuzluğun üstesinden gelmenizde;
* Diyalog sorunlarınızın çözümünde...
Duygusal Özgürlük Teknikleriyle Gizli Potansiyelinize Dokunun adlı bu kitapta, "korku", "öfke", "acı" ve "güçsüzlük" duyguları şema halinde tanıtılmakta ve böylece kendi duygularınızın farkındalığı için bir kapıyı aralamaktadır.
MEDİTASYON
Psikolog Robert Ornstein'ın bazı arkadaşları 1970 öncesinde, ünlü bir Guru'yu görmek için Himalaya Dağlarına gitmişler.
Guru sessizlik içinde onların anlattıklarını ve istediklerini dinledikten sonra, onlara şöyle demiş; "Yüzünüzü duvara dönerek oturun ve nefesinizi saymaya başlayın. Hepsi bu!" Ornstein'ın arkadaşları allak bullak olmuşlar.
24 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Meditasyon konusunda kişilerin beklentileri ile bir olgu olarak medi-tasyonun gerçekliği arasında her zaman farklılıklar vardır.
Dr. Ornstein, meditasyon uygulamalarında sadeliğin ve dikkatin önemi konusunu işlerken şu hikayeyi örnek olarak verir: Halktan bir kişi bir gün Zen ustası Rikyu'ya gider ve şöyle der; "Usta, bana en üst bilgeliğin kurallarını anlatır mısın?"
Rikyu hemen fırçasını alır ve bir kağıdın üzerine "Dikkat!" sözcüğünü yazar. "Hepsi bu mu?" diye sorar adam, tatmin olmamış bir ses tonuyla, "Başka bir şey eklemeyecek misiniz?" Rikyu tekrar fırçasını eline alır ve ikinci sözcüğü yazar: "Dikkat! Dikkat!"
Adam sıkılmış bir halde, "Bu yazdıklarınızda hiçbir derinlik ve sır göremiyorum, başka bir şey yok mu?" diye sorar.
Rikyu tekrar fırçasını eline alır ve üçüncü sözcüğü de yazar: "Dikkat! Dikkat! Dikkat!"
Meditasyonun iki temel biçimi vardır: Samatha ya da Konsantrasyon/Yoğunlaşma Meditasyonu ve Vipassana ya da Sezgi/Farkındalık Me-ditasyonu.
Samatha Meditasyonunda belirli bir nesne üzerinde odaklanmak esastır. Bu odaklanılan nesne nefes, mum alevi ya da bir mantra (zikir) olabilir.
Diğer bütün düşüncelerden kurtulmak esastır. Zihin enerji kaybetmediği için, kendi enerjisiyle dolar ve bir lazer ışını gibi yoğunlaşır. Sakinlik, kutsama ile dolmak, huzurlu olmak bu meditasyonun hedefleridir.
Vipassana meditasyonu bir sezgi ve farkındalık eğitimi olarak görülebilir. İçsel sessizlik içinde kişi kendisine başkalarına karşı takındığı tavırlarını, tutumlarını, düşüncelerini, duygularını, davranış kalıplarını, sözlerini, öğretilere karşı tutumlarını keşfedebilir. Sessizlik ve açıklık içinde bunu başarabilir. Kendi en derin özelliklerini keşfedebilir. Kendini bilebilir.
Meditasyon yapmayanlarda genellikle duyarsızlık, gürültü ve kirlilik hakimdir. Meditasyon uygulamalarıyla insan sakinlik, duyarlılık, kabul e-debilme gücü, empati, sezgi, keşif ve açıklık kazanabilir.
Hazret inayet Han'ın geliştirdiği Sufi Ruhsal Eğitimi içinde zihnimizin efendisi olmamız önerilir ve meditasyon şu şekilde ele alınır:
25 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Birinci olarak konsantrasyon: Eğer dikkatimizi ve enerjimizi bir noktada odaklayamıyorsak, hedefimize erişemeyiz. Tek bir etkinlik üzerinde yoğunlaştığımızda etkinliğimiz ve yaratıcılığımız artar. Bu bütün başarıların sırrıdır. Ruhsal eğitimde bilinçli olarak konsantrasyonu uygulamanın amacı zihni sakinleştirmek ve sakin bir göl gibi yapmaktır. Bunun için uzun bir süre tek bir nesneye, bir resme ya da bir sembole odaklanılır. Bu zihni sakinleştirir.
İkinci olarak kontamplasyon: Zihnimiz konsantre olup sakinleştikten sonra kontamplasyon başlar. Zihnimizi bir düşünce ya da bir fikir üzerinde odaklarız.
Bu daha sübtil/latif ve daha soyut bir uygulamadır. Sufi okullarında bu tür kontamplasyon ya da tefekkür konuları her zaman Tanrı ile bağlantılıdır. Tanrı bizim içsel ışığımızın ve yaşamımızın kaynağı ve merkezidir.
Onunla yeniden bağlantı kurmamız gerekir. Tanrısal nitelikleri ve gündelik hayatımızdaki yansımalarını tefekkür etmek sadece zihnimizi eğitmekle kalmaz, Tanrı ile ilişkimizi de derinleştirir. Tanrısal niteliklerin zihnimizdeki yansımaları bizim yaratıcı gücümüzü arttırır ve bu sayede kendi yaşamımızın ve kişiliğimizin kalitesi artar. Bu kontamplasyon pratikleri sayesinde en içsel ve en derin varlığımız, yaşamımızın rehberi olur.
Üçüncü olarak meditasyon: Bu düzeyin düşünceyle ya da zihinle bir ilgisi yoktur. Bu bilincin deneyimlenmesidir. Meditasyon insanın kendi derinliklerini kazmasıdır. Yüksek gezegenlere yükselmesidir.
Evrenden daha geniş bir hale gelmesidir. Bu deneyim sırasında meditasyonun' kutsaması (bliss of meditation) yaşanır. Kişinin iletişim kurma kapasitesi artar. Sessiz yaşamı ile ve dışsal yaşamıyla iletişimi artar. Bu deneyimlerin ardından arayıcı sonunda realizas-yon ya da gerçekleştirme düzeyine ulaşır.
Haklı bir düşüncenin meyve vermemesi mümkün değildir.
TOLSTOY
26 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
* Dördüncü olarak realizasyon: Realizasyon ya da gerçekleştirme, önceki üç düzeyin sonucudur. Üçüncü düzeyde insan meditasyo-nun peşinden koşar. Dördüncü düzeyde ise, meditasyonun peşinden koşan insan yoktur. Artık şarkıyı şarkıcı söylememektedir, şarkının kendisi söylemektedir. Bu düzeyde bilinç genişler, ruh kendisini açar. İnsan kendi içinde daha derinlere dalar. Dünya üzerindeki her can ile iletişim içine girer. Bu düzey, insanın kendi gerçek ya da hakiki kimliğinin ne olduğunu anlama düzeyidir. Böylece insanın yaşam amacı gerçekleşmiş olur.
RAJA YOGA MEDİTASYONUNUN SAFHALARI
* Geri çekilme: Alında parlayan bir ışık noktası, farkındalık noktası olduğunuzu düşünebilirsiniz.
* Olumlama: Ruhsal bilgiyi kullanarak zihninizi yönlendirebilirsiniz. Amaç seçtiğiniz bir düşünceyi, değeri, kişisel gelişim konusunu deneyimlemektir.
* Odaklanma: Zihninizin enerjisi seçtiğiniz olumlu düşünce sayesinde bir noktada toplanır. Güneş enerjisi odaklandığında pek çok şey yapar.
* Konsantrasyon: Zihninizin ve aklınızın birlikte çalışmasına dikkat etmelisiniz. Konsantrasyonunuz zayıf olduğunda aklınız başka, zihniniz başka yere gider. Kendinizi iki ayrı kişi gibi hissedersiniz. Zihin o zaman aklı dinlemez. Eğer seçtiğiniz olumlu düşünceler ü-zerinde odaklanıp, konsantre olmayı, yoğunlaşmayı başarabilirseniz zihniniz ve aklınız birlikte çalışmaya başlar. Konsantrasyondan önce kontamplasyon, bilgiyi gözden geçirme ve görselleştirme uygulanabilir. Bunlar yoğunlaşmamızı güçlendirir.
* Deneyim: Bu beş safhalı sürece Raja Yoga'da meditasyon denir. Akıl bilinçli bir şekilde kullanılır. Ne gerçekleştirilmek, deneyle-nilmek isteniyorsa o seçilir. Huzur, güç, öz saygı, kararlılık vs. Zevk alıyorsanız ve ilgi duyuyorsanız bunu kolayca başarabilirsiniz. Seçtiğiniz düşüncenin duygularını yaşarsınız. Yine de bunları uygularken dirençle karşılaşırsınız. Çünkü bu meditasyon sizi değiştirir, dönüştürür. Ve her değişim bir tehlikedir ego için. Bir meydan o-
27 Kalbinizle Yaşama Rehberi
kumadır (challenge). Bu uygulama bir çeşit Zihin Eğitimidir (tra-ining of the mind.)
Meditasyon yaparken zihninizi ve aklınızı bilgiyle meşgul edersiniz, yoksa malayani düşünceler ve olumsuz düşünceler sizin özgüveninizi aşağıya çeker. Önceki fiillerinizin, davranışlarınızın kaydedilmiş izleri sizi etkiler.
"Ben zihnimin efendisiyim", "Ben aklımın ve sanskarlarımın efendisi-yim" gibi olumlamaları kullanabilirsiniz.
HIRİSTİYAN MİSTİSİZMİNDE 4 AŞAMALI YOL
"Sevinin, Azizim.
Şenliğimiz bitti. Size önceden söylediğim gibi
Bizim aktörlerimiz boşlukta uçuşan ruhlardır.
İçinde yaşadığımız bu dünya, bulutlarla kaplı
Dağ kuleleri, görkemli saraylar, tapınaklar,
Büyük kürenin kendisi ve onun içindeki herşey,
Bu gösterinin hayali ürünleri gibi, gerisinde
Hiçbir iz bırakmadan yok olacaktır. Bizim insanlar
Küçücük yaşamları, bir uyku deniziyle kuşatılmış
Düşler yapısında varlıklar."
Shakespeare / The Tempest (Fırtına)
Juan Mascaro insanın bu dünya üzerindeki en büyük görevinin, uyanıkken görülen düşler görüntüsünün ardındaki Gerçeği görmeye çalışması olduğunu söyler.
Azize Teresa 'Dua'nın dört düzeyini anlatırken, kendi düşüncelerini, Yoga Sutraları (Büyük Hint Azizi Patanjali'nin, Tann'ya ulaşma yolu için söylediği sözlerin derlemesi olan kitap) adlı eserde açıklanan Budist düşüncelerle kıyaslamaktadır. Yaşamlarımız, kendi eylemlerimizle ekip biçtiğimiz bir bahçeye benzer. Bu bahçeye ekilen tohumların, sevgiyle sulanması gerekir.
Bahçemize ekilen tohumları sulamak için gerekli olan 'Sevgi Suyunu' dört şekilde elde edebiliriz:
1. Kovalarla, elimizle kuyudan su çekerek. Bu en zor yöntemdir.
2. Bu kovaları bir çıkrık ya da makine yardımıyla kuyudan su çekerek.
28 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
29 Kalbinizle Yaşama Rehberi
3. Bir ırmaktan yararlanarak.
4. Yağmur yağmasıyla. Bu en kolay yöntemdir.
Hıristiyan Mistisizminde 4 Aşama:
1. Konsantrasyon: Dikkat gerektirir. Anımsama, Hatırlama ya da Zikir olarak da adlandırılabilir. Haz arayışlarının ötesine geçildiğinde Saflık, Bencil olmama, kendi merkezli olmama haline gelindiğinde 'Sevinç' yaşanır. Sevginin Sevinci (Joy of Love) yaşanır. Teresa'da Duanın Dört Düzeyinin birincisidir.
2. Meditasyon: Meditasyon ya da 'Derin Düşünme Hali', Konsantrasyon ya da Anımsama'dan sonraki düzeydir. Zihin düşünür fakat düşünceler belirli bir düşünceyle sınırlıdır. Bu düzeyde düşüncenin bütün biçimleri kullanılır. Bilimsel, öğretisel ve felsefi düşünceler bu düzeye aittir. Düşünceler açık seçik olduğunda, iyilik ve güzellik için kullanıldığında, Meditasyonun sevincini (joy of meditation) keşfederiz. Teresa'da bu sevinç aynı zamanda sevgidir.
3. Kontamplasyon: Kendinden geçme halidir.
Teresa kontamplasyon düzeyi için 'sessizliğin ve sakinliğin duası' der. Burada söz konusu olan zihnin sessizliğidir. Kontamplasyon şiirin ve sanatın alanıdır. Bu düzeyde artık Sevinç ve Sevgi artmıştır. Bu düzeye asla 'Düşünceyle' erişilemez çünkü düşünce ses'tir, sessizlik değil!... Sadece sonsuzluk içindeki sessizlik, zaman içindeki ses'in ötesine geçebilir. Bu düzeyde az da olsa 'benlik bilinci' vardır. Richard Foster'e göre içsel disiplinlerde Tanrı'nın sesini işitebiliriz ve onun sözlerine uyarız, yerine getiririz. Bundan sonraki Dualarımız da artık Tanrı ile Diyalog haline gelir.
Vizyon
Aziz Paulus'un yaşamını değiştiren 'Vizyon' buna örnek verilebilir.
Yeni Akut, Resullerin İşleri: 3 - 19
"Ve (Saul sonraki adıyla Paul!) yolda giderken, Şam'a yaklaştığı zaman vaki oldu ki, gökten bir Nur ansızın çevresinde parladı. Ve yere düşüyor, bir sesin kendisine: "Saul, Saul niçin bana eza ediyorsun?" dediği-
ni işitti. O da "Ya Rab, sen kimsin?" diye sordu. Ve O dedi "Ben eza ettiğin İsa'yım fakat halk ve şehre gir, ne yapman gerektiği sana söylenecek". Onunla yolculuk yapan adamların nutku tutulup durdular. Sesi işitiyor, fakat kimseyi göremiyorlardı. Ve Paul yerden kalktı, gözlerini açtığında bir şey göremedi. Onlar da kendisine yardım ederek Şam'a götürdüler. Ve üç gün görmez olup, ne yedi ne de içti.
Ve Şam'da Hananya adlı bir şakirt vardı. Ve Rab ona bir rüyette : "Ey Hananya" dedi. "Kalk, Doğru denilen sokağa git ve Yahuda'nın evinde a-dı Saul olan Tarsusluyu ara, çünkü işte o dua ediyor ve Hananya adlı bira damın kendi yanına geldiğini ve gözleri yeniden görsün diye ellerini ü-zerine koyduğunu görmüştür." (Vizyon görmüştür!...)
Ve Hananya cevap verdi: "Ya Rab, bu adamın Yeruşalim'de mukaddeslerine kötülük ettiğini çok kimselerden işittim. Ve burada senin ismini çağıranların hepsini bağlamak için baş kahinlerden salahiyeti var."
Fakat Rab ona dedi: "Git, çünkü ismimi Milletler, Krallar ve İsrail O-ğulları önüne götürmek üzere o benim için seçilmiştir. Benim ismim uğruna ne kadar şeyler çekmesi gerektiğini kendisine ben göstereceğim.
Ve Hananya gidip o eve girdi ve Saul'un üzerine ellerini koyup dedi: "Saul kardeş, geldiğin yolda, sana görünen Rab, İsa, gözlerin yine görsün ve Ruhilkudüs ile dolaşır diye beni gönderdi."
Saul'un gözlerinden sanki pullar düştü ve hemen görmeye başladı. Ve kalkıp vaftiz olundu ve yemek yiyip kuvvetlendi."
4. Birlik (Vahdet-Union): Birlik, dua edenin, 'Saf Varlık'a ulaştığı düzeydir. Aziz Teresa buna 'Vahdet Duası' adını verir. Dua eden artık 'Saf Varlık'tır. Bu düzeyde sözcüklerin ve düşüncelerin ötesine geçilmiştir. Juan Mascaro'nun deyişiyle Brahman, Atman, Elo-him, God, Nirvana, Tao, Allah veya AVM olarak adlandırılır. Bu-da’nın 'Nirvanaya Giden Yol' betimlemesi ve Mandukya Upanis-had'da açıklanan 'Bilincin Dört Hali', Saint Teresa'daki 'Dua'nın Dört Düzeyi' öğretisiyle karşılaştırılabilir. Upanishad'lar AUM'un bütün isimleri ve kutsal sözleri kapsadığını yazar. Bu düzeyde artık 'benlik yükü' ortadan kalkmış ve kişi özgür olmuştur. Birlik halinde, bilen ve bilinen birdir. 'Ego bilinci' ortadan kalkmıştır. Ağaç resmi yapar, artık ağaç olmuştur.
30 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
31 Kalbinizle Yaşama Rehberi
rasın-üşün-
J:___
Aziz John (1542 - 91) şöyle der :
"Ruh, Vahdet (Birlik) hali içinde olduğunda Tanrının ihtişamını; sevgi, her şeye kadir olma, hikmet, adalet, merhamet ve diğer yetilerini görür. Bütün bu erdemler, Tanrı Varlığından doğar."
Azize Teresa'nın kullandığı bu kıyaslamadaki dört yol, Yoga Sutrala-rmda şunlardır :
1. Anımsama ya da Konsantrasyon,
2. Derin Düşünme ya da Meditasyon ;
3. Kendinden Geçme Hali ya da Kontamplasyon, 4- Vahdet Hali ya da Birlik (Union)
Mistikler için, Dua sırasında meditasyon ile kontamplasyon arasın daki farkı bilmek önemlidir. Meditasyon bir çember içinde sınırlı düşün cenin hareketidir. Kontamplasyon ise düşüncenin sessizliğidir. Meditasyon düşünen kişinin zihinsel etkinliğidir, kontamplasyon ise şairin sessizliğidir.
Azize Teresa'ya yardımcı olan İspanyol Aziz Alcantaralı Aziz Peter (1499 - 1562) şunları açıklamıştır :
"Meditasyonda biz dikkatli bir şekilde tanrısal şeyleri düşünürüz, birinden diğerine geçeriz. Öyle ki, sonunda kalbimiz sevgiyi hisseder. Bu bizim bir ateş yakmaya çalışmamıza benzer.
Kontamplasyonda ise artık ateş yanmaktadır. Aradığımız 'Sevgi' artık şimdi ve buradadır. Canımız (soul) sessizlik ve huzurun sevincini yaşar. Akıl yürütme ve düşünme yoluyla değil fakat basit bir şekilde Hakikati (Truth) temaşa ya da seyran ederek (contemplating)...
Dolayısıyla meditasyon araçtır, kontamplasyon ise sonuçtur, amaçtır. Meditasyon Yol'dur, kontamplasyon ise Yolun Sonu'dur. Yolculuğun sonuna varmış bir geminin iskeleye demirlemesi gibi, meditasyon yoluyla kontamplasyona varan
Kalp
kör olduktan sonra,
gözün görmesinde pek yarar yoktur.
Hz.ALİ
can (soul) da araştırmalarına son verir ve elindeki aletleri bırakır. Tan-rı'nın vizyonunu seyrederken mutludur. Sanki o şimdi, buradadır. Sevgi, özlem, sevinç gibi hislerle birdir.
Kendi kendiliğine geri dönmüş bir insan gibidir. Canının merkezinde Tanrı'yı beklemektedir. Yüksek bir kulede başka birisinin konuşmalarını dinleyen biri gibi. Tanrı onun kalbindeymiş gibi. Bütün yaradılış içinde sadece Tanrı ve kendi canı varmış gibi.
Eğer kişi, ettiği duaları hatırlamıyorsa, bu dua mükemmeldir."
YOGA
Dr. Svami Purna, Herkes İçin Uygulamalı Yoga adlı kitabında on iki haftalık bir yoga eğitim programını resimlerle ve açıklamalarla başarılı bir şekilde sunmaktadır.
Yoga bir din, bir politik hareket ya da bir inanç değildir. Çeşitliliğe u-yum katmanın bir yoludur. Tüm kültür, inanç ve milletlere saygılıdır. İnsanlığın en yüksek değerleri olan şefkat, işbirliği ve huzuru besler.
İnsanın, yaratıcısının bir aynası olarak, sağlıklı, mutlu, hareketli ve a-kıllı olarak yaratıldığı söylenir. Zihinsel ve bedensel olarak sağlıklı olmak ve canlılık insan yaşamının doğal özellikleridir. Bunlar insanın doğuştan hakkıdır. Oysa bugünün insan yaşamı bedensel, zihinsel ya da psikolojik olarak hastalık veya acıdan kaçınmayı olanaksız görerek, bunları normal kabul eden bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Olumsuz şartlanmalar, alışkanlıklar ve düşünceler böylece insanın hayat beklentilerini daraltmıştır.
Binlerce yıl önce yaşamış filozof ve bilgeler fiziksel, zihinsel ve psikolojik olarak daha bütünsel bir insan olma yolunda bilimsel bir yöntem o-larak yogayı oluşturdular. Yoga sözcüğü Sanskrit dilinde birlik ve hizmet anlamlarına gelen "yıık" kökünden gelmektedir. Bu deyim yaradılışın tüm yönlerinin denge ve uyumunu simgelerken, aynı zamanda da zihnin durmaksızın yarattığı dürtü ve eğilimlerin "yüksek benliğin" boyunduruğu ve hizmeti altına girmesini ima etmektedir.
Dr. Svami Purna'nın on iki haftalık yoga eğitim programı için Alkım yayınlarından çıkan Herkes İçin Uygulamalı Yoga adlı kitabına bakabilirsiniz.
32 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
NLP TERAPİSİ
1970 yılından bu yana gelişerek uygulanmaktadır. N.-L.P Terapisti danışanı yakından izler. Onun görünüş tarzını, göz hareketlerini, algı filtrelerini yani değerlerini, inançlarını gözlemler. Göz teması kurup kurmadığını not eder. Danışanın genel tablosunu, sorunlarını ve ihtiyaçlarını belirlemeye çalışır. Yansıtma ve Karşılaştırma tekniklerini kullanır. Hatırlamalarla geçmişe dönülür ve geçmişte kaydedilmiş olumsuz düşünceler ve duygular bir pakete doldurularak dışarı atılır.
ETKİLİ İNSANLARIN YEDİ ALIŞKANLIĞI
Stephen Covey'in 'Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı' isimli kitabı on milyonun üzerinde satmıştır. Kişisel değişim ile ilgili güçlü dersleri içerir. Covey, kişisel, mesleki ve ailevi sorunların çözümünde "ilke merkezli bir yaklaşımı" benimsemektedir.
Bütünsel kalite anlayışının öncülerindendir. Dürüst, uyumlu, huzurlu, başarılı bir yaşam için değişime ayak uydurmamızı sağlayan "alışkanlıklar değişimi"ni önermektedir. Değişimin karşımıza çıkardığı engelleri nasıl fırsata dönüştürebileceğimizi, bu fırsatlardan yararlanabilmek için bilgelik ve güce nasıl erişebileceğimizi göstermektedir.
Yedi Alışkanlık
* Birincisi: "Proaktif ol!" Kişisel vizyonla ilgili ilkeleri içerir.
* İkincisi: "Sonunu düşünerek işe başla!" Kişisel liderlik ilkelerini i-çerir.
* Üçüncüsü: "Önemli işlere öncelik ver!" Kişisel yönetim ilkelerini içerir.
* Dördüncüsü: "Sen de kazan/ben de kazanayım diye düşün!" Kişiler arası liderlik ilkelerini içerir.
* Beşincisi: "Önce anlamaya çalış, sonra anlaşılmayı bekle!" Empa-tik iletişim ilkelerini içerir.
* Altıncısı: "Sinerji yarat!" Yaratıcı işbirliğinin ilkelerini içerir.
* Yedincisi: "Baltanı bile!" Dengeli bir biçimde kendini yenilemenin ilkelerini içerir.
33 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Kitabın girişinde Covey şöyle diyor: "Yirmi beş yıldan uzun bir süre, iş, üniversite, evlilik ve aile çevrelerinde insanlarla birlikte çalıştım.
Bu süre içinde, dışarıdan bakıldığında inanılmayacak kadar başarılı görünen pek çok kişiyle karşılaştım.
Ama onlar, içlerindeki bir 'açlıkla' savaşıyorlardı.
Kişisel uyuma, etkili olmaya ve diğer insanlarla giderek gelişen sağlıklı ilişkiler kurmaya büyük gereksinimleri vardı."
Proaktif Model dürtü ile tepki arasındaki ara bölgede seçme özgürlüğümüzün olduğu, bunun da "özbilinç" (kendinin farkmdalığı olarak ta çevrilebilir: self-awareness), "Hayal Gücü" (imagination), "Vicdan" (conscien-ce) ve "Özgür İrade"den (independent will) oluştuğunu açıklıyor.
Bu modele örnek olarak Logoterapi'nin kurucusu Victor Frankl'ı veriyor.
Nazi Almanyası’nın ölüm kamplarından birinde, küçük bir odada çırılçıplak otururken, "insanca özgürlüklerin sonuncusu" dediği o özgürlüğü kavramaya başladı.
Çevresini kontrol edebilir, bedenine her şeyi yapabilirlerdi ama o özbilinç sahibiydi, başına gelenleri "bir gözlemci gibi" seyredebiliyordu. Kimliği zarar görmemişti.
Başına gelenler ya da dürtüler ile bunlara gösterdiği tepkiler arasında özgürlüğü ya da "seçme gücü" vardı. Sonunda buradan kurtuldu.
FrankI, insan yaşamında üç merkezi değer bulunduğunu açıklamıştı.
1. Deneysel olanlar ya da "başımıza gelenler";
2. Yaratıcı olanlar ya da "bizim var ettiklerimiz";
3. Zor koşullara gösterdiğimiz tepkiler ya da "tutumsal olanlar".
(Stephen Covey, Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı, Türkçesi: Gönül Suveren ve Osman Deniztekin, Varlık Yayınları.)
Biz,
inmek için yükseklere çıkar, yükselmek imkanı bulmak için aşağılara ineriz.
- A.E. BRACHVOGEL
"****
2. BOLÜM
ÇAĞDAŞ BİR
KİŞİSEL GELİŞİM
YÖNTEMİ; NLP
37 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Yükselmek için yalnız kendi gücünüzü kullanın, başkasının sizi yükseltmesine fırsat vermeyin, ya da başkalarının sırtına ve başına :n'manmayın.
NIETZSCŞÇ
NLP
1970'li yıllarda, Santa Cruz'daki Kaliforniya Üniversitesinde, dilbilim konusunda Asistan olan John Grinder ile aynı üniversitede psikoloji o-kuyan Richard Bandler'in tamşmalarıyla NLP Serüveni başlamış oldu. Bandler, Geştalt Terapisiyle çok ilgiliydi, ayrıca matematik ve bilgisayar dersleri de alıyordu. Dönemin önde gelen psikiyatristlerini araştırıyordu. Arkadaşı Bob Spitzer'in yayınevi 'Science and Behaviour Books' için ünlü aile terapisti Virginia Satir'in konferans kayıtlarının yazıya dökülmesiyle uğraşırken, Satir'in uygulamalarında "belirli kalıpların" bulunduğunu keşfetti. Satir'in kendisi bile bunları bilmiyordu. Bandler'in bu çalışması NLP'deki "Modelleme"nin başlangıcı oldu. Bu dönemde Grinder i-le tanıştılar.
1960'larda Grinder, Avrupa'da ABD Ordusu Özel Kuvvetler Birimi i-çin çalışırken, bir Dilbilimci olarak "Dil asimilasyonu", "Kültürel davranışlar" ve "Dilde aksan kazanımı" gibi konularda ustalaşmıştı. Antropoloji ve psikolojiye ilgi duyuyordu. Düşüncelerin ve davranışların "gizli gramatik yapılarını" keşfetmeye çalışıyordu.
Bob Spitzer'in Santa Cruz yakınlarında bir malikanesi vardı ve sık sık dostları oraya gelip kalırlardı. 1972 yılında Gre-gory Bateson'un orada kaldığı dönemde, Bandler aynı yere gidip Bateson'un
Bir insanı
avucunuza almanın
en iyi yolu,
kalbim kazanmaktır. \*)
LA CORDAIRE
İL
38 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
yanındaki odada kalmaya başladı. Salı akşamları Geştalt Terapisi üzerine öğrencilere ve semt sakinlerine gecesi beş dolara dersler veriyor, uygulamalar yapıyordu. Grinder ile tekrar temas kurarak Geştalt çalışmalarına katılmasını teklif etti.
Bandler, Grinder'e Geştalt Terapinin nasıl uygulandığını öğretti. Grinder de ona kendi bildiklerini öğretti. Pazar gecesi grup çalışmalarını Grinder yönetiyor ve bu çalışmalarda Bandler'i modelliyordu. Her şeyi çok çabuk öğrenmişti. İki ayda Bandler'in kalıplarını ve performansını uygulayabilir hale gelmişti. Sonra 'Hızlandırılmış Mucize' adını verdiği Perşembe gecesi toplantılarına başladı.
Bandler, Geştalt Terapisinin kurucusu olan Fritz Perls'i "modellemiş-ti" ve ona yakın "sonuçlar" alıyordu. Onun gibi "çember sakal" bırakmıştı ve Almanca öğrenerek İngilizce'yi Alman aksanıyla konuşmaya başlamıştı. Grinder de Perşembe akşamlan Perls'in "sözlü ve sözsüz dil kalıpları" üzerine dersler veriyordu. Bandler ve Grinder bu dönemde bir araya gelerek, Perls'i diğerlerinden ayıran davranışların sistematik bir incelemesini yaptılar. Bu bir modelleme uygulaması oldu.
Bandler, bu dönemde, sıradışı aile terapisti Virginia Satir'in Kana-da'da düzenlediği bir aylık eğitim (training) programına katılıp, çalışmaları gözlemleme ve kasete alma işi aldı. Tüm çalışmaları küçük kayıt o-dasından izledi. Bir kulağıyla içeride olup bitenleri dinlerken, öteki kulağıyla Pink Floyd dinliyordu. Bu şekilde geçen haftalardan sonra Bandler, Satir'in terapi sırasındaki uygulamalarını ve davranışlarını dünyada en
fazla bilen kişi oldu.
Perls'in ve Satir'in ardından dünyaca ünlü hipnoterapist Milton Erickson'un modellenmesine başlandı. Bandler ve Grinder'in yeni bir terapi okulu kurmak gibi bir amaçları yoktu. Sadece bu üç başarılı ve birbirinden çok farkli'terapistin kalıplarını ortaya çıkarmak ve bunları başkalarına aktarmak istiyorlardı. Kalıplan çıkardılar, saflaştırdılar ve "etkin ile-
39 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Kalp
denize benzer,-fırtmaları, sakin zamanları ve taşkınlıkları vardır, bazen de derinliklerinde inciler gizlidir.
HBINRICH HEINE
tişim", "kişisel değişim", "hızlandırılmış öğrenme" ve "daha zevkli bir yasam" için kullanılabilir hale getirdiler. Bu keşiflerini 1975 ile 1977 yılları arasında yayımlanan dört kitapta topladılar. "Büyünün Yapısı 1 ve 2" ile "Kalıplar 1 ve 2". Bu iki kitap Erickson'un hipnoterapi çalışmalarıyla ilgiliydi. NLP edebiyatı böyle gelişti.
Bu dönemde Bandler ve Grinder, iletişim ve sistemler kuramıyla ilgili yazılar yazan İngiliz Antropolog Gregory Bateson'a çok yakın bir yerde oturuyorlardı. Bateson biyoloji, sibernetik, antropoloji ve psikoterapi gibi birbirinden farklı alanlarla ilgilenen biriydi. Onun NLP'ye katılması çok etkileyici oldu.
Davranışların Değişimi
Değişim dili olarak adlandınlabilecek meta-model çalışmalarından sonra 'Davranışların Değişimi'nin sırlarını araştırdılar. Sorunlu insanları incelediler. Fobileri olan insanların korktukları şeyin başlarına geldiğini, fark ettiler. Fobilerinden kurtulmuş insanların ise, korktuklan olayın bir başkasının başına geldiğini düşünerek bunu başardıklarını gördüler. Bu çağrışım ve çağrışımın yönlendirilmesiyle ilgili bir konuydu. Bu keşf, onların, fobileri olan kişileri iyileştirebilmelerini sağladı. "Düşüncelerin farklı olması, aynı olay, dolayısıyla yaşanan deneyimlerin farklı olmasına yol açıyordu."
Sonra "neyi değiştireceklerini" sorguladılar. Örnek olarak, hipnoz dünyasında harikalar yaratan Doktor Milton Erickson'u seçtiler. 1901 doğumlu olan Dr. Erickson, on sekiz yaşındayken bir felç geçirmiş ve bir yıl boyunca çelik bir ciğere bağlanarak yaşamıştı.
Görüyor, duyuyor, düşünebiliyor fakat hareket edemiyordu. Vakit geçirmek için insanların "sözlü ve sözsüz davranışlarını" gözlemlemeye başladı. Özellikle "söylenen" ile "söylenmeyen, ima edilen" arasındaki fark-ıan inceliyordu. Bebekleri gözlemleyerek yeniden yürümeyi öğrendi. Bu gözlemleri, bilgileri ve deneyimleri onu dünyanın en başarılı terapisti ya-Pacaktı. Dr. Erickson 1980 yılında öldü.
1975 yılında Bateson'un referansıyla Bandler, Dr. Erickson ile bağlan-tı kurdu. Aynı yıl Grinder ile birlikte, Erickson'un dil kalıplarıyla ilgili kitaplarının birinci cildini yazdılar.
40 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
41 Kalbinizle Yaşama Rehberi
1976 yılında Bandler ve Grinder, Santa Cruz'da bir dağ evine çekildiler. Yarattıkları sisteme bir ad bulmaya çalıştılar. Otuz altı saat sonra aradıkları adı buldular: Neuro-Linguistic Programming. Bu isim Sinir Sisteminin Sözcüklerle Programlanması anlamına geliyordu. Neuro sözcüğü bütün davranışlarımızın; görme, işitme, koklama, tatma, dokunma ve hissetme gibi nörolojik süreçlerimiz tarafından belirlenmesini gösteriyordu. Linguistic sözcüğü düşünce ve davranışlarımızın ve başkalarıyla iletişimimizin temelinde dili kullandığımızı gösteriyordu. Programming sözcüğü ise fikirlerimizi ve aksiyonlarımızı seçerek, bazı sonuçlan belirleyebileceğimizi gösteriyordu.
1977 yılında Erickson'un dil kalıplarıyla ilgili kitabının ikinci cildi yazıldı.
1979 yılında, NLP'nin bestseller olan ve bir milyonun üzerinde satan kitabı, "Frogs Into Princess" yayımlandı.
1980 yılında "Reframing" (Yeniden Tasarımlamak) ve "Transformati-ons" (Dönüşümler) adlı kitaplar yayımlandı. Bunlar NLP'ye olan ilgiyi daha da arttırdı.
1981 yılında "NLP Volume 1" adlı kitabın yazılmasından sonra, Bandler ile Grinder'in yollan ayrıldı. Bandler "Meta Model" ve Milton E-rickson'un Yolundan giderek bireylere NLP öğretti. Grinder ise, Carlos Castenada ve Gregory Bateson'un yolundan giderek antropoloji ve epistemoloji üzerinde çalıştı. Bir süre Afrika yerlileriyle yaşadı, büyük dağcıları modelledi, iş dünyasında eğitim verdi.
NLP'yi ilk benimseyenler, daha sonra Bandler ile evlenen psikiyatrist Leslie Cameson ve Grinder ile evlenen Judith Lozier oldu. Sonra bu takıma Robert Dilts ve Steve Andreas da katıldı.
1986 yılında Anthony Robbins, 'Sınırsız Güç' adlı kitabını yayımlayarak NLP'yi popülerize etti.
1997 yılında Bandler-Grinder dostluğu sona erdi. Birisinin "NLP hipnoz-
Kalp için küçük olay diye bir şey yoktur. Kalp her şeyi büyütür.
BALZAC
dur!" dediği yerde, diğeri "NLP hipnoz değildir!" diyordu. Bandler, NLP isim hakkı ve on sekiz milyon dolar tazminat isteğiyle dava açtı. Dava sonuçlandığında on sekiz milyon dolan alamamıştı, ama NLP'nin isim hakkı artık onundu.
Bugün ABD'de yüzün üzerinde NLP Enstitüsü ve iki tane NLP Üniversitesi vardır. Avrupa ülkelerindeki NLP Enstitülerinin sayısı da ellinin üzerindedir. (Kaynaklar: Joseph O'Connor-John Seymour, Introducing NLP, Thorson Element. 2. Tamer Dövücü, NLP'nin Kuruluş Dönemleri, Kişisel Gelişim Dergisi sayı: 2, s. 13 ve devamı, Beyaz Yayınları.)
Yaşamak,
insanı delirtecek kadar
tatlı bir şeydir.
HEINRICH HEINE
42 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
43 Kalbinizle Yaşama Rehberi
NLP'DE YENİ KODLAMA
NLP'nin, adına 'eski kodlama' dediğim, "ifade disiplinlerini", "Geştalt Terapisini" ve "sistemler teorisini" açığa çıkaran bir ilk tanımı vardır. Bu tanım, "dil kalıplarını" (meta model), bu kalıpların "temsil sistemleri" ve "altı biçemler", "stratejiler", "davranış ile olumlu niyeti ayırma", "6 adımlık yeniden çerçeveleme" dediğimiz "yeni teknikler yaratmak", "kişisel geçmişi değiştirmek" ve "fobileri tedavi etmek için yapabileceğimiz değişiklikler" şeklinde ortaya çıkan deneyimlerin derin yapısıyla bağlantılarını incelemektedir.
Yeni Kodlama: İkinci tanım ya da diğer adıyla yeni kodlama farklı noktalardan yola çıktı. John Grinder ve benim NLP anlayışımız, Gregory Bateson'un "bilgi teorisi" ve biyoloji üzerindeki çalışması, Carlos Casta-neda’nın Yaqui Kızılderilileri'nin "Bilgi Yöntemi" hakkındaki kitapları ve Kongo'daki davullar eşliğindeki danslarımız, şarkılarımız ve hikayelerimizden oluşan Afrika deneyimimiz. Bu fikirleri bir araya getirdik ve sorduk: "Daha önce tanımlanmış olan bir şeye, nasıl yeni bir tanım getirebiliriz?"
Ve yaklaşık 7 parçadan oluşan bir dizi elde ettik: Birincisi: Ruh Hali, İkincisi: Bilinç ve Bilinçaltı İlişkisi, Üçüncüsü: Pratik ve Kendiliğinden-lik Arasındaki Denge, Dördüncüsü: Algı Pozisyonları ya da Perspektifler, Beşincisi: Dikkat, Altıncısı: Algı Filtreleri ve Yedincisi: Çok Yönlü Tanımlar. Qudith DeLozier, "Ustalık, Yeni Kodlama ve Sistematik NLP", Kişisel Gelişim ve Değişim Dergisi, Sayı: 2, Beyaz Yayınları.)
ŞİRKETLERDE AİKİDO
Robert Pino, şirketlerde potansiyellerin keşfedilmesi, rekabetin engellenmesi ve büyümenin sağlanması konularında Aikido (bir Uzak Doğu dövüş sanatı) ilkelerini uyguladığı bir çalışma yöntemi hazırlamıştır.
* İlk olarak Ai: Şu ilkeyi şirketinize uygulayın: Rekabetçi stratejilerin etkisi, erozyona ve kayba mahkumdur.
* İkinci olarak Ki: Kurumunuzun içsel gücünün ve enerjisinin farkına varın ve bunu geliştirin.
* Üçüncü olarak Do: Amacınıza ya da hedefinize ulaşmanın yolunu belirleyin.
(Robert Pino, Şirketlerde Aikido, Alkım Yayınevi)
insanın
hayata karşı ödevi
yaşamaktır.
BUGENE O'NEILL
44 Ruhsat Güçlerinizi Kullanarak
45 Kalbinizle Yaşama Rehberi
BİLİNÇ PSİKOLOJİSİ
Psikoloji Batı'da "ruh" ve "madde" aranısa kesin bir ayrım koyan Kartezyen anlayışın etkisiyle, ya ruhu maddeye indirgeyen Davranışçılık gibi ya da onu geçmişteki bir takım yaşantıların toplamına bağlayan Freudçu-luk gibi "klinik" ya da "deneysel" bir kimlik kazanmıştır.
Oysa Doğu kültürlerinde de, adına psikoloji denmese de, geniş anlamda "psiko-loji" (ruh-bilimi) kapsamında değerlendirilebilecek "sezgi" temelli bir psikoloji yüzyıllardır işlenegelmiştir.
Örneğin yoga, meditasyon, mantralar, Sufilerin zikirleri, Budistlerin koanları, hepsi birer psikolojik bilgi edinme tekniğidirler. Ancak Doğu psikolojisi, tüm Doğu bilimleri gibi Batılı bilim adamları tarafından ya ihmal edilmiş ya horlanıp küçümsenmiş, ya da "yok" farzedilmiştir.
Oysa bu bilimsel olmayan "teknikler", Batı psikolojisinin uzanamadığı insan bilincinin zengin alanlarına ilişkin değerli bilgiler içermektedirler.
"Yeni Bir Psikoloji" adlı kitabında Robert E. Ornstein, Doğu ve batı psikolojilerinin meslektaşlarınca genellikle ihmal edilmiş bir "Sentezini" gerçekleştirmeyi hedefliyor. Her ikisinin temel kavramlarını karşılaştıra-rak, bazı kesişme noktalarını tespit ediyor ve 21. yüzyıl psikolojisinin eskisinden daha geniş kapsamlı bir Paradigmasına ulaşmaya çalışıyor.
(Robert E. Ornstein, Yeni Bir Psikoloji- Doğu ve Batı Psikolojilerinin Çağdaş Bir Sentezi, Çevirenler: Dr. Erol Göka ve Feray Işık, İnsan Yayınları. Kitabın orijinal ismi "the psychology of consciousness" ya da Bilinç Psikolojisi'dir.)
i BUDİST PSİKOLOJİ
Daniel Goleman, "Bir İçsel Boşluk Haritası" başlıklı yazısında klasik Budist psikolojisini şöyle özetler: Klasik Budist anlayışı özetleyen Abhid-hamma yazıları belki de "bilinç halleriyle" ilgili en ayrıntılı geleneksel psikoloji metinleridir.
M.S. beşinci yüzyılda Budist keşiş Buddhaghosa, Abhidhamma kitabının bir bölümünü özetleyerek, meditasyonla ilgili bir kitap olan Visudd-himagga'yı yani Arınma Yolu'nu yazmıştır.
Bu yazılar bize meditasyonu öngören bir bakış açısıyla, kapsamlı bir resim sunmaktadır. Meditasyon için en uygun ortamlar, en uygun zihinsel tutumlar (sevinç gibi) üzerine tavsiyelerle başlar. Dikkatin eğitildiği ö-zel yollan betimler.
Meditatif yoldan geçerek Nirvanik hal'e ulaşma yolundaki dönüm noktalarını belirtir. Nirvana deneyimi sırasında yaşanan psikolojik halleri betimleyerek sona erer.
Üç büyük eğitim bölümü vardır. Uygulama "sila" ile ya da "erdem ve ahlaksal safiyet" ile başlar. Düşünce, söz ve fiillerde erdemli bir gelişmenin üzerinde durulur.
Meditasyon yaparken kişi dikkatini Kendi karakterinde ortaya çıkacak bu yönde bir değişikliğe odaklar. Cinsel fanteziler ve öfke gibi "erdemli olmayan
Bir
devlet adamının
kalbi
kafasının içinde
olmalıdır.
NAPOLEON
46 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
47 Kalbinizle Yaşama Rehberi
düşünceler" meditasyon sırasında şaşkınlığa ve kafa karışıklığına neden oldukları için, zihinden kovulurlar. Bunlar zaman ve enerji kaybına neden olurlar.
Psikolojik arınma bu tür düşüncelerden kurtulmak demektir. İkinci o-larak "samadhi" ya da "meditatif konsantrasyon" çalışmaları yapılır. Ü-çüncü olarak "punna" (sezgi, bilgelik) çalışmaları yapılır. "Şeyleri oldukları gibi görebilmek" sağlanır.
Arınma, konsantrasyon ve sezgi birbiriyle sıkı bağıntılıdır. Vipissana ya da sezgi meditasyonu da denir.
Dikkatlilik ile başlanılır, sezgi ve bilgeliğin içinden geçilerek Nirva-na'ya erişilir. (Ego Ötesi, insan Yayınları)
Yaşamın en büyük dramı insanların yok olması değil, sevmekten vazgeçmeleridir.
W. SOMERSET MAUGHAM
' y-T
L
ZEN BUDİZM ve PSİKANALİZ
D.T. Suzuki şöyle demektedir: Özet olarak Zen, insanın kendi iç varlığını, iç yapısının derinliğini görebilme sanatıdır. Bağımlılıktan özgürlüğe götüren yoldur. Bize doğrudan "yaşama çeşmesinden" içme o-lanağı verir. Böylece de biz insanların ölümlü yaratıklar olarak hemen hemen kesintisiz bir şekilde sürekli acı çekmemize neden olan boyunduruklardan bizi kurtarır. Hepimizin içinde doğal olarak, varolan ve uygun bir yol bulamadığından sıkışıp kalmış enerjinin açığa çıkmasını sağladığı söylenebilir.
Gövdemiz bir akümülatöre benzer. Bu güçten gerektiği gibi yararlaml-mazsa, bayatlar ve giderek etkinliğini yitirir. Ya da bozulur, düzenden çıkar. Bunun için, Zen'in amacı bizi aklımızı kaçırmaktan, zihinsel olanaklarını yeterince kullanamayan bir yarım adam, bir kötürüm olmaktan kurtarmasıdır. Özgürlük dediğim zaman anlatmak istediğim şey, içimizde doğal olarak var olan bütün "yaratıcılığı" ve "iyiliği" tanımaktır. Mutlu olabilmek ve birbirimize "sevgi" duyabilmek için bütün yeteneklerimiz var, ama genellikle "U gerçeğe gözümüzü kapatıyoruz. Çev- "etnizde gördüğümüz bütün bu çekişmedin, bütün bu itiş kakışın kökeninde
cehalet" yatıyor. Bunun için Zen bizden
uÇuncü gözümüzü açmamızı istiyor. ©.T. Suzuki, Zen Budizm, Çeviren: İlhan Güngören, Yol Yayınları.)
Vücudu öldürenden korkmayınız. Ruhu öldürenden korkunuz.
DIDEROT
48 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
49 Kalbinizle Yaşama Rehberi
D.T. Suzuki 1956 ve 1957 yazını Meksika'da geçirir. Eric Fromm ile Zen ve Psikanaliz konusunda uygulamalar yapar. Meksika Üniversitesinde Zen ile ilgili çeşitli konferanslar verir. Eric Fromm anılarında bu konferanslardan birinden şöyle söz eder:
"Bir gün öğleden sonra Suzuki'nin uzun bir ara verdiğini anımsıyorum. Bayan Fromm ve Bayan Okamura onu aramaya çıktılar. Uzun süre arayıp bulamadılar ve artık iyice kaygılandıkları sırada onun bir ağaç altında me-ditasyon yaptığını gördüler. Öylesine rahat ve huzurluymuş, öylesine ağaçla bir olmuş haldeymiş ki, neredeyse onu görebilmek bile olanaksızmış."
Suzuki o dönemde ününün doruğundaydı. Televizyonda konuşmalara katılıyor, New Yorker ve Voque dergilerinde biyografileri yayımlanıyordu. Sahnedeki ağırbaşlı görüntüsü ve akıcı İngilizcesiyle, izleyenlerde heyecan ve hayranlık uyandırıyordu. Konuşmasını bitirdikten sonra, kulakları ağır işittiği için, soruların yazılı olanlarını yanıtlamaya özen gösteriyordu. Sorulan okuduktan sonhra, özenle seçilmiş sözcüklerle ve tane tane yanıtlardı. Sonra, genellikle izleyenler neşe içinde alkışlarlardı onu.
Bu dönem, Beat Generation olarak adlandırılan, ABD'nin her köşesinde geniş bir medya aracılığıyla ilgiyle izlenen bir dönemdi. Alan Watts'm kitabı Zen Yolu, Suzuki'den alıntılarla doluydu, en çok satan kitaplar listesindeydi ve okul koridorlarında en çok konuşulan kitaplardandı. Beat romancısı Jack Kerouac'ın romanı "Zen Kaçıkları" ve ozan Ailen Ginsberg'in "Howl" adlı yapıtı, yaşamı sorgulayan, Budacı yaşama ve Zen'e ilgi duyan genç nesil tarafından özellikle aranan kitaplardandı. Kitabın bir yerinde "Zen'in sonsuzluğunda kim kayboldu?" diye soruluyordu. Bu nedenle binlerce insan, yanıtı bulabilmek için, D.T Suzuki'nin yapıtlarını okumaya başladı. (D.T Suzuki, Zen, Derleyen ve Çeviren: Armağan Birgil, Okyanus Yayıncılık.)
Erich Fromm, Psikanaliz ve Zen Budizm üzerine şunları söylemektedir: "Zen Budizm ile Psikanaliz arasında bir ilişki kurmaya çalıştığımız zaman, insanın doğal yaratılışıyla ve insanı esenliğe ulaştırmayı amaçlayan kuramlarla uğraşan iki ayrı sistemi karşılaştırmış oluyoruz. Bunlardan bi' rincisi ne kadar Doğu düşüncesinin özelliklerini yansıtıyorsa, öteki de o kadar Batı’nınkileri yansıtıyor. Zen Budizm Hintlinin "akılcı ve soyut" düşünce biçimiyle, Çinlinin "somuta ve gerçekliğe dönük" zihin yapısının
bir karışımı. Zen ne kadar Doğuluysa, Psikanaliz de o kadar belirgin bir biçimde Batılı. Batının insancılık ve akılcılığıyla, on dokuzuncu yüzyılın akılcılıktan bir kaçış özlemiyle doğaüstü karanlık güçlerin peşinde romantik bir arayış içinde oluşunun ürünü."
(Erich Fromm, Piskanaliz ve Zen Budizm, Çeviri: İlhan Güngören, Yol Yayınları.)
Huzursuzluktan, bıkkınlıktan, çağın hastalığından, yaşamın donuklaşmasından, insanın otomatikleşmesinden, kendinden, çevresinden ve doğadan yabancılaşmasından yakınanlar, yaşamın parmaklarının arasından kum gibi akıp gitmekte olduğunun, yaşamadan ölüp gideceklerinin, bolluk içinde yaşanan bir yaşamın bile sevinçten, kıvançtan yoksun olduğunun farkına varanlar için acaba bir çıkış yolu var mı? Satori'yi yaşantıya dönüştüren kimse üzerinde Satori'nin değişik bir etkisi oluyor. Zihin bütün bilip yaşamış olduklarımızdan daha doyurucu, insanın içini iç barışla (iç huzuruyla) dolduran, sevinç ve kıvanç veren bir "uyum" içinde yaşamaya başlıyor. Yaşamın rengi, ezgisi değişiyor. Zen'e erişmiş olan kişi kendisini "yenilenmiş" buluyor. Bahar çiçekleri daha renkli, dağdan akıp gelen derenin suyu daha saydam, daha serin görünüyor. (Erich Fromm, Psikanaliz ve Zen Budizm, Çeviri: İlhan Güngören. Arka kapak yazısından.)
Sevmek,
iki defa yaşamaktır.
GEORGB SAND
50 Ruhsal Göçlerinizi Kullanarak
51 Kalbinizle Yaşama Rehberi
SAF FARKINDALIK
Gerçek bir arayış içinde olan kişi, kendisini arayan kişidir. Bir ek soru hariç, diğer bütün sorulardan vazgeçilebilir: Ben kimim? Emin olabileceğin tek gerçek, senin var olduğundur. "Ben" kesindir. "Ben şuyum ya da buyum" ise kesin değildir. Algılamanın kendisi bile, senin "algıladığın şey" olmadığını gösterir.
"Ben O'yum" adlı kitabın sürekli yeni baskılar yapmasının nedeni Maharaj'ın sözlerindeki "açıklık" ve "yücelik"tir. Hollanda'nın Rotter-dam şehrindeki Erasmus Üniversitesi'nin Felsefe Fakültesinden Douwe Tiemersma bu kitabı, yazdığı önsözde şöyle tanıtıyor:
Ben O'yum adlı kitabı okuduğumda onun sözlerinin kesinliğinden ve çürütülemezliğinden son derece etkilendiğimi, adeta bir anda çarpıldığımı itiraf etmeliyim. Sözcükler doğaları gereği her ne kadar sınırlı olsalar da, Maharaj tarafından kullanıldıklarında "silinip parlatılmış şeffaf pencerelere" dönüşüyorlar. Bununla birlikte hiçbir spiritüel öğreti kitabı öğretmenin yerini tutamaz. Ancak Guru (Mürşit) tarafından size doğrudan söylenen sözler, örtülerinden tümüyle sıyrılabilirler. Gu-ru'nun huzurundayken aklın çizdiği son sınırlar da eriyip kaybolur. Shri Nisarga-datta Maharaj, işte böyle bir Guru'dur. O bir vaiz değildir. Arayış içindeki kişilere tam da ihtiyaç duydukları sözleri söyler. Ondan yayılan gerçek "tamlığa" ve
Ruhun büyüklüğü enginliğiyle değil, inançlar ındaki kesinlik ve gerçeklikle ölçülür. EPIKTETOS
"rnutlaklığa" sahiptir, hakikidir. Birçok Batılı onun bu kitabını okuduktan sonra aydınlanma ihtiyacıyla onun yanma gitmiştir.
Maharaj'ın "gerçek" (ya da daha doğrusu 'hakikat') hakkındaki yorumu Gnana Yoga /Advaita Vedanta'dakinden farklı değildir. Ama o kendine öz-eü bir ifade tarzına sahiptir. Çevremizdeki çeşitli formların beş unsurdan o-[uştuğunu söyler. Onlar geçici ve sürekli bir akış halindedirler. Neden sonuç yasasına tabidirler. Bunlar "beden" ve "zihin"e de uygulanabilir. İkisi de geçicidir, doğum ve ölüme tabidir. Biliyoruz ki, dünya ancak bedensel duyular ve zihin aracılığıyla bilinebilir. Kant'ın görüşüne göre, bu "beşeri bilme" konusuna ilişkindir ve bilme yöntemimizin temel yapısı da budur. Bu demektir ki zaman, uzay (mekan) ve nedensellik, "nesnel" ya da "dışsal" varoluşlar değildir. İçinde her şeyin şekillendiği "zihinsel" kategorilerdir.
Dünya, zihnin huzursuz ve sürekli faaliyetine bağlı olarak sürekli değişmektedir. Sınırlı kategorileri olan zihnin karşısında, En yüce ve sınırsız "Ben-im" (Ben var olanım) hissi yer alır. Emin olabileceğim tek şey budur. Fakat bu Descartes'ın kuramındaki gibi "düşünen bir ben" değil, "hiçbir yüklemi olmayan bir ben" dir. Maharaj dikkatimizi sürekli olarak bu temel gerçeğe çeker. "Ben-im"liğimizi idrak edip, kendimizi kendi kurduğumuz tüm hapishanelerden kurtarmalıyız. Yani, gerçek deneyimleyen "zihin" değil, ben'dir. Her şeyin içinde meydana çıktığı, göründüğü ışıktır. Farkmda-lıktır. Tüm bilinç alanı, bunun içindeki bir "film" ya da "bir nokta" gibidir.
Bu "Ben-im"lik, bilincin bilincinde olmak, kendinin farkında olmaktır. Tanımlanamaz ve nitelendirilemez o-landır. Onun sıfatları ve nitelikleri yoktur. Dualite yoktur. "Ben-im" dünyadan, bedenden ve zihinden önce de vardı.
Yine de "Ben-im" duygusu en üstün °lan değildir. Zamanın tamamen ötesinde değildir. Beş unsurun özü olarak o, bir °içimde dünyaya bağlıdır. Beden öldüğünde, tütsü çubuğu yanıp bittiğinde sö- alev gibi kaybolur. Saf Farkındalığa
Başkalarının
ruhu
karanlık bir ormana
benzer.
TURGENYEV
52 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
ulaşıldığında ise artık hiçbir şeye gereksinim kalmaz. "Ben-im"e bile. Zaten o, Mutlak olanı işaret eden bir yön göstericiden başka bir şey değildir. Saf Farkmdalık sözcüklerin ötesinde olduğundan tarif edilemez. İşte en gerçek olan bu haldir.
Maharaj diyor ki: "Birey kendini bilinceye, özü hakkındaki bilgiye u-laşıncaya, benliği asıncaya kadar bütün bu lafı güzaf, bütün bu kavramlar ona sunulur."
(Nisargadatta Maharaj, Ben O'yum, Çeviren: Jale Gizer Gürsoy, Aka-şa yayınları)
53 Kalbinizle Yaşama Rehberi
En faziletli insan, ruhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır.
SOKRATES
DUYGULARIN SİMYASI
Bilinç uyanıklığı (Farkmdalık) meditasyonu ile Budist psikolojiyi bir araya getirerek, bilişsel (Cognitive) tedaviye yeni bir boyut kazandırmıştır. Bütünleştirici duygusal simya yöntemini geliştirmiştir. Bir psikotera-pist ve öğretmendir. Geçen on yıl boyunca "Duygusal Zeka kitabının yazarı olan eşi Daniel Goleman ile birlikte Duygusal Zeka üzerine atölye çalışmalarını sürdürmüştür. Yirmi yılı aşkın bir süredir Tibet, Nepal ve Burma ülkelerinden Budist ustalarla birlikte çalışmıştır. New York Bilişsel Tedavi Merkezindeki lisansüstü çalışmaları "yıkıcı duygusal alışkanlıkların değiştirilmesi" üzerine "şema tedavisi" üzerineydi. Aşağıda, "Duyguların Simyası" kitabından bazı satırlar sunacağım:
ilk bakışta tablonun tamamını kavradığını sanmak, daha yakından bakmadan aceleyle geçiştirme eğilimindeyizdir. Ama biraz daha dikkatli bakıldığında, ilk varsayımların ötesinde her zaman keşfedilecek başka şeylerin olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Genellikle "ilk izlenimlerimizi", aceleci bir bakıştan çıkardığımız sonuçları, "mutlak bir gerçekmiş gibi" ele alırız. Ne var ki, bakmaya ve görmeye devam edersek, daha fazla ayrıntı-nin> farklılığın, değişikliğin ve ikincil düşüncelerin var olduğunu da görürüz. Şey-'eri göründükleri gibi değil, oldukları gibi §örrneye başlarız. Yaşadığımız anı daha so-
t bir şekilde kavramaya başlarız.
Duygu akla esirdir. Fakat bil ki akılda ruhun esiridir.
MEVLANA
54 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Dürüst ve açık bir bakışla "dikkatimizi" kendimize odaklarsak, daha derinlere indiğimizi, baktığımız katmanların bir bir çözüldüğünü görürüz. Benliğimizin gerçekleriyle tanışmaya başlarız.
Bu kitap, kendimizi, alışkanlık edindiğimiz değerlendirmelerimiz ve duygusal alışkanlıklarımızın merceğinden "ilk bakışta" gördüğümüz gibi değil, "olduğumuz gibi" görebilmeye ilişkindir. Bilinç uyanıklığı pratiğiyle aklımızı ve bilincimizi genişletip, "dikkatimizi arındırarak" geliştirebiliriz. Görüşümüzü (vizyonumuzu) belirleyen sınırlamaların ötesine geçebiliriz. Hayatlarımızı ve ilişkilerimizi baltalayan "duygusal alışkanlıklarımızdan" kurtulabiliriz. Bilinç uyanıklığıyla (farkındalıkla), "olan"ı "görünen"den [ ayırmamızı sağlayacak "sezgisel bir açıklıkla" bu duygusal alışkanlıklarımızı inceleyebiliriz.
Dönüşüm, koşullanmışlığımızın merceklerinde, her şeyi daha net, olduğu gibi görebileceğimiz şekilde bir "odak ayarı" yapmakla başlar. Eğer her zamanki değerlendirmelerim ve kendime ilişkin tanımlarım gibi değilsem, "ben kimim" diye merak edebilirim. Hem psikolojik hem de ruhsal yaklaşım açısından sorulabilecek bir sorudur bu. İçsel keşif yolculuğunu başlatacak soru da budur. (Tara Bennett Goleman, Duyguların Simyası, Çev: Ebru Kılıç, Alfa Yayınları).
55 Kalbinizle Yaşama Rehberi
En yüceye ulaşmak istiyorsan, en aşağıdan başlamalısın.
PUBLILIUS CYRUS
san, /'"""N
17
ZİHNİN DÖNÜŞÜMÜ
Nobel Barış Ödülü sahibi, 'Mutluluk Sanatı' isimli uluslararası best-seller kitabın yazarı, çağdaş Budist öğretinin en önemli temsilcilerinden birisi olan Dalay Lama’nın bütün konuşmaları ve yazıları, insanların düşüncelerinin, sözlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenecekleri ruhsal ve ahlaksal bir devrim için "şefkat, merhamet ve bilgelik dolu" bir çağrıdan ibarettir. Aşağıda onun 'The Transformed Mind' (Dönüşmüş Zihin) adlı eserinden bazı satırlar aktaracağım:
Zihnin eğitimi sağlıklı bir yaşam için zorunludur. Sağlıklı yaşam ve sakin bir zihin (aklı selim) iyi ve mutlu bir yaşamın işaretleridir. Düşmanca duygularla dolu bir çevre içinde bile olsa, eğer kişinin zihinsel tutumu sağlam ve kararlı ise bundan acı çekmeyecek, etkilenmeyecektir. İçsel zihinsel sağlamlığımız, kararlılığımız ve doğru zihinsel tutumumuz yoksa, mutlu o-lamayız. En iyi dostlarla çevrili olsak bile sakin ve huzurlu olamayız. Zihnin bazı tekniklerle ve yöntemlerle eğitimi bu yüzden gereklidir. Zihnin kendisi renksiz ve biçimsizdir. Bu yüzden kimliklendiril-mesi, tanımlanması zordur. Zihin güçlüdür. Zihnin eğitilmesi için zaman, irade, kararlılık ve bilgelik gereklidir.
Bilgelik bilginin gündelik yaşamımızda uygulanmasıdır. Eğer kararlılık ve bil-Selik varsa, zihnimizi eğitebiliriz. Zihni-11112 değişebilir ve gelişebilir.
Bir baba
çocuğuna burnunu, gözlerini, hatta aklını miras bırakabilir,-ama ruhunu veremez,-ruh her insanda yenidir.
HERMANN HESSE
56 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak


Budizm zihnin eğitilmesinden ve dönüşmesinden söz edilir çünkü bütün olaylar kişinin fillerinin, aksiyonlarının sonuçlarıdır. Biz buna "karma" diyoruz. Geleceğimizi belirleyen bugünkü aksiyonlarımızda. Sözel, zihinsel ve fiziksel aksiyonlardır. En etkileyici olan zihinsel aksiyondur. Zihinsel motivasyon anahtardır. En son amaç ise, kurtuluş (moksha) ya da özgürlüktür. Bunlar zihinsel kalitelerdir. En sonunda da Budalık vardır. Zihin ve farkmdahk bütünüyle geliştiğinde ve uyandığında, bütün o-lumsuz duygu ve düşünce engelleri aşıldığında, Budalık zihin haline erişilir. Biz buna aydınlanma diyoruz.
(Dalai Lama, 'The Transformed Mind', Coronet Books)
I
57 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Kalbimizden yükselen bir ses der ki her zaman: insan yalnız yükselmek için dünyaya gelir.
..*—%. SCHILLER
İÇSEL DÖNÜŞÜM REHBERİ
İçsel uyum ve kendini aşma ihtiyaçları insanın ruhsal yolculuğunu başlatan nedenlerdir. Ruhsal yolculuk bir aydınlanma programıdır. Çeşitli ruhsal teknikler ve zihinsel egzersizler yaparak insan daha sağlıklı, daha mutlu ve çevresiyle daha uyumlu olmayı başarabilir. Bu yolculuk sırasında insan çeşitli engellerle karşılaşabilir, ama bu engelleri fırsata dönüştürebilir. Kafasına çeşitli sorular takılabilir, ama bunların cevaplarını da bulabilir. Maclaine kendi süregiden ruhsal yolculuğundan edindiği gözlemleri, bilgileri, deneyimleri kitaplarında, seminerlerinde ve röportajlarında diğer ruh kardeşleriyle paylaşmaktadır.
Dönüşüm nedir? Dönüşüm Maclaine'in en temel ve ilhamlar veren mesajıdır. Dönüşüm geçirerek yaşamlarımızı yeniden biçimlendirebiliriz, içsel huzurumuzla ve içsel farktndalığımızla tanışabiliriz. İlişkilerimizde en üst potansiyellerimizi gerçekleştirebiliriz.
Çalışma hayatımızda, ev hayatımızda bunu gerçekleştirebiliriz. Maclaine'in aÇtığı kapı keşif ve sezgiler kapısıdır. Yeni bir sevgi ve uyum düzeyine erişebiliriz.
Stresimiz azalabilir, korkularımızdan 02gürleşebiliriz, daha iyi bir yaşam üslu-°uyla/hayat şekliyle yeni sevinç duygula-r'yla dolabiliriz. Şöyle diyor Maclaine:
Işığı, sesi, kristalleri ve görselleştirmeği kullanarak kişisel enerjinizin seviye-
Dünyada
en gelişmiş ülke,
insan ruhudur.
En verimli ülke de odur.
Bu sebeple
eğitimin en kutsal görevi,
ruhları geliştirip
kemale ulaştırmak
olmalıdır.
PEARL S. BUCK


58 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
sini yükseltin. Meditasyonun gücünü keşfederek beden, zihin ve ruh den-1 gesini sağlayın, içinizdeki siz ile iletişim kurun, onu anlamaya çalışın. New I Age çalışmalarını izleyerek cinsel yaşamın doluluğunun sırlarını öğrenin. ] Psişik araştırmalarınızı arttırarak sırlara erişin ve ötesine geçin.
(Shirley Maclaine, Going Within, Bantam Books.)
Bir adama
her rastgelen şeyi öğretirseniz
hiçbir şey öğrenmez.
BERNARD SHAW
3. BÖLÜM
TİNSELLİK, BATI PSİKOLOJİSİ ye
BEYİN
61 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Her insan
başkalarının kalbini okuyabi8eydi, bulunöüffu. yerden jthmeyi isteyen insanların sayısı yukarı çıkmayı isteyenlerden ilaha çok olurdu.
İNSANCIL PSİKOLOJİ
(Gregory Curtis, Spirituality and Western Psychology, İnternet kaynaklı yazıyı çeviren: Cengiz Erengil)
Öteki bilimlerdeki meslektaşları gibi, önemli psikologların çoğu, ölçe-medikleri ve denetleyemedikleri her şeyi reddetmekte, tanımamaktadırlar. Dolayısıyla doğanın tinsel yanı, öncelik verilen büyük bir araştırma a-lanı değildir. Birçok psikoterapist ve psikyatristin bu şeylere ilgi duymaya başlamaları bize umut ışığı sağlamıştır. Kişilik Ötesi Psikoloji ve İnsancıl Psikoloji yardım uygulamalarının bir parçası olarak insanın tinsel deneyimleriyle ilgilenmeyi açıkça içeren meşru bilim dallarıdır. Bunun ötesinde Bilişsel bilim adamlarının beynin yapısı ve işlevleriyle ilgili araştırmaları, tinsel deneyimlerin bazı alanlarına çağdaş anlayışının yayılmasına yardımcı olabilir.
Psikoloji geleneksel olarak zihinsel işlev dengesizliklerinin daha normal bir hale getirilmesi ile ilgilenmektedir. Geleneksel psikoloji insan potansiyeli ideasıy-'a çok az ilgilenmişti. Son birkaç on yıl i-Çinde geleneksel psikolojinin dar odağı değişti ve temel olarak dengeli bir yapıya sahip insanların psikolojik gelişimlerine "e önem verildi ve desteklendi. Özellikli insancıl Psikoloji olarak bilinen alan, ırısan potansiyelinin gerçekleştirilmesi
Önemli olan
ruhtur.
Güzel bir çehrede
güzel bir ruh yoksa
neye yarar.
EURIPIDES
62 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
'i 'I
tutumunu kendi uygulama alanı içine almıştır. Bu ideaların klasik bir sunumu, hümanistik psikolog Abraham Maslow tarafından, Gereksinimler Hiyerarşisi adı altında toplanmıştır.
Abraham Maslovv'un Gereksinimler Hiyerarşisi
* Fizyolojik gereksinimleri karşılamak (Physiological)
* Güven duygusu duymak (Safety)
* Ait olmak (Belonging)
* Kendine saygı duymak (Self-esteem)
* Kendini gerçekleştirmek (Self-actualization, self-realization)
* Kendini aşmak (Şelf transcendence)
Bunlardan her biri, öncekinin üzerine temellenmektedir. Dolayısıyla, Güven Duygusu gereksinimi yeterli olarak ancak bir insanın, yiyecek ve uyku gibi fizyolojik gereksinimlerinin karşılanmasından sonra ortaya çıkmaktadır. Bir ilişkiye, bir aileye, bir organizasyona, bir kültüre, bir topluma Ait Olmak bir Güven Duygusu seviyesinin gerçekleştirilmiş olmasına zorunlu olarak ihtiyaç duymaktadır. Bir seviyenin taleplerinin yeterli ölçüde tatmin edilmiş olmasıyla biz Kendini İfade Etme ve İletişim Kurmanın daha üst seviyelerini izlemek için bütünüyle özgür oluyoruz. Kendine Saygı Duymak, bir insanın kendisini kendisi olarak beğenmesi ve kabul etmesi, insanın farkmdalığının gelişmesinde, bir tekerleğin mili gibi rol oynamaktadır. Kendimize saygı duyuyorsak, gündelik yaşamın fırtınalı
dönemlerinde karşımıza çıkan olaylarla başa çıkabiliriz. Kendimize saygı duymuyorsak, gündelik hayatın fırtınalarında gemimiz kaybolur. Temelde iyi bir insan olduğumuza inanıyorsak, kendimizin büyüyüp çiçek açmasına izin verebiliriz. Temelde kendi tinimizi kabul etmiyorsak, bize yardımcı olacak destek faaliyetleri i-çin çok az nedenimiz olacaktır. Kendini Kabul Etme duygusu bir nirengi noktası olarak güvenli ve sağlam bir şekilde
63 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Tilki,
derisinden vazgeçer de, alışkanlıklarından vazgeçmez. SUETONIUS

burulduktan sonra, kişi, ilginç ve anlamlı amaçlara erişmek için çalışabilir hale gelecektir. Zaman içinde bu amaçlı ve tutarlı çaba başarılı olacak ve Kendini Gerçekleştirme ile, insanın yaşamı en yüksek Değerler ve A-maçlarla uyumlu hale gelecektir.
İnsancıl Psikoloji, Kendini Gerçekleştirmenin üst seviyelerinde sona e-rer. En üst seviye, birçok kültürde, kişisel gelişimin zirve noktası olarak kabul edilir. Bu noktanın ötesinde, bu toplumsal olarak kurulu sınırların ötesinde Kişilik ötesi Psikoloji devam eder ve keşiflerle ilgilenir. Kendini Aşmanın yeterli seviyeleri, dünyanın bütün tinsel yollarının ortak mistik deneyimlerini kuşatır. Dolayısıyla bu bağlantılı Yeni Disiplinler (İnsancıl Psikoloji ve Kişilik ötesi Psikoloji), insan destanını, doğal açılımın bir yanı o-larak görürler. Bu insan destanında yalnız ve kişisel çabayla refah ve başarı kazanımlarından evrensel hikmet, şefkat, tinsel sezgi ve aydınlanmanın kişilik ötesi erişimlerine doğru bir insanın yaşadığı serüvenler vardır.
Beyin işlevleriyle ilgili araştırmaların zenginliği, geniş anlamda insanın tinsel deneyimlerini açıklamaya yardımcı olabilir. Ruhsaüık üç farklı görüş alanı ile incelenebilir.
ı Ruhsallığm Üç Alanı
Kişisel Öznel Deneyimler * Olayların Kişisel Yorumlanmasını Boyayan Toplumsal Güçler ve
Beklentiler
* Zihinsel ve Tinsel Süreçlerin Altında Yatan Beynin Yapısı ve İşlevleri
Bilişsel Psikolojinin anahtar kavramlarından, sonuçlarından birisi, Yaşam Algımızın öznel oluşudur. Deneyimlerimizi, İçinde Olduğumuz Hal ve Duygularla boyamaktayız. Bu kavram ya da sonuç, metafizik alan-'ara kadar uzatılabilir. Genellikle öznel dendiğinde kendi zihnimizde ve "edenimizde düşündüklerimizi ve hissettiklerimizi anlarız. Nesnel dendiğinde de bedenimizin sınırlarının dışında olan bitenleri ve zihnimiz için-c'e deneyimleyemediğimiz şeyleri anlarız. Bir tinsel öğrenci, tinsel gerçek-^§tirmenin ileri seviyelerine ulaştığında, genellikle öznelin bazı nesnel yanları kapsayacak şekilde genişlediğini keşfeder. Telepati, durugörü, psi-^k ve imanla tedavi gibi birçok psişik olgu bunların arasındadır.
inT
64 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
65 Kalbinizle Yaşama Rehberi
ti
Yetişmeleri sırasında derin konsantrasyon çalışmaları yapan Tinsel Ustaların eriştiği ileri seviyelerde, öznel, uygulamada nesnel ile aynı anlama gelmektedir. Böyle Ustalar nesnel bilgi ve kontrola erişmeleri sırasında küçük bir engele katlanmaktadırlar. Dinlerin ve folklorun tanrılar olarak tanıdığı güçlere sahip olmaktadırlar. Bu Ustalar kendi içkin insani doğalarının özel bir yanını geliştirmiş basit insanlardır. Ve bütün o hayranlık uyandıran becerileri sırasında, onlar halen öznel ve nesnel arasındaki normal ayrımın farkındadırlar ve halen nesnel olanı kendilerinin dışında olarak gören insanlara karşı saygı duymaktadırlar.
Ciddi uygulayıcıların mistik deneyimlerinin, kendi tinsel pratiklerine kattıkları dinsel ve toplumsal koşullanmalarla tatlandırıldığmı söyleyebiliriz. Örneğin, bir Hindu münzevi derin meditasyon içindeyken Krishna ya da Shiva’nın vizyonunu görecektir. Bir Hristiyan rahip derin dua içindeyken İsa ya da Meryem'in varlığını deneyimleyecektir. Uygulama seviyelerinin başlangıcında normal, öznelliğin genişlemesi olarak anlaşılabilir. Fakat hayli ilerlemiş öğrenciler için öznel olan nesnel olmaya başlamaktadır, çokluk etkisini sürdürmektedir. Bu, varoluşun daha derin ve birleşik seviyelerini içine alabilecek ve çokluk, üst üste katlanacaktır. Örneğin, tek bir gök/cennet ve tek bir doğru din olması yerine, daha sübtil/latif seviyede zanlar ya da sanılar değil, bilincin yoğunlaşma seviyeleri temel alınacaktır. Ve bu seviye, gelişmiş bir tinin zihni üzerine ya da bir halkın inançlarının grup zihni üzerine yazılabilir. O, bir ressamın üzerine resim yaptığı bir beze benzer. Bu yolda, bu dünyasal seviyeden bir sonraki daha sübtil seviyede bir cennetler/gökler ve başka alanlar çokluğu vardır.
Beyin ile ruhsal deneyimler arasındaki karşılıklı etkileşimleri anlamaya yardımcı olacak çeşitli dar sokaklar/geçider vardır. Bunların bazıları şunlardır:
Beyin ve Ruhsal Deneyimler
Sol-sağ beyin ikiliği,
Beynin işlevsel tabakaları,
Bir hemisfer/yarımküre köprüsü olarak kullanılan visual/görsel sistemi
Bilincin Evrimi / Algının eşzamanlı süreci,
Farkmdalığın evrimi / Budist Psikolojinin Beş Skandha'sı.
SOL-SAG BEYİN IKILIGI
Beyin, sağ yan ve sol yan olarak iki yarım küreye sahip olarak ele alınabilir. Birçok insanın ortak görüşüne göre, sol yan dil ile sağ yan ise görsel algı, imgelem ve duygularla bağlantılıdır. Beynin sol yanı, milyonlarca yıllık evrim sırasında dil üzerinde uzmanlaşmıştır ve başlangıçtaki bazı işlevleri şimdi sağ yanın işlevleri olmuştur. Beynin sağ yanının ya da ilk zamanlardaki yanının başlıca özellikleri holistik süreçler üzerindeki vurgu-lamasıdır. Yani, birçok deneyin ortaya koyduğu gibi, sol yanın ayrıntılarla ilgilenmesine bir üstünlük olarak sağ yanı, bağlam ile ilgilenir. Öz olarak, sağ beyin büyük resim ile ilgilenir. Buna karşıt bir şekilde, sol beyin ayrıntılarla ilgilenir. Resimlerin ya da imgelerin parçalarının bulunması çalışmalarında sol yan, resim detaylarının ölçüldüğü testlerde her zaman sağ yandan daha başarılı olur.
Beynin sol ve sağ yarımküreleri arasında birçok başka farklılıklar da vardır. Örneğin, sol yan, geçici ya da dünyevi süreçlerde hakim olan yandır. Bizim edimlerimizi zaman içinde yönlendirir ve düzenler. Sol yan, o-lumlu duygular ve ritm algısı ile daha fazla işbirliği yapar. Sağ yan, bir an içindeki dikkat ile, imgelerin görsel hareketiyle ve müziğin tanınmasını sağlayan melodi, ses perdesi, ses tonu ve armoninin algılanmasında söz sahibidir. Sağ yan olumsuz duygularla daha fazla ilgili olduğu gibi duyguların denetlenmesinde de yönetici konumundadır.
BEYNİN İŞLEVSEL TABAKALARI: ÜÇ KATLI BEYİN Beyin, üç katlı olarak da ele alınabilir.
En ilkel seviye alttadır ve saldırganlık, sürü içgüdüsü, yeniden üretim ve temel metabolik süreçlerle ilgilidir. Evrim içinde bu bölüm, sürüngen, yüan gelişim seviyesidir. Sonraki alan, orta tabakadır. Orta kat aile içgüdüsü, oyun becerisi, acı ve haz yargısı ve duygular alanıdır. Evrim içinde °u bölüm, memeli hayvanların gelişim seviyesidir. Son tabaka, en üst kat, "ü, kendilik duygusu olarak ego, başkalarının bakış açılarından bakabil-me becerisi, başkalarının deneyimlerini anlama becerisi, düşünme ve Pİan yapma becerisi alanıdır. Evrim içinde bu bölüm, primatların yüksek Seviyeleri olan şempazelerden insan düzeyine kadar ki gelişim seviyesidir.
â
66 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
BEYNİN İKİ YARIMKÜRESİNİ BİRLEŞTİREN VİSUAL/GÖRSEL SİSTEM
Üçüncü bir sistem, beynin sağ (eski) ve sol (yeni) yarım kürelerin i-j lişkisiyle, iki yanlı işlev gören bir görsel sistem olarak ele alınmasıdır.
Eski döneme ait görsel yan, hareketi tanır, renkleri iyi tanıyamaz ve görsel alanın periferisinden gelen dataları alır. Bazı tinsel pratikler (Dzogchen'in "Büyük Gök" meditasyonu gibi) bu sistemi, zihnin birincil alanlarına derin bir şekilde inmekte kullanır.
Daha yakın zamana ait görsel işlev, ayrıntıların çözümlenmesidir. Gölge ve renklerin ince farklılıkların çözümlenmesidir. Gölge ve renklerin ince farklılıkları tanınır ve bir nesneye yönelerek üzerinde birden bire o-daklanmaya hazırdır. Görsel meditasyonlar Yantra ya da Mandala olarak kullanılan bir sembol üzerine odaklanırken, doğrudan bu Yeni Sistemi temel alarak kullanırlar. Çünkü Görsel Sistem iki yarımküreyi bir köprü gibi birleştirmeye yönelir. Bu, Tantrik pratiklerde kullanılır ve Hikmet (sağ beyinin boşluk deneyimi, sol beyinin egosu ile kendini kimliklendirme-yen) ve Kutsamayı (sol beyinin derin yoğunlaşma/ konsantrasyon deneyimi) bütünleştirmeye yöneliktir.
FARKINDALIĞIN EVRİMİ:
BUDİST PSİKOLOJİSİNİN BEŞ SKANDHA'SI
Binlerce yıl önce Budist öğretmenler farkındalığı, birbirini takip eden beş zihinsel işlemin terimleriyle açıklamışlardır. Çağdaş araştırmalar şiiri' dilerde bu binlerce yıl önceki buluşları onaylama eğilimindedir.
* ilk adim, tad ve ses gibi basit duyum nesneleriyle ilişkiye girmektir.
* ikinci adım, bu başlangıç izlerinin, beynin orta katındaki duygu' sal merkezde kaydedilmesidir. Bu merkez, bir duyumsamanın haz verici ya da acı verici olduğuna karar verir.
* Üçüncü adim, beynin en üst katında, temel duygusal sinyallerin üzerinde çağrışımsal düşünme edimidir. Duygusal sinyalleri kim' liklendirir, tanımayı sağlar. Örneğin, şefkat dolu bir dokunuş, bir başka anı ile birleşir ve şu düşünce ortaya çıkar: "Oh, ne güzel bir
67 Kalbinizle Yaşama Rehberi
his bu. Bana çocukluğumda evimizin kapısında oturduğum günleri anımsattı."
Dördüncü adım, kimliği belirlenen olgu üzerine zihinsel olarak ö-zenli, dolu dolu düşünmektir. Bu düzey zihinsel refleksiyonu, planlamayı ve kişiliğin ifadesini içerir. Bu seviyede düşünceler duygu-arla birleşir, bir demet oluşturur ve kişisel kimlik damgasını belir-
Ier. Çoğumuz bu düzeyin, insan olmaktan ne anlaşılıyorsa onun i-etişimini ve ifadesini sağladığına inanırız.
Seşinci adım, doğrudan farkmdakktır. Düşünceyle ilgili kendini düşünmeyi içermez. Bu düzey, Vipassana meditasyon geleneğinde çk Farkındalık olarak isimlendirilen olguya benzerdir. İnsanın deneyim alanına giren her şeye yönelik bir farkmdalıktır. Bu farkın-dalığm kendisini bildiği sübtil/latif bir duyum vardır. Bu ise egonun kendini bilme yolu olan düşünceler, duygular ve duyumlar demetinden farklıdır. Dahası, bu farkındalık kendisini sübtil enerjiler ve gerçekliğin daha derin seviyelerinin doğasının işbirliğiyle bilir.
BİLİNCİN EVRİMİ: ALGININ EŞ ZAMANLI SÜRECİ
Beynin işlevsel tabakalarının ve sol-sağ modellerinin birlikte alınması, bizi şimdi ele alacağımız taslağa ulaştırır. Bizim uzak atalarımız genellikle kesin bilme biçimlerini kullanıyorlardı. Hayatta kalma şanslarını arttırmak için içgüdüsel ve alışkanlığa dönüştürülmüş edim kalıplarını, davranış kalıplarını kullanıyorlardı. Edimler ve taklitçilik bu görevin başarısını sağlıyordu, hareketler tekrarlanıyor ve vurgulanıyordu. Bundan sonra, ^sanlar tedricen hayatta kalma temel konusundan, soyut toplumsal sorunlarla ^ilenebilecek aşamaya geçtiler. Bu ge-Çı§, sol beyinin öne çıkmasına yol açtı. "Oİ beyinin becerileri dil ve uygarlığın ilişmesi için gerekli olan yakıtı sağladı. Alaylar ve sahneler temsil edilebiliyor, "tt olarak ifade edilebiliyordu. İnsan tü-rı* olarak bugün bizler, düşüncelerimizin
Büyük davranışlar
yüksek zekaların
eser ve
habercisidir. V* J
FLETCHER
68 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
esiriyiz. Kültürlerimiz ve değerlerimiz, sol beyinin işlevlerinin bir yan ü-rünü olan kendi ya da ben çevresinde dönüyor. Ve sol beyin, düşüncelerin gürültüsüyle işliyor. İstenen ve istenmeyen düşünceleri ve fikirleri sürekli yaratıyor ve bunlarda kendilerine karşılık gelen duygulara ve duyumlara yol açıyor. İnsanın evriminin önceki safhalarında belki bu, hayatta kalmak için yararlı bir hüner olarak görülebilir. Bir kaplanın yaklaşması gibi çevre koşullarındaki değişikliklere karşı alarmda kalmayı kolaylaştırıyor olabilirdi.
Kendi ya da ego, bu sonsuz düşünceler selinin kendini temsil etmesinin sonucudur. Kendilik duygumuz için yapılacak araştırmalar bizi düşünce, duygu ve duyum demetlerine, gruplarına götürecektir. Yani, ego, sol beyinin kendisi üzerine düşünme kabiliyetinin geçici bir etkisidir. Herhangi bir anda, ego, kendisiyle ilgili şimdiki ve önceki zihinsel, duygusal ve duyumsal verilerin bir birikimidir. Metaforik olarak ise her şeyi yolunda gittiğini bilme gereksinimi ile ego her zaman kendisine: Bununla ilgili olarak ben şunu düşünüyorum ve hissediyorum, demekte ve kendisini dinlemektedir. Sonraki an ise belirli duyguların ve düşüncelerin, bu söze karşılık vermek için doğallıkla ortaya çıkmasıdır. Ego bunları işitir ve hisseder, sonra şöyle der: "Oh, güzel, güzel, Ben halen buradayım ve her şey bir an öncesinin aynı."
Bu demetin egoya geri dönüşü, bir grup deneyimle karışır. "Tamam, ben halen düşünüyorum, hissediyorum ve hareket ediyorum" sinyalleri e-goyu sürdürür. Ego gerçekte sol beyinin suni bir ürünüdür.
Özetlersek, zihinsel işlev düşünceler üzerinde sürer gider. Normal olarak, bu düşünceler selinin kaotik doğası üzerin' de çok az kontrolümüz vardır. Bununla ilgili olarak bizim öznel deneyimimiz fil' trelenmiş ya da pürüzlerden temizlenmiş bir şeydir, dolayısıyla daha durağan bir zihinsel hal deneyimleriz. Fakat belirli bir seviyede bu gürültüler, bizim zihnimi' ze dolar. Bunun iyi mi yoksa kötü mü ol' duğu, açık bir sorudur. Fakat insan kül
İyi davranışlar, tümüyle
küçük özverilerden t'/ oluşur.
EMERSON
69 Kalbinizle Yaşama Rehberi
türünün tarih boyunca kayıtlanmış izleri bize 'kişisel bilincin' bu seviyenin üzerine çıkamadığını, ortalama olarak, kararsız ve zarar verici bir toplumsal seviye oluştuğunu gösteriyor. Bitmeyen savaşlar, cinayetler, sefalet ve yanlış anlamalar, bu olguya şahit olma mirasımızdır.
Beyin araştırmaları bize beynin iki yanının, ayrı bilinçlere sahip olduğunu gösterdi. İnsan evriminde bir sonraki adım, eski sağ beyin hikmetlerinin, bizim bütünüyle sol beyin doygunu toplumumuzla bütünleştiril-mesidir. Sol ve sağ beyin edimleri arasında gerçekleştirilecek böyle bir u-yum, birey ve grup olarak gereksinimlerin karşılanmasına yönelik insan bakış açısını dengeleyecektir. Metafizik çalışmalarda bundan bir sonraki adım tinin, beden, kalp ve zihin ile yeniden bütünlenmesidir.
Bir olgu olarak Budizm, normal yetişkin psikolojisinin ve davranışlarının, insan potansiyellerinin yalnızca bir kısmını doyurduğunu göstermiştir. Kişilik ve egonun sınırlılıklarının ötesine hareket etme kabiliyeti-
çok az rastlanmaktadır. Ortalama insanlar buna çok az teşebbüs et-
ne
L
mektedirler. Yalnızca kısmen doyurulmuş bir yaşam sürmek yerine, kendini daha fazla gerçekleştirmiş bir yaşam için zorluklara katlanmak gerekir. Bu harikulade olgu, bilinçdışı koşulların gücü sayesinde ortaya çıkmaktadır. Bilinçdışı bizim bütün edimlerimiz için yön veren bir güçtür.
BİLİNÇDIŞI ZİHİN
Çağdaş akademik psikoloji iki farklı bellek ve
edim tipi tanır:
* Açık ve kesin (explicit)
* Dolaylı ve örtülü (implicit)
Açık ve kesin olan etkinlikler bizim bilinçli olarak doğrudan dene-yimlerimizdir. Buna karşıt olarak, dolaylı ve örtülü etkinlikler daha çok otomatik yaptığımız ve sıradan uyanık zihinle yapmadığımız etkinlikleri-mizdir. Popüler psikoloji bunu bir adım öne çıkartır ve yarı-otonom bi-'inçdışı zihnin, dolaylı ve örtülü insan davranışlarının çoğununun sorumlusu olduğunu söyler. Bu popüler kavramla uygunluk içindeki mistik öğretiler, bilinçdışı zihnin otonomisi üzerinde daha fazla vurgu yaptıkları i- lardan ayrılırlar. Bununla birlikte her ikisi de bilinçdışı güçlerin
onl
70 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
denetlenmesini öğrenmenin büyük öneminin altını çizerler. Alışkanlıklar, dolaylı ve örtülü etkinlikler için en güzel örnektir. Alışkanlıkların, bir kişinin bu dünyadaki mutluluk şansını kolaylıkla yok edebileceklerini söylemek, abartı olmaz. Dolayısıyla, mistik öğretiler, pop psikoloji ile u-yum içinde şunu söylerler: "Bir insanın yaşamındaki sonuçlarla ilgili sorumluluk, insanın kendi omuzlarındadır." Düşüncelerimiz, sözlerimiz ve inançlarımız yaşamlarımızı biçimlendirir.
Bütün tinsel geleneklerin başlangıç düzeyleri, öğrencinin düşünceleri ve inançları üzerinde yeniden çalışmaya yöneliktir. Kısacası, onların a-macı kötü zihinsel alışkanlıkları örneğin öfke, korku, hırs ve sıkıntıyı kaldırmak, iyi zihinsel alışkanlıkları örneğin saygı, cesaret, denge ve kararlılığı yerleştirmektir. Bütün bu zihin halleri, tekrar tekrar yapılmanın gücüyle dolaylı ve örtülü zihne kazınmış alışkanlıklardır. Yani, bir şey tekrar tekrar ortaya çıkarsa, bizim doğamıza bir tohum gibi ekilir. Hepimizin bildiği gibi, bir kere alışkanlık oluştuğunda, onu değiştirmek için çok çalışmanız gerekir. Böyle bir değişimin anahtarı, alışkanlıkların, kişiliksiz olduklarını bilmektir. Yani, mekanik bir süreçle geliştirildikleri için, yine mekanik bir süreçle ortadan kaldırılabilir ya da yeniden yazılabilirler.
Bilinçdışı zihin ya da gerçekliğin en derin düzeyleri, seçim ya da tercih yapmazlar. Bu şu anlama gelir: Bizler, bireyler olarak, kendi mutluluğumuzdan ve başkalarının mutluluğundan sorumluyuz. Bütün mistik öğretiler bu olguya dikkatleri çeker. Hindu geleneği şöyle der: "Sizin çabalarınız %25, tinsel öğretmeninizin sizin için gösterdiği çabalar %25 ve Tanrının lütfü (prasad) sizin için %50 oranında etki eder." Bu klasik bir tinsel tutumdur. Tanrısalın lütfü olmadan hiçbir şeyin olamayacağı kabul edilse de, olgun bir insan olarak sorumluluklarımızı üstlenmeliyiz.
TRANSPERSONAL
PSİKOLOJİ ve
KİŞİLİK ÖTESİ MODEL
73 Kalbinizle Yaşama Rehberi
>*fW"<&i&.^&®
Bazı yıkpşlar
daha parlak . yükselmelerin ,-J destekleyicisidir.
SHAKESPEARE
KİŞİ NEDİR?
Kişi nedir? Tüm psikolojilerde karşımıza çıkan en temel soru budur. Farklı psikolojiler farklı bakış açılarına sahiptir ve farklı boyutlara vurgu yaparlar. Bunlardan yola çıkarak insan doğasının radikal bir şekilde farklı olan çeşitli görüntülerini inşa ederler. Çoğu zaman bu görüşler birbirlerine muhaliftir. Sanki karmaşık ve çok boyutlu olan bir bütünün parçalarını temsil ediyor gibi görünürler. Burada sunulan 'Kişilik Ötesi Modelin' niyeti, diğerlerini olumsuzlamak değil, daha önceki psikoloji modelleri tarafından ele alınmamış çeşitli olguları, çeşitli sağlık düzeylerini ve bilinç hallerini de kapsayan daha geniş bir bağlam içine yerleştirmektir.
Bu modelin beş ana boyutu: Bilinç, Koşullanma ve Bağlanmalarımız, Kişilik, Kimlik ya da Özdeşleşmelerimiz, Kimlik ve Özdeşleşmelerimizden Kurtuluş'tur. Bu başlıkları kullanarak bir kişilik ötesi psikolojinin temel savlan olarak görülen düşünceleri özetleyeceğiz.
- jîıŞJI
74 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
75 Kalbinizle Yaşama Rehberi
BİLİNÇ
Bu kişilik ötesi model bilinci tüm deneyimlerin temelini ve bağlamını sağlayan merkezi bir boyut olarak ele alır. Geleneksel batılı psikolojiler bilinçle ilgili olarak farklı duruşlar almışlardır. Bu farklı duruşlar, nesnel o-larak araştırmanın zorluğundan dolayı bilinci gözardı eden davranışçılıktan, deneyimin bağlamı olarak bilincin kendisinden çok bilincin içeriklerine (konu/nesnelerine) daha fazla önem veren psikodinamik ve insancıl yaklaşımlara kadar uzanır.
Kişilik ötesi bir model, bizim her zamanki bilincimizi savunmacı bir biçimde kasılmış olarak görür. Bu alışılmış hal bizim ihtiyaçlarımızla ve savunmalarımızla uyum içinde ve büyük ölçüde kontrol dışı olan düşüncelerin ve fantezilerin süregiden akışının doldurduğu önemli ve tanınmayan bir genişliğe sahiptir. Ram Dass'm sözcükleriyle, "Bizler kendi zihinlerimizin tutsaklarıyız." Bunu anlamak, özgürlük yolculuğumuzun ilk adımıdır.
Optimum bilinç önemli ölçüde büyük ve her zaman ulaşılabilir olarak görülür. Ancak bunun için, savunmacı ka-1 sılmanın serbest bırakılması gerekir. Gelişme hakkındaki temel görüş, bu savun' maçı kasılmanın ortadan kalkmasını sağ' lamak (letting go), zihni sakinleştirme ve algısal çarpıtmayı azaltma yoluyla her j zaman var olan potansiyelin tanınması' nin önündeki engellerin ortadan kaldi' rılması gerektiğidir. ı
Önemsiz sayılan şeyleri bir araya getirirseniz ortaya
önemli bir şey çıkar.
MICHELANGELO
Birçok gerçekleştirmelerin/anlayışların anahtarını veren temel görev, zihnin sessizliğidir. Aslında her çeşit keşif, zihinsel makinenin işlemesi durduğu anlarda yapılmıştır. Eğer düşünme gücü harikulade bir hediye i-se, düşünmeme gücü ondan daha fazla harikuladedir.
Kişilik ötesi bakış açısı, farklı bilinç hallerinin geniş bir spektrumunu kapsar. Bunların bir kısmı potansiyel olarak yararlı ve işlevsel olarak özel-dir. Sıradan hallerde sahip olmadığımız bazı işlevlere sahiptir. Bunların bir kısmı hakikaten yüksek hallerdir. Yüksek sözcüğü burada, daha alt hallerdeki nitelikleri ve potansiyelleri kapsamanın yanında, onlara ek bazı niteliklere ve potansiyellere sahip olmak, anlamında kullanılmıştır.
Dahası, çeşitli kültürlerin ve gelişim disiplinlerinin edebi yazılarında, bu yüksek hallere ilişkin satırlar yer almaktadır. Öte yandan geleneksel Batılı görüş, uyanıklık, rüya görme, sarhoşluk ve delilik gibi sınırlı sayıda bilinç halini kabul etmektedir. Bunların dışında kalan bütün farklı bilinç halleri, zararlı görülmekte ve normallik en son düzey olarak kabul edilmektedir.
Kendi sıradan, her zamanki halimize, daha geniş bir açıyla baktığımızda, beklemediğimiz durumlarla karşılaşabiliriz. Geleneksel model psikozu gerçekliğin çarpıtılmış algısı olarak tanımlar. Bu çarpıtılmış algı, çarpıtmayı tanımamaktadır. Çoklu hallerin bakış açısından baktığımızda, kendi sıradan hallerimizin bu tanıma uyduğunu görürüz. Hallerimiz en son halin altındadır, gerçekliğin çarpıtılmış bir algısını vermektedir, bu çarpıtmayı tanımayı başaramamaktadır. Aslında bilincin herhangi bir hali, zorunlu olarak sınırlı ve yalnızca göreceli olarak gerçektir. Dolayısıyla daha geniş bir bakış açısından bakıldığında psikoz, bağlanmak ya da tek bir bilinç halinin tuzağına yakalanmak olarak tanımlanabilir.
Her bilinç hali kendi gerçeklik resmini oluşturduğundan, bizim bildiğimiz gerçeklik yalnızca göreceli olarak ger-Çektir. Onu bilmemizin tek yolu da budur. Başka bir deyişle, psikoz tek bir ger-Çekliğe bağlanmaktır (attachment). ^am Dass'ın deyişiyle:
"Bizler gerçek diye adlandırdığımız bir varoluş düzleminde büyürüz. Bu gerçekliği
Zamanında davranmasını bilmedikten sonra konuşmanın hiçbir faydası yoktur.
LA FONTAINE
76 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
bütünüyle saltık bir gerçeklik olarak kimliklendiririz ve bununla tutarh olmayan deneyimleri hesaba katmayız... Einstein'in fizik alanında kanıt-ladığı şey, tüm gerçekliğin göreceli olduğu ve bunun evrenin tüm diğer a-lanları için de doğru olduğudur.
Her gerçeklik, ancak verili sınırlar içinde hakikidir. Şeylerin yalnızca bir tek olma olanağı vardır; oysa ki, gerçekliğin birçok yorumu vardır, Herhangi bir gerçeklikten uyanmak, onun göreceli bir gerçeklik olduğu-nu tanımak demektir.
Bu nedenle, algıladığımız gerçeklik, bizim bilinç halimizi yansıtır. Kendimizi keşfetmeden, gerçekliği asla keşfedemeyiz. Çünkü bizler hem gerçeğiz; hem de keşfetmeye çalıştığımız gerçekliği yaratırız.
77 Kalbinizle Yaşama Rehberi
*' w/s?38$58
Hiçbir yol
aşılamayacak kadar yüksekten geçemez.
KOŞULLANMA ve BAĞLANMALARIMIZ
Koşullanmayla ilgili olarak kişilik ötesi bakış açısı, insanların beklediklerinden daha büyük ölçüde kendi koşullanmalarının tuzağına yakalandıklarını ve bu koşullanmadan özgürleşmenin olanaklı olduğunu kabul eder. Kişilik ötesi psikolojinin temel amacı, farkındalığı zihnin bu koşullu diktatörlüğünden kurtarmaktır. Bu konu kimlik bölümünde daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Doğu disiplinlerinin ayrıntılı olarak inceledikleri koşullanma biçimlerinden birisi bağlanmadır. Bağlanma, arzu ile yakından ilişkilidir ve bu arzunun doyurulmaması acıyla sonuçlanır. Dolayısıyla bağlanma, acının o-luşmasmda merkezi bir rol oynar. Bağlanmadan kurtulmak, acının durdurulmasında temel faktördür.
Ne zaman bağlanma olsa, Onunla birlikte Sonsuz ızdırap da gelir. Ne zaman bağlanma içindeysek, Tutsağız demektir. Birisinin tutsak olması, Kendisinden daha güçlü bir şeyin Varolduğunu gösterir.
Bağlanma olgusu, dışsal nesneler ve filerle sınırlı değildir. Sahip olunun maddesel eşyalara, özel ilişkilere ve süregiden
Bazı şeyleri yarım bileceğine, bir şey bilme, daha iyi..
NIETSZCHE
78 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
yaşam biçimine bağlanmanın tanıdık biçimleri yanında, özel bir kendilik imgesine (self-image, öz imaj), bir davranış biçimine veya psikolojik bir sürece bağlanmak da söz konusu olabilir.
Bilinç disiplinlerinde altı çizilen en güçlü bağlanmalar arasında, acı çekmeye ve değersizlik duygusuna bağlanmak da vardır. Bizler kimliğimi-zin rollerimizden, sorunlarımızdan, ilişkilerimizden, bilincimizin içeriklerinden kaynaklandığına inandığımız sürece, kişisel sürekliliğimizin zarar görmesinden duyduğumuz korku, bağlanmamızı güçlendirir. Eğer tüm bağlarımdan kurtulursam, kim ve ne olurum ben?
En kötüden iyiyi öğren,
ama en iyiden kötüyü öğrenme.
J. LAVATER
79 Kalbinizle Yaşama Rehberi
.KİŞİLİK
Kişilik konusu, önceki psikolojilerde merkezi bir konumda olmuştur. (Gerçekten de birçok psikolojik kuram insanın kendi kişiliği neyse, o oldu-Iğunu kabul eder. Psikolojik sağlık ve refah üzerine yazılmış kitaplara verilen en genel başlık, sağlıklı kişilik'tir. Psikolojik sağlık konusu öncelikle kişilikte gerçekleştirilecek değişimleri kapsayacak şekilde ele alınmıştır.
Kişilik ötesi bakış açısından bakıldığında, kişiliğe göreceli olarak daha az önem verilir.
Kişilik, varlığın görünen yanlarından yalnızca birisi olarak ele alınır ve bireyin onunla özdeşleşebileceği ama bunun zorunlu olmadığı belirtilir. Psikolojik sağlık, kişiliğin değiştirilmesinden çok, kişilikle birebir özdeşleşmekten uzaklaşmayı kapsar.
Her kişinin kendisiyle ilgili anlattığı kişisel drama ya da hikaye de farklı bir bakış açısından değerlendirilir. Kişisel dramalar gereksiz lükslerdir ve kişinin bütünüyle işlev görmesine müdahale etmektedir. Onlar bizim duygusal yükümüzün (klesha) bir bölümüdür. Kişinin kendi kişisel Aramasından ve başkalarının kişisel dramalarından bir ölçüde bağımsızlaşması (detachment) ya da kendisini onunla kimliklendirmekten uzak-'a§rnası (disidentification) genellikle yararlı olmaktadır.
80 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
81 Kalbinizle Yaşama Rehberi
I
KİMLİK ve ÖZDEŞLEŞMELERİMİZ
Kimlik önemli bir kavram olarak görülür ve kavramsal olarak, geleneksel Batılı sınırların ötesine uzanır. Geleneksel psikolojiler kimlik konusunda, dışsal nesnelerle özdeşleşme olgusunu tanımışlar ve bu olguyu bireyin bir başka şeye ya da kişiye benzediği ya da kendisini onun gibi hissettiği bilinç-dışı bir süreç olarak tanımlamışlardır. Kişilik ötesi ve Doğulu psikolojiler, dışsal özdeşleşmeleri tanısalar da, içsel olgu ve süreçlere daha fazla önem vermişlerdir. Burada özdeşleşme kavramı, kişinin bir şeyi kendisi olarak de-neyimlediği bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Dahası, böyle bir özdeşleşme, çeşitli psikologlar, terapistler ve davranışçı bilim adamları tarafından tanınmamaktadır. Çünkü onlar da bu sorunun içine karışmış durumdalar-Kendilerini öylesine özdeşleştirmişler ki, soru dahi sormuyorlar. Değer verilen özdeşleşmeler tanınmadan varlıklarını sürdürüyorlar, çünkü sorgulanmıyorlar. Yapılacak böyle bir sorgulama, gerçekten dirençle karşılaşır.
Zamanından önce uyanma teşebbüsleri genellikle cezalandırılır. Özellikle de bizi en çok sevenler tarafından. Çünkü onlar uykudadır. Uyanan ya da gerçek o-larak kabul edilen bir şeyin aslında bir düş olduğunu anlayan herhangi birisi' nin, delirmeye başladığını düşünürler.
Özdeşleşmekten kurtulma sürecinin çeşitli belirtileri vardır. Farkındalığm, zi' hinsel içerik ile kendisini özdeşleştirmesi,
Bügi,
sevgiyle zekanın anasıdır.
A. W. HARE
bu içeriği içeren daha geniş bir bilinç bağlamının bireysel bilinçdışını oluşturur. Farkındalık kendisini bir zihinsel içerik ile kimliklendirdiğinde, bu zihinsel içerik, bütün diğer zihinsel kapsamın ve deneyimlerin görülmesini belirleyen bağlam haline gelir. İçerik, bağlam olur ve diğer içerikleri yorumlar.
Anlamı, algıyı, inancı, motivasyonu ve davranışları belirler. Her şey bu bağlamla tutarlı olacak ve onu güçlendirecek şekilde yapılır. Dahası, bu bağlam, psikolojik süreçlerin hareketinin içine yerleşerek, kendisini daha da güçlendirir.
Örneğin, eğer "Ben korkuyorum" düşüncesi oluşursa ve bu düşünce gözlemlenirse ve ne olduğu görülürse, örneğin başka bir düşünceden kaynaklandığı görülürse, etkisi azalır. Tersine, eğer "Ben korkuyorum" düşüncesiyle özdeşleşilirse, o andaki gerçeklik şu olur; bu birey telaşa kapılır, kendisine korku dolu bir düşünceler ve duygular serisi yaratır, kendisini onlarla özdeş-leştirir. Tanımlanmamış çeşitli duygulan korku olarak yorumlar. Dünyayı korkunç bir yer olarak algılar. Davranışları korku dolu bir biçimde belirlenir.
Bundan dolayı, özdeşleşme kendisini kendisi güçlendiren bir hareketin içine yerleşir. Bu kendisini önceden belirleyen süreç içinde deneyimler ve psikolojik süreçler, özdeşleşilen şeyin gerçekliğini onaylar. "Ben korkuyorum" düşüncesi ile özdeşleşen kişi için her şey, onun korkusunun gerçekliğini ve geçerliliğini ispatlar gözükür Özdeşleşme ile birlikte, kişinin bu algısının "Ben korkuyorum" düşüncesinden kaynaklandığının farkında olmadığını unutmayalım. Bu düşünce, artık görülebilir bir şey değildir. Her şeyin görüldüğü ve yorumlandığı bir yerdir. Aşkın ve duruşsuz (position-less) farkındalık, şimdi, dünyaya yalnız kendini geçerli sayan bir bakış açısından bakmakla sınırlanmıştır. Bu ise daha önce anlatılan modellerde işleyen sürecin aynıdır.
Kendimizi özdeşleştirdiğimiz her şey, "ize hakim olur. Özdeşleşmediğimiz her §eye de biz hakim olabiliriz ve onları kontrol edebiliriz. Bir nesneyle özdeşleştiğimiz sürece bu bir bağdır.
Bilgi de tek başına bir güçtür.
BACON
82 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Düşünceler ve inançlar, bilincin özdeşleşmeci yapısını sürdüren ve kendimiz olduğumuza inandığımız sınırlı modellere göre davranışlarımızı belirleyen işlemcilerdir. Gelişmek için özdeşleşmeye açık olmalıdırlar. Diğer yandan inançlar, hayatta kalmak ve en verimli şekilde işlev görmek için, kim ve ne olmamız gerektiğiyle ilgili olarak stratejik ve savunmacı kararlar almamızı da sağlarlar.
Zihinlerimizin genellikle özdeşleştiğimiz düşüncelerle dolu olduğu a-nımsanacak olursa, bizim sıradan bilinç halimizin, hipnoz hali olduğu a-çıkça ortadadır. Herhangi bir hipnoz halindeyken transın, farkındalık daralmasının ya da hipnozdan önceki kimlik duygusunun tanınmasına gerek duyulmaz.
Transtayken, kim olduğumuzu düşündüğümüz şeyler, kendileriyle özdeşleştiğimiz düşüncelerdir. Başka bir deyişle, kendileriyle özdeşleşmekten kurtulamadığımız düşünceler, bizim bilinç halimizi, kimliğimizi ve gerçekliğimizi yaratırlar.
"Bizler ne düşünüyorsak oyuz. Ne olduğumuz düşüncelerimizden ortaya çıkar. Düşüncelerimizle dünyamızı kurarız, içsel konuşmalarımızla dünyamızı onaylarız."
Zihnimizin içerikleri bireylere ve kültürlere göre farklılık gösterse bile, bizim sıradan halimizin hipnotik doğasını oluşturan genel meka' nizmalar hepimizde benzerdir. Kültürlerin içinde genel inançlar ve ger-
çeklikler güçlü bir şekilde kök salar ve paylaşılırlar.
Neyin bilinçdışı ve neyin bilinçli ol' duğu, toplumun yapısına ve toplumun ü-rettiği duygu ve düşünce kalıplarına bağlıdır. Toplumun etkisi yalnızca bilincimi' ze kurgular akıtmakla kalmaz, gerçekli' ğin farkındalığını da önler, bir peçe gibi öter. Her toplum kendi farkındalık biçimlerini oluşturur. Bu sistem toplumsal
83 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Başkalarının düşüncelerini keşfetmekten hoşlanırız ama, kendi düşüncelerimizin • ""/ tahmin edilmesine kızarız. LA ROCHEFOUCAULD
olarak koşullanmış bir filtre gibi çalışır. Deneyim, bu filtreden geçmeden farkmdalığa ulaşamaz.
Bu bakış açısından, farkındalık bir düşünceyle özdeşleştiğinde ego ortaya çıkmaktadır. Özdeşleştiğimiz bir dizi düşünceyi temsil eden bu ego, temelde sınırlı farkmdalığm ürettiği bir yanılsamadır. Hem kişisel bulanıklıklar ve hem de bizim Batılı psikolojilerimiz için, bu yanılsama üzerine yapılan çalışmalar çok önemlidir.
Bir şey öğrenmek,
o konuda daha bilge olmak
demektir.
. ,* *»,
84 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
KİMLİK ve ]
özdeşıeşmelerMzden j
KURTULUŞ I
Uyanma görevi genelde zihin içeriklerinden ve özelde düşüncelerden kademeli olarak sıyrılmak, onlarla özdeşleşmekten kurtulmak şeklinde değerlendirilebilir. Öğrencilerin tüm zihinsel içeriklerini hızlı ve doğru bir şekilde gözlemleyip belirlemeleri üzerine eğitildikleri sezgi meditasyo-nu (vipassana) uygulamalarında bu açıkça ortaya konmuştur. Algının temizlenmesinin çoğu insan için uzun süren ve zorluklar içeren bu süreci, daha sübtil/ince özdeşleşmelerin soğan kabuklan gibi farkındalıktan so-yulmasıyla sonuçlanmaktadır.
Sonun da, farkmdalık artık hiçbir şeyle özdeşleşmez olur. Bilinçte gerçekleşen bu radikal ve kalıcı değişiklik, aydınlanma ya da özgürleşme gibi çeşitli isimlerle adlandırılır. Artık herhangi bir şeyle özdeşleşmek söz konusu olmadığından, ben ve ben olmayan ikiliği de aşılır. Böyle kişiler kendilerini hiçbir şey ve her şey olarak deneyimler. Onlar hem saf farkındalık (hiçbir şey) ve hem de bütün evren, her şeydirler. Hem mekansızdırlar ve hem de tüm mekanlardadırlar hem hiçbir yerde hem de her-yerdedirler, uzayı ve durumsallığı aşan deneyimler yaşarlar.
85 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Soru da bilgiden doğar, cevap da.
MEVLANA
Benzer bir aşkmlık, zaman için de söz konusudur. Zihin sürekli bir a-kış halindedir. Meditasyon gibi uygulamalarda, algısal eğitimle en duyarlı algı düzeylerine ulaşılabilir. Tüm zihin ve bütün fenomenal evren sürekli bir hareket ve değişim olarak görülebilir. Her farkındalık nesnesi, saniyenin çok küçük bir diliminde boşluktan farkmdalığa çıkar ve tekrar ortadan kaybolur. Budistlerin geçicilik (impermanence) öğretisinin temel görüşü budur. Her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz.
Bu anlayış/gerçekleştirme, gelişmiş meditasyon uygulayıcılarının, tüm zihinsel süreçleri aşıp, değişimsiz, koşulsuz nirvana haline ulaşmaları için onları motive eden bir güçtür.
Saf farkındalığın bu son halinde, artık zihinle özdeşleşme söz konusu olmadığından, değişimle özdeşleşme duygusu da yoktur. Zaman, değişimin bir işlevi olduğundan, bu en son farkmdalık hali, zamanın dışına çıkmakla ya da onu aşmakla sonuçlanır.
Sonsuzluk olarak deneyimlenir, 'Değişmeyen Şimdi'nin deneyimidir. Bu bakış açısından bakıldığında, zaman, özdeşleşmenin yanılsamalı bir ü-rünü olarak algılanır.
"Zaman senin yaptığın bir şeydir.
Onun tik takları senin kafandadır.
Düşünmeyi durdurduğun anda
Zaman da durur, ölür."
Zihinsel içerikler ve süreçler büyük ölçüde koşullanmanın bir sonucudurlar. Hem Batılı; hem de Batılı olmayan psikolojilerin tanıdığı, kabul ettiği bir olgudur bu. Zihinsel içeriklerle özdeşleşmek, koşullanma tarafından kontrol edilen bir kendiliğin deneyimiyle sonuçlanır. Özdeşleşme aşıldığında, koşullanmanın etkileri ortadan kalkar. KoşuHu düşünceler ve duygular yine zihinden geçmeyi sürdürseler de, onlarla özdeşleşmediği için, ferkındalık koşulsuz olarak deneyimlenir.
Yaldızlı sözlerle
erdem
bağdaşmaz.
KONFÜÇYÜS
86 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Koşulsuz saf farkındalığın deneyimi kutsama doludur. Hindu geleneğinde sat -chit- ananda olarak tanımlanır: farkmdalık (awareness)-varlık (being)-kutsama (bliss).
Acı veren düşünce ve duygularla özdeşleşme olmadığında, acı deneyi-mi de olmaz. Dolayısıyla bu bakış açısından acının nedeni özdeşleşmedir.
Bilinçdışmın çarpıtmalarından, sınırlayıcı özdeşleşmelerden ve zihin içeriklerinden özgürleşen farkmdalık şimdi açık seçik algılamaya ulaşmıştır. Tibet Budizmi'nde buna "kristal ayna" denilir. Çünkü artık gerçekliğin açık ve doğru yansımasına ulaşmıştır. Özdeşleşme olmadığı için, ayna ve algıladığı, özne ve nesne, bir ve aynı şey olarak algılanır. Farkmdalık şimdi kendisini az önce gözlemlediği şey olarak algılar. Çünkü daha önce özdeşleşmenin yanılsamalı ürünü olan gözlemci ya da ego, artık ayrı bir varlık olarak deneyimlenmez.
Bu haldeki kişi, kendisini saf farkmdalık, 'her şeyle bir' ama aynı zamanda 'hiçbir şey' olarak deneyimlediğinden, kendini diğer insanlarla aynı olarak görür. Bu farkmdalık halinde mistiklerin "bizler biriz" sözü, yaşanan kusursuz deneyimi ifade eder. Kişi kendini tüm varolanlarla bir gördüğünde, ötekilere zarar verme düşüncesi anlamlı olmaz. Böyle düşüncelerin bu haldeki kişilerin aklının ucundan bile geçmediği söylenir. Bu halin başkalarına yönelik doğal ifadeleri sevgi ve şefkattir.
Bu halin deneyiminin tanımları, bunların ancak 'zirve deneyimlerin' aşkın sezgi anlarında bilinebildiğim göstermektedir. Bu nedenle anlayış kapasitemiz, haller arası iletişimin sınırları ve doğrudan deneyimin eksik-
ligi tarafından daraltılmıştır. Bu hallerle ilgili açıklamaların, insanlar için kısmen anlaşılmaz ve geleneksel psikolojinin ba-kış açısından da yorumlanamaz olduğu ortadadır.
Bu yüzden bu tür olguları yüzeysel şekilde anlamsız, hatta patolojik diye gözardı etmek kolaylaşmaktadır. Önde gelen bir takım Batılı psikoloji uzmanla-rmın düştüğü hata budur. Öte yandan
87 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Başkalarının düşüncelerini keşfetmekten hoşlanırız ama, kendi düşüncelerimizin tahmin edilmesine kızarız. LA ROCHBFOUCAULD
kişilik ötesi model, ilk kez dinsel deneyimleri ve disiplinleri anlamak için yetkin bir psikolojik bakış açısı sağlamaya yönelik çaba göstermektedir.
Aydınlanma diye bilinen bilinç halinin içinde olan insanlar, kendilerini saf farkmdalık, herşey ve hiçbir şey, tüm evren, koşulsuz, değişmeyen, sonsuz ve başkalarıyla bir olarak hissettikleri gibi, Tanrı'yla bir olarak da hissederler. Tanrı'yı dışarıda olan bir kimse ya da varlık olarak görmezler. O, tüm varlıkların doğrudan deneyimini temsil eder. insan ruhunun en derinliklerinde tüm sınırlayıcı özdeşleşmelerden sıyrılınca, farkmdalık kendini uzay ve zamanın sınırlarının ötesinde tanımlamak ve bunu doğrudan duyumsamak için sınır tanımaz. Buna insanlar geleneksel olarak Tanrı adını vermişlerdir.
"Bana göre, Tanrı, anlatılamaz özelliğimizi, her birimizin içinde yer a-lan hayal edemeyeceğimiz potansiyeli işaret etmek için kullanılan bir sözcüktür."
Psikolojik sağlığın en üst düzeylerinde kişilik ötesi model, hem modellerin hem de kişiselliğin ötesinde yaratan bir şeye, yalnızca işaret edebilir.
Gündelik hayatımızdaki sıradan bilincimiz savunmacı bir biçimde kasılmış durumdadır. Bu savunmacı kasılmayı ortadan kaldırmak için şunlar gereklidir:
Zihnimizi sakinleştirmek, algısal çarpıtmalarımızı azaltmak, potansiyellerimizi tanımak.
Bilincimiz halimizi belirler ve her bilinç hali kendi gerçeklik resmini oluşturur.
88 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
MELKISEDEK YÖNTEMİ
Bu yöntem bir "Işık Beden" aktivasyonudur. Önce holografik "merka-ba" aktif hale getirilir. Mer-ka-ba Mısır dilinde ve İbranice'de "Işık Beden", "Zaman, Mekan" ve "Yükseliş Aracı" olarak açıklanır. Merkaba ak-tive edildiğin de titreşim yükselir ve "Kozmik Bilinc"e ulaşılır. Kozmik Bilince ulaşmak için beden, zihin ve ruhun her hücresini daha yüksek bir anlayışa uyumlamak gerekir. Buna yükseliş denir. Bu yöntemin amacı hafif beden hareketleriyle ve bütünsel iyileşmeyle kişiyi "kozmik düşünce dalgalan" ile tanıştırıp, içindeki "İlahi Işık" ve "Koşulsuz Sevgi" ile tanıştırıp, "Beşinci Boyut" gerçeğine taşımaktır. Üç aşamalı bir yöntemdir. Her aşama dörder günlük seminerlerde öğretilir ve uygulanır.
Güç olan
kahramanca ölmek değil,
kahramanca yaşamaktır.
CENAP ŞEHABETTİN
5. BÖLÜM
ALTINCI HİSSİ GELİŞTİRMEK
Yolun
âpğruı
giden insanların
; kimseye
ihtiyacı yoktur.
SCHILLER
91 Kalbinizle Yaşama Rehberi
İDUYU DIŞI ALGILAMA
Altıncı Duyu anlamında Duyu Dışı Algılama (DDA) ya da Duyular 'Dışı İdrak (DDİ) (extra sensory perception ya da ESP, perception extra [sensorielle) ilk defa 1870 yılında Sir Richard Burton tarafından kullanılmıştır. 1930'lu yıllarda Duke Üniversitesi'nden parapsikolog J. B. Rhine tarafından popülerleştirilmiştir. Tüm DDA fenomenlerinde PSİ Etkisi [denilen bir güç devreye girmektedir.
PSİ ise Grek alfabesinin yirmi üçüncü harfidir ve yaşam gücü, ruh anlamlarına gelmektedir. İngiliz psikolog R.H. Thouless ve Dr. WPWiesner tarafından 1946 yılında parapsikolojik literatüre kazandırılmıştır. DDA ve psikokinezi ile ilgili fenomenler için kullanılmıştır. Psikokinezi (PK) terimi de Grekçe "psikhe" (ruh) ve "kinesis" (hareket) sözcüklerinden türetilmiştir. El değdirmeden nesneleri hareket ettirebilme gibi fenomenleri kapsamaktadır.
Dr. Recep Doksat, "Hipnotizma" adlı kitabında Rhine'm Duyular Dışı İdrak a-dmı verdiği 'telepati' (fikir intikali ya da düşünce aktarımı), 'telestezi' (uzaktan hissetme) ve 'ruh gözüyle görme'(duru görü, clairvoyance) fenomenlerinin il-deneyimlenmesinin manyetizma ve s°nra da hipnotizma ile başladığını, ön-Celeri bu fenomenlerin ancak hipnotize e(Jİlen süjelerde ortaya çıkabileceğinin
Hepimizin aynı fikirde olması iyi bir şey değildir.
Çalışmayı yaratan fikir ayrılıklarıdır.
L. CLEMENS
il
92 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
düşünüldüğünü, sonradan bu fenomenler için hipnozun şart olmadığını açıklar.
Telepati başka bir kişinin düşüncelerinin, duyuların yardımı olmaksızın algılanması ya da idrak edilmesidir.
Telestezi duyuların yardımı olmaksızın olayların uzaktan hissedilmesidir. Durugörü duyuların yardımı olmaksızın kutularda kapalı eşyaları görmek, kapalı kitapları okumak, bilinmeyen ülkeleri ruhen ziyaret edip doğru bir şekilde betimlemek gibi duyu dışı algı deneyimleridir.
Psikokinezi (PK) uzaktan niyetimizi yönlendirerek şifa, kaşık bükme, bir iskemleyi döndürme gibi şeylerin olmasına sebep olmaktır.
Başarılı bir kadın psikoterapist olan Belleruth Naparstek, "Altıncı Duyunuz" adlı kitabının başlangıcında şöyle demektedir: "Beyninizi tam olarak kullanmak istiyorsanız yalnızca aklınızı değil, sezgilerinizi, yani altıncı duyunuzu da harekete geçirin."
Bu ifade, beyninizin sol lobunu kullandığınız kadar sağ lobunu da kullanın, demektir. Bizler genellikle sol beynimizi, düşüncelerimizi ve egomuzu kullanıyoruz ve sezgilerimize yani sağ beynimize yeteri kadar önem vermiyoruz. Bu da bütünlüklü bir insan olmamızın en büyük engellerinden birisini oluşturuyor.
Naparstek altıncı duyunun, parapsikoloji araştırmacılarının PSI dedikleri şey olduğunu, yani mantık, çözümleme ve rasyonel düşünceyi a-şan ve birden ortaya çıkan 'bilme' ve 'duyumsama' olduğunu, buna da sezgi, DDA, psişik yetenek, telepati, durugörü, yüksek duyusal algılama
ve paranormal zeka gibi çeşitli adlar verildiğini açıklar. Kendisinin, PSİ'nin deneyimlerden gelen bilgi, sezgi ve psişik bilgi dediği alanlarıyla ilgilendiğini ve bunları geliştirmek için imgeleme egzersizleri kullandığını belirtir.
Bilinçdışına 'yönlendirilmiş imgele' me' ile ulaşılması, olumlu trans sonrası telkinlerin yerleştirilmesi, bilinçdışına kendisini ifade etme şansı yerilmesi, oto'
93 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Öke otunun kurumuş
meşe ağacının üzerinde
çiçek açması gibi,
fikirler de
ihtiyarlıkta
çiçeklenmelidir.
MONTAIGNE
hipnoz ya da kendi kendini hipnoz (self-hypnosis) uygulamalarında ve HLP ile bağlantılı hipnoterapi çalışmalarında da kullanılmaktadır. Olumsuz düşünceler, olumsuz duygular, olumsuz tutumlar, olumsuz bakış açıları birçok hastalıkların, davranış bozukluklarının, iş ve özel hayattaki 'başarısızlıkların' nedenidir. Aslında NLP'de başarısızlık yoktur sadece 'gelecek için alınacak dersler' vardır. İnsan eğitilerek 'halini değiştirebilme ve dönüştürebilme' gücünü kazanabilir. Algı filtrelerinin ve ego filtrelerinin farkına varabilir. Sol beynini çalıştırdığı kadar sağ beynini de çalıştırarak 'bütünsellik' kazanabilir. Bilgi ve düşünce sol beyinle ve sağ kanalımızla, bilgelik ve sezgi sağ beyinle ve sol kanalımızla, farkındalık ise beynin asılmasıyla yani orta kanalımızla ilgilidir. Şakralar ve kanallar üzerinde yapılan çeşitli çalışmaların nedeni budur.
Ben
doğru yolda kaybolmuş kişi
görmedim.
94 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
95 Kalbinizle Yaşama Rehberi
DOLAYSIZ YAŞANTI ALANI
İnsanın 'dolaysız yaşantı alanı', çocukluğundan itibaren dil ve simgeler alanının kuruluşuyla birlikte bilinçaltına ya da büinçdışma itilmiştir. Böylece birey bölünmüştür. Birinci alan kişinin ontolojik ya da fıtri beni iken, ikinci alan kişinin epistemolojik ya da sözel benini, sahte benini o-luşturmuştur. Bu kabuk benlik ya da sahte ben, kişiye ne aradığı mutluluğu, ne huzuru, ne bütünlük duygusunu ne de diğer insanlarla ve bir bütün olarak çevresiyle doğru bir ilişki kurabilmesini sağlamıştır. Kişinin kendine yabancılaşması çeşitli sorunları, psişik bozuklukları, toplumsal sorunları doğurmuştur. İşte insanın bastırdığı bilinçdışı süreçleri tekrar bilince kazandırmakla uğraşan psikanaliz çalışmaları da zaman içinde ayrı bir dil, doğruluğu tartışılmaz terimler üretmiştir. Hümanist psikoloji ve kişilik ötesi psikoloji ve psikiyatri çalışmaları klasik psikolojinin bu eksikliklerini tamamlamak üzere Doğu'nun meditasyon, yoga gibi çeşitli uygulamalarını devreye sokarak karşılarındaki insanın sadece sorunlarından kurtulmasına yardımcı olmakla yetinmeyip, o-nun bütün potansiyellerini gerçekleştirip kendisini aşabilmesini hedeflemişlerdir-Ornstein da bu çalışmaları başlatanlar' dan birisidir.
Araştırmacı Psikolog Robert Ornste' in, "Yeni Bir Psikoloji" adlı kitabında vücudun sağ tarafıyla bağlantılı olan bey'
İnsanlar
her şeyi farklı gözler ve farklı düşüncelerle görürler.
Fikir ayrılıklarının asıl nedeni budur. MONTAIGNE
nin sol yarım küresinin esas olarak analitik ya da çözümlemeci ve mantıksal düşünüş biçimini, dili ve matematiksel işlevleri; sağ yarım küresinin ise sezgisel biçimi, bütüncül (holistic) düşünmeyi, rasyonel ve sözel olmayan bilinç biçimini kapsadığını ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuştur. Altıncı Duyu ya da Altıncı His sadece medyumlara (ya da sezicilere), özel giyimleri olan ruhsal rehberlere özgü bir şey değildir. Her insanda doğuştan bulunan bir yetenektir, bir sezgi ve farkmdalık yeteneğidir. Onun ortaya çıktığını farketmek, onu kullanmak ve geliştirmek için çok özel ve çok sıra dışı birisi olmaya gerek yoktur.
Duyu Dışı Algılama, Değişmiş Bilinç Halleri, Altıncı Duyu, Sezgi, Psişik Bilgi, Farkındalık, Zekâ,Yüksek Duyusal Algılama, İçsel Bilgelik, Vicdan, İmgelem ya da Hayal Gücü, Üçüncü Göz, Altıncı Şakra ya da Çakra bu alanla ilgili kullanılan bazı terimlerdir.
Gündelik hayatımız altıncı duyu örnekleriyle doludur. Bir arkadaşımızı düşünmeye başlarız ve telefon çalar, arayan odur. İçimize bir sıkıntı girer, telefon çalar ve bir dostumuzun ölüm haberini alırız. İlk defa tanıştığımız insanla ilgili bir önsezi ediniriz. Bu önseziyle edindiğimiz bilgi genellikle konuşmalarda geçen kelimelerin ötesinde kalır. Bazen de karşımızdaki insanın kullandığı bir sözcük birden içimizi bir önseziyle doldurur. Anneler bebeklerinin acıktığını, susadığını, hasta olup olmadığını hissederler. Bazen bir ilişkinin uzun sürmeyeceğini hissederiz.
Bazen de bunların bizim kuruntumuz olduğu ortaya çıkar. Kuruntula-rın nedeni bilincin kirli ve koşullanmış olmasıdır. Tasavvufta "Kalbin arıtılması!" ya da "Aynanın parlatılması!" denilen süreçler, altıncı duyumuzla bize ulaşan verilerin doğruluk ve hakikilik oranını arttırmak içindir. Kişilik ötesi psikoloji insanın özneliğinin temeline farkmdalığı oturtur. Sırdan insan bilinci kirli ve "kasılmış" bir haldedir. Yorgun, sinirli ve ger-§in olduğumuz zamanlarda ne kadar hoşgörüsüz ve saldırgan olabildiğimizi sanırım hepimiz deneyimlemişizdir.
96 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
97 Kalbinizle Yaşama Rehberi
FARKINDALIK IŞIĞI
Hepimiz aslında saf ve içsel farkmdalık ışıklarıyız ya da ruhsal farkın-dalık ışıklarıyız. Arındığımız ve doğru bilgiyle bilgilendiğimiz, sezgilerle donatıldığımız ölçüde de bunu çevremize yayarız. Birer Işık Feneri oluruz. Farkındalık ışığı bir nesneyle karşılaştığında bilinç oluşur. Her bilinç koşullanmaya ve bağlanmaya açıktır. Çeşitli rollerimiz ve etiketlerimizle de kişiliklerimiz oluşur. En çok özdeşleştiğimiz şey bizim kimliğimiz olur. Bu sahte kimliklerin ve özdeşleşmelerin ötesine geçtiğimizde ise özsel doğamıza, saf farkmdalık ışığı olma halimize geri dönmüş oluruz. Farkmdalık, Bilinç, Koşullanma, Kişilik, Kimlik ve Kimlik Ötesi altılı bir dizgedir. Kendimizi tanımamız ve geliştirebilmemiz için bir araçtır.
Bazen bir insanın yüzüne bakarsınız ve birden o insanla ilgili sezgiler sizi dolduruverir. Bilgelik bakışla ilgilidir, bilgi ise düşünceyle. Bakışımızın kalitesi oranında altıncı duyumuz bize kaliteli veriler sunar.
Daniel Goleman, "Duygusal Zekâ" adlı kitabında 'Duygusal Zeka Üe
ilgili tanımmları beş ana başlıkta toplar: Özbilinç; Duygulan İdare Edebilmek; Kendini Harekete Geçirmek; Başkalarının Duygularını Anlamak ve İlişkileri Yürütebilmek. Bir duygunun daha oluşurken farkedilmesinin, Duygusal Ze-ka’nın temeli olduğunu söyler. Kişinin duygularının her an farkında olmasıyla Ü' gili yeteneğin, 'Psikolojik Sezgi' ve 'Keti' dini Anlama'nın temeli olduğunu söyler-
Yalnız
aptallarla ölüler fikirlerini değiştiremezler.
LOWELL
Özbilinç kavramının ingilizcesi self-awareness'tır ve 'kendinin farkın-dahğı' olarak ta çevrilmektedir. Bir insanın kendisinin farkına varması Budist psikoloji'de ve kişilik ötesi psikolojide geçen çok önemli bir terim ve deneyimdir.
Altıncı Duyunun ya da Hissin nasıl farkına varabiliriz?
Gördüğümüz rüyanın çıkması, buna verilecek en genel örneklerden biridir. Bir genç kız nişanlısının askerden döndüğünü rüyasında görür ve ertesi gün kapısı çalınır, gelen nişanlısıdır.
Bazen başkalarının zihnini okuduğunuzu hissedersiniz.
Bazen telefon çaldığında kimin aradığını daha ahizeyi kaldırmadan bilirsiniz.
Şehrin kalabalık bir caddesinde yürürken eski bir arkadaşınız aklınıza gelir ve birkaç dakika sonra karşılaşırsınız.
Konferans verirken birden kendinizi daha önce düşünmediğiniz şeyleri konuşurken bulabilirsiniz. Bir ilhamın etkisine girdiğinizi hissedersiniz.
Bu tür sezgisel bilgileri not alındığınızda, doğru çıkıp çıkmadığını kontrol edebilirsiniz. Eğer her gün bunu uygularsanız, bir süre sonra altıncı duyunuzun ya da hissinizin gelişmeye başladığını görürsünüz. Çünkü ona dikkatinizi yönlendirdiğinizde enerjiniz onu güçlendirir. Aslında bu çalışmalar sırasında ne zaman aktif olacağınızı ve ne zaman pasif olmanız gerektiğini iyi belirlemelisiniz. Tıpkı bisiklete binmek gibi...
Altıncı duyuları harekete geçmiş, PSİ yeteneklerini kullanan, Psişik olanların bir kısmı yaşamlarının bir döneminde üzücü bir olay yaşamış, taciz edil-nıiş, ölüm anına yaklaşmış, beden dışı deneyim yaşamış olabilir. Bu herkesin böyle durumlar yaşaması gerektiğini dü-Şündürtmemelidir. Bu acı deneyimleri üçüncü Gözü açmanın yolu olarak görmemelidir.
İstekli misiniz?
Hemen
bu dakikayı kullanınız,
yapabileceğinize
inandığınız işe \~ J
başlayınız.
GOETHE
98 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Altıncı hissi harekete geçmiş insanlar genellikle çenelerini tutamazlar ve gördüklerini, hissettiklerini arkadaşlarına anlatırlar. Bu yolculukta ilerlediklerinde ise sessizliğe önem vermeyi öğrenirler. Sessizlik hem altıncı duyunuzu güçlendirir, hem gelen verilerin kalitesini arttırır, hem de karşınızdaki insanların tedirgin olmalarını önler. Her gördüğünüzü söylememeniz gerektiğini, böyle bir "ruhsal yasa" olduğunu yine sezgilerinizle anlarsınız.
Altıncı duyumuzla ilgili olarak üç bilgi düzeyini K şöyle tanımlayabiliriz:
İlk olarak deneyimlerimizle öğrendiğimiz bilgiler vardır. Yaşlı oto tamircileri arabanızı çalıştırmanızı söyler ve yalnızca onu dinlerler. Çünkü yılların deneyimiyle birikmiş ve otomatik çalışan bilgi birikimi taşırlar içlerinde.
İkinci olarak sezgi düzeyindeki bilgi ya da bilgelik vardır. Bize tanıştırılan birisiyle ilgili olarak içimiz bir anda çeşitli bilgilerle dolarsa, bu bir tür sezgidir. Sezgi kavramsal değildir.
Üçüncü olarak farkındalık düzeyinden söz edebiliriz. Bir anda bir şeyin bütünüyle farkına varmaktır. Sessizlik, boşluk, açıklık ve farkındalık bir aradadır. Düşüncesiz, seçmesiz bir farkındalık. Buradaki seçmesiz sözcüğü, sizin pasif bir konumda olduğunuzu, zikir gibi aktif bir bilinç edimi yapmadığınızı gösterir. Camı açar ve yere oturursunuz. Rüzgar eğer gelirse, kendiliğinden gelir.
Krishnamurti, "Zihin ve Düşünce Üzerine" adlı kitabında farkındalı-
ğı şöyle betimler:
"Lütfen dinleyin. Nasıl ki ben konu-şuyorsam siz de dinleyin. Dinlediğinizi düşünmeden gerçekten dinleyin. Yani ağaçların, palmiyenin, gökyüzünün far' kına varın. Kargaların gaklamasını dinleyin. Yaprağın üzerindeki ışığı görün, sari'nin rengini, insan yüzünü seyredin-Sonra da içinize doğru hareket edin. Di' şınızdaki şeyleri hiçbir seçme yapmaksi'
Gözlerini kamaştıran renkli camları kır da öyle bak ki, gözüne çarpan şeyin ne olduğunu anlayabilesin.
MEVLANA
99 Kalbinizle Yaşama Rehberi
2in gözlemleyin. Onların farkına varın. Bu çok kolaydır. Ama içinize doğru hareket etmek ve olumsuz yargılama, onaylama ve karşılaştırma yapmaksızın farkında olmak daha zordur. İçinizde olup bitenlerin -i-nançlarınız, korkularınız, dogmalarınız, ümitleriniz, düş yıkımlarınız, tutkularınız ve diğer her şeyin- farkına varın. Sonra bilinciniz açılacak ve bilinçdışı başlayacak. Sizin bir şey yapmanıza gerek yok."
Krishnamurti bu farkındalık olgusunun çok büyük bir enerjiyle bağlantılı olduğunu da açıklar. Aslında bizim ruhsal enerjimizi yitirmemize neden olan boş ve kötü düşünceler, sözler ve davranışlardır. İyilik, sevgi, şefkat, affedicilik, merhamet dolu duygular, düşünceler, sözler ve davranışlar ise bu ruhsal enerjimizi koruyan ve arttıran edimlerdir.
K
İnsan ne için yaşıyorsa onun büyüklüğü ve önemi kadar yükselir.

WALPOOLE
1 00 Ruhsal Güderinizi Kullanarak
ALTINCI DUYU ya da HİSSİN AÇILMASI
NLP eğitimi almış bir başarılı bir Danışman ve Terapik Masör olan Sheila Dainow, "Kendi Danışmanınız Olun" adlı kitabında yaşamı doğumla başlayan ve ölümle bitecek bir yolculuğa benzetecek olsaydınız, "nasıl tarif ederdiniz" diye sormaktadır. Bu değişim yolculuğunda başarılı olmanın sonuçlarından birinin 'kendine güven' olduğunu söylemektedir. Kendinize güveninizi geliştirecek bir meditasyon alıştırmasını önermektedir. "Sessiz bir yerde rahat bir pozisyonda oturun veya uzanın. Gözlerinizi kapatıp rahatlayın. Bedeninizi her defasında daha da serbest bırakarak birkaç yavaş ve derin nefes alın. Hiçbir düşüncenize yoğunlaşmadan, bunların sizi terketmesine izin verin. Dikkatinizi, duygularımızın kaynağı gibi görünen yüreğinize toplayın. Aklınızın kaynağının orada olduğunu hayal edin. İsterseniz bu kaynağa bir imaj kazandırın. Bu imaj, a-
kıllı bir insan, bir hayvan veya bir sembol olabilir. Taleplerde bulunarak, sorular sorarak ve görüşlerini sorarak bu kaynakla sessiz bir iletişim kurun. Örneğin şunu sorabilirsiniz: Yüreğimin sesi, söyle bana senin için ne yapabilirim?"
Altıncı duyumuzun faaliyete geçmesi, Psişik açılma ya da Psişik yeteneğimi-zin açılması kendiliğinden olabildiği gibi yaratıcı imgelem, yaratıcı görselleştirme
İnsan
isteklerinin yarısını
elde ederse,
üzüntülerini iki kat
çoğaltmış olur.
BENJAMIN FRANKLİN
I 01 Kalbinizle Yaşama Rehberi
ya da yönlendirmeli imgeleme egzersizleriyle de gerçekleşebilmektedir. Aslında dördüncü şakramız olan Kalp şakrası üzerinde çalışmak (Seki-netin kalbe inmesi!) ve altıncı şakramız olan Ajna şakra üzerinde çalışmak, meditasyon, nefes ve yaratıcı görselleştirme ile birlikte çok etkili olmaktadır.
Shirley Maclaine'in "Dışarıda Hiçbir Şey Var" kitabında belirttiği gibi soluk alma, meditasyon, alıştırma ve imgeleme teknikleriyle kendi kişisel kütüphanelerimizin daha çok farkına varabiliriz. Birçok meditasyon okulunda "sessizlik" ve "tek başmalık" en önemli uygulamalar arasındadır. Bunlar altıncı duyumuzun açılmasına yardımcı olur. Maclaine ne zaman dengesini yitirse sessizlik aradığını belirtiyor. "Sessizlik, Tanrısallığımızın gerçeğini içsel olarak algılamak için gereklidir" diyor. İçimizdeki sonsuz Tanrı enerjisine girmek amacıyla gereken zamanı ve sessizliği bulmak için kendimize izin vermemizi istiyor.
Maclaine şakraları üzerinde meditasyon uygulamaları yapan biri olarak, altıncı şakra üzerinde meditasyon yapmanın, imgelem gücünü geliştirdiğini, tüm dikkati üçüncü göz üzerinde toplayarak yapılan meditasyo-nun içsel vizyonların sınırsız olmasına izin verdiğini açıklıyor. Bazen me-ditasyona kalp şakrasıyla başladığını, çünkü esasında yaşamımızdaki her şeyin kalpten aktığını, meditasyon sırasında onun "yeşil rengini" imgelediğinizde bağışıklık ve iç salgı sistemlerini dengeleyen sevgi hislerini harekete geçirdiğimizi, kendimizi sevmeyi öğrendiğimizi ve böylece başkalarını sevmemizin de mümkün olduğunu belirtiyor. Buradan yayılan "özgüven" duygusunun, bütün çevremiz tarafından hissedilen bir titreşim taşıdığını söylüyor.
102 Ruhsal Güçlerinizi Kujlanarak_
1 03 Kalbinizle Yaşama Rehberi
ALTINCI DUYUNUZU HAREKETE GEÇİRMENİN YÖNLENDİRMELİ İMGELEME UYGULAMALARI
Kendinize bir süre için rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun. Rahat edecek şekilde oturun. Dikkatinizi nefesinize yönlendirin. Yavaşça nefes alın. Birden üçe kadar sayabilirsiniz. Sonra yine birden üçe kadar sayarak nefesinizi tutun. Sonra birden üçe kadar sayarak nefesinizi verin. Nefesiniz yavaşladıkça siz de sakinleşeceksiniz. Eğer sakinleşemiyorsanız kendinizi zorlayıp direnç oluşturmayın. Bu severlik vazgeçin. Eğer sakin-leşiyorsamz devam edin. Sonra dikkatinizi beşinci şakranız olan Vişu-di'ye odaklayarak, kendinizin bütünün bir parçası olduğunu imgeleyin. Siz yalnız değilsiniz. Evrendeki bütün iyilik, sevgi, şefkat, merhamet, af-
fedicilik, ruhsal bilgi ve ruhsal güç kaynaklarından oluşan bütün sizinle beraber. Sizin çok geniş bir aileniz var. Bütünlük duygusu uyandıran bir resme de bakabilirsiniz. Bir süre bu bütünlüğü yaşadıktan sonra yine yukarıdaki nefes egzersizini uygulayarak çalışmanızı sona erdirebilirsiniz. Çalışmalarda ilerledikçe daha uzun yönlendirme kasetleri dinleye bilirsiniz. 7
Yağmur duasına çıkmadan önce meteorolojinin kayıtlarını karıştırmak her zaman taydandır.
MARKTVVMN
Rahatça oturarak yukarıdaki nefes egzersizini uygulayın. Sonra dikkatinizi üçüncü şakranız olan Nabi'ye odaklayarak, huzurlu ve tatminkar bir ruh olduğunuzu imgeleyin. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahip olduğunuzu düşünün. Siz huzurlu, mutlu ve tatminkar bir ruhsunuz. İçinizdeki güzellikleri, sahip olduğunuz erdemleri, evrenin sinerjik beniyle bağlantınızı yaşayın. Sonra yine yukarıdaki nefes uygulamasını yaparak çalışmanızı bitirin. Zamanla bu çalışmaları dikkatinizi içeriye yönlendirme, dikkati temizleme ve olumlu bir niteliğe odaklama, sonra seçilen yönlendirme imgelemini görselleştirme, bilinçdışmdaki sınırsız kaynaklarımızdan bu konuyla ilgili olumlu duygulan ve erdemleri deneyimleyerek bu 'konsantrasyon meditasyonundan' çıkmayı deneyebilirsiniz.
Rahatça oturup, uygun bir müzik çalıp (New Age müziği dedikleri türden ya da bir Ney taksimi de olabilir) dikkatinizi dördüncü şakranız o-lan Anahata'ya odaklayarak sevginin kalbinizi kapladığını ve ışık olarak tüm evrene yansıdığını imgeleyin. Bu koşulsuz ve beklentisiz bir sevgi. Bu saf ruhsal sevgi. Bütün duygularınızı uyumlu hale getiren, kişiliğinizi bü-tünleyen, sizi iyi bir insan ve iyi bir dost yapan bir sevgi. Bu sevgiyi yaşadığına inandığınız kişileri düşünün. Onların resimlerine de bakabilirsiniz. Onlarla bu sevgide birleştiğinizi, tüm evrenin bir sevgi okyanusuna dönüştüğünü imgeleyin. Bu okyanusta yüzün. Her hücrenizin bu sevgiyle dolduğunu ve bunu sizden hiç kimsenin alamayacağını tekrarlayın. Sonra nefes egzersiziyle imgelemenizi sona erdirin.
Rahatça oturup, uygun bir müzik çalıp, yukarıdaki nefes egzersizini uygulayın. Dikkatinizi altıncı şakranız olan Ajna'ya odaklayarak, yaşamınız boyunca başınızdan geçen her olayı, her-keşi ve kendinizi affettiğinizi imgeleyin. Affetmenin sizi ağırlıklarınızdan kurtardığını, hafiflediğinizi görün. Geçmişte ya-Şadığınız olaylar ile bunlara yüklenen o-«umsuz duygusal yükleri ya da psişik yükleri birbirinden ayırın. Kuantum tekniğimi uygulayarak bunları alnınızın ortasından dışarıya çıkarın. Güneşe gönderip Vakın. Olayları değiştiremezsiniz ama
Uygarlığın son gayesi, insan kişiliğinin gelişmesidir.
ALEXIS CARREL
•O
1 04 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
olaylara verdiğiniz tepkilerinizi değiştirebilirsiniz ve eski duygusal yüklerinizden kurtulabilirsiniz. Affetmeme ve öç alma tutumunuzu değiştirdiğinizi kendinize tekrarlayın. Affediciliğin sizi kapladığını imgeleyin. Çok latif bir rüzgar gibi affedicilik alnınıza değiyor. Sizi affedicilikle, merhametle, bağışlamayla dolduruyor. Kendinizi zorlamanıza gerek yok. Sonra nefes egzersiziyle imgelemenizi sona erdirin.
Rahatça oturup, uygun bir müzik çalıp, yukarıdaki nefes egzersizini uygulayın. Gevşeyin. Bir sorunun bir hikaye ile çözümlendiğini imgeleyin. Örneğin Nasreddin Hoca'nın kaybettiği yüzüğünü araması hikayesini. Hoca bir gün evinin önünde bir şey ararken yanına komşusu gelmiş ve ne aradığını sormuş. "Yüzüğümü kaybettim" demiş Hoca, "onu arıyorum. Bir süre birlikte aramışlar. Sonunda adam yorulmuş ve "Hocam" demiş, "yüzüğünü burada düşürdüğüne emin misin?" "Hayır" demiş Hoca, "aslında evde düşürmüştüm." "Peki neden burada arıyorsun Hocam" demiş adam . "çünkü burası daha aydınlık" demiş Hoca. İşte bizler genellikle sorunlarımız çözümünü "kendimizin dışında" arıyoruz. Başkalarını suçluyoruz, başkalarının bizim sorunlarımızı çözmesini bekliyoruz, başkalarının bizi sevmesini bekliyoruz. Sonra da hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Bu hikayeyi istediğiniz gibi değiştirip geliştirerek kendinize bir yönlendirici imgeleme oluşturabilirsiniz. Hedefimiz kendi güç alanımıza, kendi kontrol alanımıza, kendi etki alanımıza odaklanmak olmalı. Başkalarının o-lumsuz özelliklerine odaklandığımızda bunları kendimize davet etmiş ve içimizde taşımış oluyoruz. Başkalarının olumlu özelliklerine fazla odaklanıp onlardan bunları vermeleri için dilendiğimizde ise depresyona giriyo' ruz. Her şey içimizde. Bunları görselleştirin. Sonra tekrar nefes egzersizini yaparak imgelemeyi sona erdirin.
105 Kalbinizle Yaşama Rehberi
NLP'DE KULLANILAN TRANS TEKNİKLERİNE UYGUN BİR YÖNLENDİRİLMİŞ İMGELEM ÇALIŞMASI
Bu yazıyı okumaya başladığınızda merak ediyorsunuz biliyorum. Ve merak etmek iyi bir şeydir. Çünkü bu sizin bir çok yeni şey öğrendiğiniz anlamına gelir. Ve öğrenebileceğiniz her şey size yeni bakış açılan kazandıracak. Yeni bir Hayat bile kazanabilirsiniz aslında...bunu başarabilirsiniz değil mi.? Anlayabilirsiniz, bunu bir insan anlayabilir. Şimdi karşımda oturmuş beni okuyorsunuz ve bana bakıyorsunuz. Sözlerimi bile işitebilirsiniz hatta...değil mi? Bilinçdışı zihniniz zaten her şeyi çoktan biliyor. Hangi hikayeyi anlatacağımı, neleri değiştireceğimi, neleri öğreneceğinizi ve daha fazlasını, her şeyi, her şeyi...Hissediyor musunuz bunun anlayabileceğiniz bir şey olduğunu? Çünkü geçen hafta NLP eğitimim için Londra'ya gittiğimde Muhammed adındaki bir kurs arkadaşım anlatmıştı bu hikayeyi bana, ona da Sevilla şehrinden gelme bir Sufi anlatmış...
Bir zamanlar Kuzey Avrupa'da yaşayan çok güzel bir Kraliçe varmış. "Kuzey Ülkesinin Kraliçesi" olarak tanınan bu zarif kadının kocası, bir geyik avında
Hiç kimse
kendi şahsiyetinin
dışında
bir şahsiyet olmak
isteyen insan kadar
bedbaht olamaz.
ANGELO PATRI
atından düştükten sonra ateşlenmiş, yatağa düşmüş ve bilincini kaybetmiş. Ülkenin en iyi doktorları bile sorununa çare bulamamışlar.
Bu olaydan tam 12 gün sonra Kraliçe, "Ormanın Büyücü Prensi" a-dıyla ün yapmış esrarengiz bir kişiyi görmek için Kuzey Ormanları denilen bölgeye gitmiş. Onu bulmuş, kocasının başına gelenleri anlatmış. "Benden tam olarak ne istiyorsunuz", diye sormuş Prens. "İçsel güçlerimi kazanıp, kocamın bilinçdışı zihniyle ilişki kurmak istiyorum" demiş Kraliçe. "Bana yardım edebileceğinizi biliyorum...sizinle ilgili...bazı şeyleri anlatmışlardı bana."
"Size ancak yolu gösterebilirim, sonrası size kalmış. Size ancak kendiniz yardım edebilirsiniz. Mavera Nehrine girip yüzmeniz gerekiyor sadece. Size yolu gösterebilirim, eğer isterseniz?" "Mavera Nehri nerede" diye sormuş Kraliçe. "Mavera Nehri buraya sadece 5 adım uzaklıkta" demiş Prens. "Siz de benimle gelecek misiniz?" diye sormuş Kraliçe. "Bu yolculuğu tek başına yapacaksınız, fakat sesim sizinle beraber gidecek. Bilinçdışmız sizi her zaman koruyacak. Bu Büyülü Nehir sizin bilinçdışı zihninize akan bir nehirdir, gittikçe daha derine, daha derine ve daha...
"Öyleyse ben hazırım" demiş Kraliçe.
Prens, Kraliçenin gözlerine büyük bir sevgi ve merhamet duygusuyla
bakarak konuşmaya başlamış.
"Burada karşımda oturduğunuzu, bana baktığınızı, sözlerimi dinlediğinizi gö-rebiliyorum.Ve ikimiz de rahatlamanın, gevşemenin iyi bir şey olduğunu biliyoruz. Sevgim, bakışım ve sözlerim hep sizinle olacak. İçsel güçlerinizi nasıl kazanabileceğinizi öğrenmek istiyorsunuz ...ve öğrenebilirsiniz değil mi? Bunlar size yeni bakış açıları ve yeni anlayışlar kazandıracak. Bütün bunları anlayabilirsiniz
1 07 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Hayatımız
karakterimizin değil, karakterimiz hayatımızın ürünüdür.
PEYAMİ SAFA
...değil mi...ve öğrendiğiniz her şeyi özümseyebilirsiniz. Şimdi. Evet. Çok güzel. Yine de merak ediyorum ben...gözlerinizin kapalı olmasını mı tercih edeceksiniz yoksa açık olmasını mı ...Hafif bir transa mı gireceksiniz yoksa ...derin bir transa gireceksiniz şimdi. Bilinçdışı zihniniz sizi her zaman koruyacak. Bunu anlıyorsunuz değil mi...Bilinçdışı zihniniz burada ve benim sözlerimi dinlemekte. Bilinçdışı zihniniz içsel hazinelerinizle dolu. Onları tekrar kazanabilirsiniz... birazdan... şimdi değil. Kendi içsel bilgi hazinenize eriştiğinizde, bu size sınırsız bilgelik ve anlayış kazandıracak. Ve merak ediyorum, daha sonra notlar alırken kendi sözcüklerinizi mi yoksa benimkileri mi kullanacaksınız. Hissediyor musunuz... ağaçlar da işitebilir konuştuklarımızı. Transa girdiğinizde sözlerimi dinlemeye devam edeceksiniz değil mi? Ve bilinçdışı zihniniz zaten her şeyi çoktan biliyor.
Şimdi 5 adım atacağız birlikte. Daha da rahatladığınızı hissedeceksiniz. Ve daha güçlü olacaksınız.
Beş: İçsel Yolculuğum başlıyor
Dört: Dikkatim ayaklarımda
Üç: Dikkatim ellerimde
İki: Dikkatim alnımda
Bir: Dikkatim zihnimin içinde. Mavera Nehrine atlayıp yüzmeye başlıyorum."
Kraliçe bilinçdışı zihninin derinliklerindeki nehirde yüzerken Sevgi, Şefkat, Merhamet, Özgüven, Özsaygı, Ruhsal Güç ve İşbirliği gibi değerler ve erdemlerle dolmaya başlamış. Büyülü Nehir onu bilinçdışı zihninin daha da derinliklerine götürmüş. Bir doluluk duygusu içini kaplamış. Daha da derine giderken, daha da rahatlamış. Sonra birden fırtına çıkmış, lacivert bulutlarda şimşekler çakmaya başlamış, dalgaların boyu ve akıntının hızı gittikçe artmış. Kraliçe biraz korkmuş ama hafifçe...
O anda sesi duymuş, daha güçlü bir şekilde: "Bilinçdışm her zaman seni koruyacak. Rahat ol. Şimdi istiyorsan dönüşe geçebiliriz. Bütün ka-zanımlarmla birlikte dönmeye hazır mısın?"
"Evet" demiş Kraliçe", "hazırım".
1 08 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
"Çok güzel" demiş ses, "harika". Ve ses tonunu daha da yükselterek kararlı bir şekilde konuşmaya başlamış. "Şimdi 5 adım atacağız birlikte ve sen 5. adımda tamamen uyanmış ve güçlerle donanmış olarak aramızda olacaksın.
Bir: Enerji ayaklarımdan yukarıya doğru yükseliyor. s
İki: Enerji karnımı kaplıyor ve tatminkarlık duygusu dolduruyor. Uç: Enerji göğsümden omuzlarıma ve ellerime yayılıyor. Parmaklarımı oynatmaya başlıyorum.
Dört: Enerji ensemi, başımı ve gözlerimi kaplıyor. Yavaşça gözlerimi açıyorum.
Beş: Enerji bütün bedenimi kaplıyor, geriniyorum ve çevreyi fark etmeye başlıyorum."
Kraliçe kendine geldikten sonra bir süre gülümseyerek Prense bakmış sonra teşekkür ederek ormandan ayrılmış. Sarayına dönmüş. Başından geçenleri not almaya başlamış. Kendi sözcükleriyle ve biraz da benim sözcüklerimle. Sonra her sabah kalktığında ve her akşam yatmadan önce bu notları kocasına okumaya başlamış.
12. gün kocası bilincine tekrar kavuşarak ayağa kalmış ve karısına her gün bir nehirde yüzdüğünü sonra fırtına çıktığını ancak bugün fırtınadan kurtulup dönmeyi başarabildiğini anlatmış.
Kraliçenin Mavera Nehrinde yüzdüğü günün her yıldönümünde birlikte nehre girip, bütün erdemler ve güçlerle birlikte dönmeyi bir adet haline getirmişler. Hatta her seferinde Prensin sesini daha güçlü bir şekilde duymuşlar.
1 09 Kalbinizle Yaşama Rehberi
ALTINCI DUYUYU ya da HİSSİ KULLANMAK
Altıncı duyunuzu kullanabilmeniz için birilerine benzemenize gerek yok.
Kişilerle, olaylarla vb. ilgili içinize doğan bilgiler zaman içinde doğrulandıkça, kendi sezgilerinize daha güvenir hale gelirsiniz. Hatta zamanla başkalarına anlatıp onların da buna inanmalarına ihtiyacınızın artık kalmadığını görürsünüz.
Profesyonel olarak altıncı duyunun kullanılması ise başka bir olgudur. Altıncı duyularını kullanarak Kişisel Gelişim eğitimleri veren, Danışmanlık yapan, Şifacılık, Ruhsal Danışmanlık, Kurumsal Danışmanlık yapan felsefe doktorları, psikolog, psikiyatrist, öğretmen, araştırmacı, yazar ve konuşmacılar vardır. Bunların sayısı hayli kalabalıktır.
Örneğin başarılı bir NLP Eğitmeni olan Dr. Harry Alder, "Sağ Beyin Yöneticisi" adlı kitabında sağ ve sol beynimizin temel fonksiyonlarının farklılıklarını ortaya koymakta; ruh halinin iyileştirilmesine değinmekte, bunun için rahat Alfa Durumuna geçilmesini sağlayacak fiziksel ve zihinsel gevşeme tekniklerini sunmakta; hayal etme, sezgi ve rüyaların gücünün kullanılmasını önermektedir. Bu çalışmaların yeni bir yönetici tipini oluşturacağına inanmaktadır. 'Büyük değişiklikler olacak" demektedir.
Şahsiyetimize
bir şey katmayan
her hareket
şahsiyetimizden
mutlaka
bir şey götürür.
DALE CARNBGIE
Marvin Spiegelman, Pir Vilayet İnayet Han ve Tasnım Fernandez'in "Jung Psikolojisi ve Tasavvuf" adlı kitaplarında stres, yüksek tansiyon ve depresyon gibi vakalarda 'meditasyon', 'nefes teknikleri' ve 'yönlendirilmiş imgelem' ya da 'yaratıcı imgelem'in kullanılması anlatılmaktadır.
Altıncı Duyunun kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Prof. Dr. Mi-lan Ryzl, 'Altıncı Duyunuzu Geliştiriniz' adlı kitabında, en tehlikeli olanın, bunu kendi kişisel çıkarları için kullananlar olduğunu, bu kişilerin başkalarına zarar verdiklerini, bu durumun ise PSİ yeteneğine sahip diğer kimseler tarafından anlaşüabildiğini söylemektedir.
_H 1 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Her şeyin ta tepesine çıkmak iyi şeydir ama tepeler ıssızdır, soğuktur, ebedi karlarla kaplıdır.
ANDRE MAUROIS
ALTINCI DUYUNUZU KULLANMA KILAVUZU
Altıncı duyunuzu bir an önce ve çok geliştirmek gibi bir hırsla yola çıkmayın. Rahat ve sakin olun.
Altıncı duyusu gelişmiş öğretmenlerin sohbetlerine katılın.
Meditasyon ya da diğer yöntemlerle şakralarınızdaki ve kanallarınız-daki enerji alanınızı güçlendirin.
Sevgi, merhamet, bağışlama ve bilgelik gibi içsel güçlerinizi geliştirin.
Gelen bilgiyi çarpıtmaması için bilincinizi arındırma çalışmaları yapın.
Sessizliği ve tek başınalığı kendi asıl yüzünüze baktığınız bir ayna gibi kullanın.
İnsanlar sizden talep etmedikçe onlara bir şey söylememeye çalışın.
Kimseye zarar vermeyeceğinizi kendinize tekrarlayın. Ahimsa ilkesini (hiçbir canlı varlığa acı vermemek!) uygulayın.
Arkadaşlarınızın ya da danışanların sizinle paylaştıkları sırları saklayacak kadar kocaman bir yüreğe sahip olun.
Kendi sorunlarınızı bilgiye katmayın.
Özsaygınıza sahip çıkın. Özsaygısının tahtına oturmuş bir kral ruh olduğunuzla ilgili bir imgeleme egzersizini kullanabilirsiniz.
İnsanların mutlulukları ya da mutsuzlukları, kaderin olduğu kadar karakterlerinin de eseridir.
LA ROCHEFOUCAULD
112 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Dilinizi kullanma biçiminizdeki zayıflıklarınızı belirleyin ve düzeltmeye gayret edin.
Bir emanetçi gibi sorumluluk bilinciyle davranın.
Altıncı duyu verilerinizi başkalarına hava atmak, üstünlük taslamak, başkaları üzerinde otorite kurup onları her şekilde sömürmek ve tüketmek için kullanmayın.
Zaman zaman eski elbise ve ayakkabılarınızı fakirlere verin. Hayır işleyin. Mutlak Hayır İlkesinin gücünü içinizde taşıyın.
113 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Yükseklere çıkmaktan sakın,-çünkü insanın düşmeyeceği hiçbir yüksek yer yoktur..
CERVANTES
ALTINCI HİSSİ ya da DUYGUYU GELİŞTİRMEK
Kendinizi sadece yüzeysel yanlarınızla değil de daha derinlemesine tanımaya başladıkça, kendinizle yüzleşmeyi başardıkça içinize daha "korkusuz" girebilmeyi başaracaksınız. İnsanın kendi içine derinlemesine girebilmesi, bilinçdışma girmesi anlamına da gelir. Eğer kendi bilinçdışmı-za dikkat pergelinin sivri ucunu batırarak dikkatin öteki ucuyla dışarıya bakarsanız o zaman insanların sözlerinin ötesindekini, beden dilleriyle, duygularıyla, düşünceleriyle, tutumlarıyla gönderdikleri sinyalleri algılayabilirsiniz.
Psikiyatrist Belleruth Naparstek kendisinde altıncı duyuyu kullanma halinin ya da PSİ yeteneğinin danışanlara hizmet ederken bir tür medi-tasyon yaşamasıyla geliştiğini söylemektedir.
Mesleğine başladıktan birkaç yıl sonra danışanların çevresinde ışıklar görmeye başlamış, sonra renkleri de görmeye başlamıştır. Bu haldeyken danışanların gördüklerini görmekte ve hissettiklerini hissetmektedir. Sevgi olarak adlandırdığı bütünsel bir hissin farkına varmaktadır. Aynı zamanda normal zamandakinden daha fazla açıklık içinde düşünebilmektedir.
Karakter ağaç ise,
şan ve şeref de
o ağacın gölgesi gibidir.
Biz hep gölgeyi
düşünürüz.
Oysa karakter
ağacın kendisidir.
ABRAHAM LINCOLN
114 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
Kendisi için harikulade bir meditasyon olan bu haldeyken, sakin bir coşku ile dolmaktadır. Yaşamının diğer alanlarında stres altında, sabırsız, yargılayıcı ve rahatsız olabilse de, danışanın karşısına her oturduğunda "bu zihin haline" otomatik olarak ve çaba harcamadan girmektedir. Danışanına odaklanırken kalbini açmaktadır. Empati ve şefkat beslemektedir.
PSİ yeteneğinin böyle geliştiğini açıklamaktadır. Açık kalplilik tutumu yanında PSİ yeteneğinin de yıllar içinde büyüdüğünü, "zamanı askıya alan bir zihin halinin" geliştiğini, meditasyon halinin "derin bir dikkat odaklaması" olarak kendini gösterdiğini açıklamaktadır. Yardım etmek isteyip de kendisini çaresiz hissettiği anlarda, "doğru düşüncelerin ve sözlerin" geldiğini, bazen de sadece sevgi dolu hislerle "açık bir kalbin enerjisiyle" yıkandığında, kendi deyişiyle "bilgelik" açığa çıkmaktadır.
Altıncı duyumuzu geliştirmek istiyorsak, manevi ve ruhani çalışmalarla ruhsal kalitelerimizi geliştirmeliyiz. Kişiliğimizde köklü değişim ve dönüşümler olmalı. Sıradan insanlar gibi düşünmemeli, konuşmamalı ve davranmamalıyız. Duyarsızlık, çarpıtma, kasılmışlık durumlarından bilincimiz özgürleşmeli. Sakinlik, duyarlılık, alıcılık, empati, sezgi, açıklık ve farkmdalık yaşamımızın her yanına yayılmak. O zaman hem sevgi içimize yerleşir hem de karşımızdaki insanın ruh halini doğru algılarız.
Yaşamak mı, yoksa ölmek mi, mesele bunda.
115 Kalbinizle Yaşama Rehberi
ALTINCI HİSSİNİZİ GELİŞTİRMENİN YOLLARI
* Yaşamdaki en büyük tutkunuzu bulun.
* Yaşam amacınızı belirleyin.
* Zihin ekranınızda gelecekle ilgili resmi görmeye çalışın.
* Yaşamınızın tutkusunu, en derin değerlerinizi, ilkelerinizi kullanarak büyük bir Vizyon geliştirin.
* Yönünüzü bulun.
* Algınızda oluşan seçiciliği kullanın.
* Fiziksel, toplumsal, zihinsel ve ruhsal gereksinimlerinizi gözden geçirin.
* Fizyolojik, güvenlik, ait olma, özsaygı, özgüven, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma ile ilgili gereksinimlerinizi gözden geçirin.
* Kaynaklarınızı belirleyin.
* İlkelerinizi belirleyin.
* Kişisel farkmdalığmızı geliştirin.
* Vicdanınızı ya da İçsel Bilgeliğinizin sesini dinleyin.
* Özgür iradenizi ya da harekete geçme yetinizi güçlendirin.
* Yaratıcı hayal ya da imgelem gücünüzü geliştirin.
* Bu yaşamdaki Misyonunuzu belirleyin. Neye katkıda bulunmak istiyorsunuz?
* Rollerinizi belirleyin.
116 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
* Değerlerinizi belirleyin.
* Misyon odaklı hedeflerinizi belirleyin.
* Planlar yapın.
* Prova uygulaması yapın.
* Performansınızı geliştirin.
* Planlarınızı gerçekleştirin.
* Başkalarından destek alın.
Hiçbir şey
insan kadar yükselemez ve
onun kadar alçalamaz.
HOLDERLIN
6. BÖLÜM
KİŞİSEL GELİŞİM
Eniyi^ubı enkötüsfnü Kılmaktan
Jçok daha
I kolaydır.
SIR THOMAS MORE
ILL
119 Kalbinizle Yaşama Rehberi
BİLİNÇDIŞI ALAN ve NLP'NİN İLETİŞİM MODELİ
Ruh halimizi, fizyolojimizi ve davranışlarımızı belirleyen sinyaller bi-linçdışımızdaki kayıtlardan geliyor. Olumsuz kayıtlar harekete geçtiklerinde olumsuz davranışlara, iletişim ve ilişki sorunlarına yol açıyorlar. Algı filtrelerimizi boyamakta, olayları ve insanları oldukları gibi değil de ahlak boyalarımıza göre algılamamıza neden olmaktalar.
Bilinçdışmız hedeflediğiniz değişimi istiyor mu, yoksa istemiyor mu? Bunu nasıl öğrenebilirsiniz? Tabi ki meditasyon, trans, kendi kendine hipnoz, yönlendirilmiş imgelem gücü, yaratıcı zihinsel canlandırma gibi tekniklerle...
"NLP İletişim Modeli"ne göre dışsal olayların sinyalleri duyusal girdi kanallarımızdan ve sonra algı filtrelerimizden geçerek içsel temsil sistemlerimize girmekte ve bilinçdışımıza kaydedilmektedir. Duyusal bilgilen kodladığımız ve dünyamızı deneyleme şeklimizi belirleyen kayıtları kaydettiğimiz yerler farklıdır. Bazı insanlar görsel ağırlıklıdır. Sizin hep iyi giyinmenizi, saçınızı itinayla taramanızı beklerler. Bazıları işitseldir. Sizin hep iyi konuşmanızı beklerler. Bazıları dokunsaldır. Onlara sevgi ve şefkatle sıcak sıcak dokunmanızı beklerler. Göz erişim ipuçlarından ve konuşurken kullanılan sözcüklerden yararlanarak karşınızdaki insanın ağırlıklı
Okumaktan
edindiğim biricik fayda, bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur.
DESCARTES
1 20 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
temsil sistemini bulabilirsiniz.
Bilinçdışımızdaki bu kayıtlar halimizi, fizyolojimizi ve davranışlarımızı etkilemektedir. İşte NLP'nin İletişim Modeli'nin sırrı burada yatmakta.
Bilinçdışı Alanla İletişim Kurabiliyor musunuz?
Bilinçdışmızla dost musunuz, yoksa onun mesajlarını görmezden gelip bildiğinizi mi okuyorsunuz? Bilinçdışınızın sizi cezalandırdığını düşünüyor musunuz?
Bilinçdışmızla olumlu bir ilişki kurabilirseniz, olumlu ve kaynak dolu bir ruh hali elde edebilirsiniz. Bilinçdışınıza kaynak dolu olumlu ruh halleri kaydederseniz, kaynak çapaları uygularsanız, yaşamınızın fırtınalı anlarında bu çapalarınızı ateşleyerek olumlu ve kaynak dolu ruh hallerinizi yeniden yaşayabilirsiniz.
Bu kaynak dolu olumlu ruh halleri sizin fizyolojinizi ve davranışlarınızı belirlediğinde bir iletişim gurusuna dönüşürsünüz. İlişkileriniz sevgi ve hizmet dolu olur; mükemmellesin Başarı elde edersiniz.
Fizyolojinizi değiştirdiğinizde, örneğin yere bakıyorsanız ve birden yukarıya doğru ve sağa bakmaya başlarsanız, yaratıcı gücünüzün harekete geçtiğini ve depresif sinyallerden kurtulduğunuzu fark edebilirsiniz.
İlişkilerimizi İyileştirelim
İlişkilerimizi düşüncelerimizle, konuşmalarımızla ve davranışlarımızla yaratırız. Tutumlarımız, önyargılarımız, kafamızdaki imgeler, alışkanlıklarımız, algı filtrelerimiz, neyi nasıl söylediğimiz, üslubumuz, jestlerimiz kendimizde ve karşımızdaki insanlarda etki oluşturur. Bu etkiler yaşamımızın kalitesini belirler. Herhangi bir ilişkide etkin olabilmemiz için karşımızdaki kişiye uyum sağlamamız ya da dostane bir ilişki kurmamız gerekir. Bu ilişkilerimizde güven ve saygı ortamı yaratır.
Karşımızdaki insana ayak uydurmamız ve sonra da ona rehberlik etmemiz, onu yönlendirmemiz, ona liderlik etmemiz gerekir. Bunun için de önce kendimize ayak uydurmalı, kendimizle dost olmalıyız. Siz kendinizle dost musunuz? Şimdi derin bir nefes alın ve birkaç dakika bunun üzerinde düşünün...
121 Kalbinizle Yaşama Rehberi
Eğer yaşamınızda başarılı bir değişim gerçekleştirmek istiyorsanız, NLP'yi önce kendinize uygulamalı ve sonra ilişkilerinizde kullanmalısınız. Önce bilinçdışmızla ya da bilinçaltınızla olumlu bir ilişki kurmalı, kendinize ayak uydurmalı, kendinizle dost olmalı, kendinize liderlik yapmalı ve sonra ilişkilerinizde karşınızdaki insanlara bunları uygulamalısınız. Karşınızdaki insanın bilinçdışma saygı duymalı, hatta bunu ona söylemelisiniz: "Senin bilinçdışma saygı duyuyorum!" Sesiniz yumuşak ve samimi olmalı...
Sözleriniz insanların yaşamlarını değiştirmez ama davranışlarınız değiştirir. Yaşamınızda başarılı bir değişim istiyor musunuz gerçekten? O zaman bu değişimin ancak bilinçdışınız aracılığıyla gerçekleşebileceğini anlayın. Bilinçdışınız, fizyolojiniz, ruh haliniz ve davranışlarınız sizin kitabınızın okunmasını sağlayan sayfalardır. Şimdi derin bir nefes alın ve birkaç dakika bunun üzerinde düşünün. Davranışlarınızı karşınızdaki insanın davranışlarına uydurarak, onunla eşleşerek, ona ayak uydurabilir ve o-nunla dostane bir ilişki kurabilirsiniz. Onu aynalarsınız.
Nörolojik Düzeylerde Algılama
Aynalama işlemini her nörolojik düzeyde yapabilirsiniz.
* Çevre: En alt düzey olan "çevre" ile başlayalım. Giyiminiz, saçınız, ayakkabılarınız, paylaştığınız ilgi alanlarınız, ortak arkadaşlarınız çevrenizi aynalamada size yardımcı olabilir. Bu, çevreye uyum sağlamanıza yardımcı olur.
* Davranış: Davranış düzeyinde öncelikle beden dilinize, ses tonunuza ve kullandığınız dile dikkat edersiniz. Eğer davranışlarınızla ilgili sorunlarınız varsa, becerilerinizi geliştirmelisiniz. Kendinize saygı duyarak kendinizi e-ğitin. Geçmişinizle ilgili olumsuz anılarınızın, bilinçdışmızdaki kayıtların yol açtığı sorunları tedavi
İnsanlığa
başlıca borcumuz,-bıkmaksızın okumak, üşenmeksizin okumaktır.
ŞEMSETTİN SAMİ
1 22 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
edin. Yönlendirilmiş imgelem gücü ya da yaratıcı zihinsel canlandırma çalışmalarıyla olumlu telkinleri bilinçdışınıza yerleştirin.
Kendinizi ve başkalarını affedip yolunuza devam edin. Olumsuz a-nılara ve duygulara yapışmayın. Olumsuz duygusal yükleri, NLP çalışmalarıyla olaylardan ayırın. Reddedilmek, öfkelenmek ve incinmekle başa çıkmayı öğrenin. Yaşamınızın sorumluluğunu üstlenin, tüm eylemlerinizi bu sorumlulukla yapın, böylelikle yaşamınızı harika bir yaşama çevirin. Unutmayın ki dünyada sizin gibi birisi yok.
Beceriler: Bu düzeyde karşınızdaki insanla ortak becerilerinizi ve ortak ilgi alanlarınızı paylaşırsınız. Beceri düzeyiniz size ilişki ve iletişim sorunları yaratıyorsa, inançlarınızı ve değerlerinizi geliştirin. Sizi köstekleten, başarılarınızı engelleyen inançlarınızı değiştirin.
İnançlar ve Değerler: Bu düzeyde karşınızdaki kişinin inanç ve değerlerine saygı gösterir ve onun inançlarını ve değerlerini anlarsınız. Onunla aynı inançta olmanız gerekmez. İnançlarınız ve değerleriniz size sorun yaratıyorsa, kimliğiniz üzerinde çalışmalısınız. Gerçekten siz kimsiniz? Siz nesiniz? Kişisel gelişim planınız varsa derin bir meditasyon yaparak bunları düşünün...
Kimlik: Kimlik düzeyinde karşınızdaki kişinin temel inançlarını ve temel değerlerini anlar ve saygı gösterirsiniz. Onu bağımsız bir birey olarak değerlendirirsiniz, bir grubun üyesi olarak değil. Eğer kimliğiniz size ilişki ve iletişim sorunları yaratıyorsa, örneğin size, "Bu tutumunu değiştirmezsen ilişkimiz sona erecek!" diyen insanların sayısı her yıl biraz daha artmaktaysa, kimlik ötesi ya da ruh-sallık düzeyinde çalışma yapmalısınız.
Kimlik Ötesi: Bu düzeyde, sosyal boyutta karşınızdaki insanla ortak kültürünüzü paylaşırsınız. Ruhsal boyutta ise onunla ortak bir insanlık ailesinin parçası olduğunuzu paylaşırsınız.
Ruhsal boyut sizin gerçekten kendiniz olduğunuz, toplumsal rol yapmadığınız, maske takmadığınız yerdir. Başkalarıyla en derin bağlantı içinde olduğunuz yerdir. Kimlik ötesi çalışmalarınızı güçlendirmek için sessizlik çalışmaları yapın. Bir ve tek olan bilinç ü-zerinde odaklanın. Büyük bir aynanın kırılmış parçalarından biri olduğunuzu, kendinizi yeniden bütünlediğinizi imgeleyebilirsiniz.
1 23 Kalbinizle Yaşama Rehberi
İÇSEL HUZUR,
İYİ YAŞAMIN KAPISINI AÇAR
Sharon Labell, çağdaş bir Epiktetos yorumu olan 'İçsel Huzur İyi Yaşamın Kapısını Açar' adlı kitabında kişisel gelişimin ilkelerini şöyle özetler:
Başkaları Üzerinde Yanlış Bir Etki Bırakırsanız, Kendinize Karşı Yanlış Davranışlara Yol Açarsınız
Eğer birisi size saygısızca davranırsa ya da sizin hakkınızda kırıcı konuşmalar yaparsa, o kişinin sizin onun üzerinde bıraktığınız etkiden dolayı bunu yapmakta haklı olduğunu düşünebileceğini düşünün. Başkalarının sizi, sizin kendinizi gördüğünüz gibi görebileceğini beklemeniz gerçekçi bir tutum değildir. Eğer bir kişi 'Yanlış İzlenimler' yüzünden sizinle ilgili bir takım yanlış sonuçlara varmışsa, sizinle ilgili yanlış görüşe sahip olan bu kişi 'aldatılmıştır' ve dolayısıyla 'zarar görmüştür'.
Olaylar Bizi İncitemez,- Fakat Olaylara Bakışımız
PBizi İncitebilir Olaylar, insanlar ve koşullar bizi incitemez ve bizi engelleyemez. Bizim onlara bakışımız ise başka bir konudur. Bize sorun yaratan; tutumlarımız ve tepkilerimizdir. Bu yüzden ölüm bile kendi içinde ve dışında büyük bir ilgi gerektirmez. Korkunç olan bizim ölümle ilgili kanılarımız, ö-lüm fikrimizdir. Ölümle ilgili ve her şeyle ilgili kanılarınızı, beklentilerinizi
1 24 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
dikkatle gözden geçirin. Bu kanılarınız gerçekten hakiki mi? Bu kanılarınız size iyi bir şey sağlıyor mu? Ölümden ya da acıdan endişelenmeyin. Ölüm ya da acıdan korkmaktan endişelenin. Dışsal koşullarımızı biz se-çemeyiz; fakat bu koşullara nasıl tepki göstereceğimizi, nasıl yanıt vereceğimizi seçebiliriz.
Olayları ve İnsanları Gerçekte Oldukları Gibi Görün
Olayları ve insanları kendi kafalarmızdaki imgeler ve düşüncelerle değil, oldukları gibi görme alışkanlığı edinin. Şu anda gerçekten neyle karşı-laşmışsanız, onu sevgiyle kucaklayın. Gözlerinizin açın. Şeyleri gerçekte oldukları gibi görün. Böylece kendinizi sahte bağlılıkların anısından kurtarabilir ve kaçınılabilir yıkımlardan koruyabilirsiniz.
Kontrol Edebileceğiniz ve Kontrol Edemeyeceğiniz Şeyleri Öğrenin
Bazı şeyleri kontrol edebiliriz, bazı şeyleri ise kontrol edemeyiz. Siz ancak bu temel kuralla yüzleştikten sonra, neyi kontrol edebileceğinizi ve neyi edemeyeceğinizi öğrendikten sonra, içsel sakinliğe ve dışsal etkinliğe ulaşabilirsiniz. Kontrolümüz dışında olanlar, ne çeşit bir bedene sahip olduğumuz, zengin ya da fakir bir ailede doğmamız, diğer insanlar tarafından nasıl göründüğümüz ve toplumsal düzeyimiz gibi şeylerdir. Tüm bu şeylerin dışsal olduklarını ve dolayısıyla bizi doğrudan ilgilendirmediklerini anımsayın.
Başkalarının İşine Karışarak Zaman Harcamayın
Dikkatinizi sizi gerçekten ilgilendiren şeyler üzerinde odaklayın. Başkalarının işlerinin sizi ilgilendirmediği konusunda açık bir görüşe sahip olun. Gerçekten özgür, etkin ve başarılı bir insan olursunuz. Çabalarınız iyi şeylere yönelir. Böylece başkalarının hatalarını ve kusurlarını bularak, onlarla çatışarak enerjinizi ve çabalarınızı aptalca ziyan etmezsiniz. Sizi gerçekten neyin ilgilendirdiğini bilirseniz ve bu bilinçle düzenli olarak hareket ederseniz, iradeniz dışında hiçbir şey yaptırılamayan bir insan olursunuz. Ötekiler sizi incitemez. Düşmanlıklara çekilemezsiniz. Acı çekmezsiniz.
125 Kalbinizle Yaşama Rehberi
İÇ SESİNİZE KULAK VEREREK KENDİNİZE GÜVENMENİN SIRLARI
* Zihinsel Olumlama: Zihinsel olarak gevşemeyi öğrenin. Kendi kendinize eleştirel konuşmayı bırakın. Zihninizi kendinizle ilgili olumlu inançlarla doldurun. Siz mutlu olmaya layıksınız. Bunu hatırlayın.
* Davranışsal Olumlama: Kendinize özen gösterin. Kendinize saygı duyarak kendinizi eğitin. Geçmişinizle ilgili olumsuz anılarınızın yol açtığı sorunları tedavi edin. Kendinizi affedip ilerlemeyi öğrenin.
* Çevresel Olumlama: Size saygı duyan, gelişmeniz ve kendinizi sevmeniz konusunda cesaretlendiren insanlarla dostluk kurun.
* Sözel Telkinlerle Olumlama: "Yaşam, çok büyük bir armağandır. Yaşam korku ve hayranlık duygularıyla karışık bir saygı uyandırır. Ben kendimi tümüyle özgüvenli, güçlü sevgi dolu ve sevilen biri o-larak hissediyorum." Bu telkinler size kendinize karşı daha hoşgörülü olma fırsatı verecektir.
* Görsel imgeleme: Kendinizi, güçlü ve cömert bir kişi olarak görün. Koruyucu bir meleğiniz olduğunu hayal edin. Size geliyor ve kendinizle ilgili duymak istediğiniz olumlu şeyleri söylüyor.
İç Sesinizle Konuşurken İzleyeceğiniz Adımlar
Steve Andreas ve Charles Faulkner, "NLP: Başarının Yeni Teknolojisi" adlı kitaplarında özgüveninizi artırmanız için şunları öneriyorlar:
1 26 Ruhsal Güçlerinizi Kullanarak
1. Kendinizi Nasıl Değerlendirdiğinizi Anlayın
Korkuların ve endişelerin başarı yolunu tıkaması gibi,kendinizi yargılamanın ve eleştirmenin getirdiği kötü duygular da size engel olabilir.
2. Eleştirel Sesinizi Takip Edin
İçsel bir sesin size karşı eleştirel davrandığı ya da hakkınızda küçük düşürücü yorumlar yaptığını düşündüğünüz bir olayı hatırlayın. Önce kendinizi o olayın içine tekrar sokun ve olayı özet halinde yeniden yaşayın. O deneyimi anımsarken, o eleştirel sese özellikle dikkat edin. Sesi çizgi film karakterleri Mickey Mouse'ın veya elektronikleşmiş bir bilgisayar kaydının sesine benzetin. Onu neşeli ya da alaycı yapmaya çalışın.
3. Olumlu Niyetleri Keşfedin
. NLP'nin varsayımlarından biri, her davranışın altında biçim için o-lumlu bir niyetin yattığını söyler. Öyle olmasa, o davranışı sürdürmezdik.
Eleştirel sese, sanki o başka bir insanmış gibi şu soruları sorun:
"Benim için beslediğin niyet nedir?"
"Bana karşı hangi amaçla eleştirel davranıyorsun?"
4. Eleştirel Sesinizle Pazarlık Edin ı
Eleştirel sesinize şunu sorun: "Bu olumlu niyeti yerine getiren, en az şu anda yaptığın şey kadar iyi başka yollar olsaydı, onları denemek ilgini çeker miydi?" Bu, eleştirel sesin reddedemeyeceği bir tekliftir. Ondan fi-kir üretmesini ve üç yol seçmesini isteyin.
5. İçsel Sesinizi Yeniden Çerçeveleyin
Bu alıştırma, Richard Bandler ve John Grinder tarafından geliştirilen, "Altı Adımda Yeniden Çerçeveleme" tekniğinin bir uyarlamasıdır.
a. Eleştirel Ses: İçsel sesinizin sizi eleştirdiği bir olayı hatırlayın. Kendi' nizi tekrar o olayın içine koyun. Sesin söylediği şeyleri, sesin tonunu, temposunu ve bu kelimeleri söylerken ritmini dikkatle dinleyin.
1 27 Kalbinizle Yaşama Rehberi
b. Olumlu Niyet: İçsel sesinize "Olumlu niyetin nedir?" ya da "Benim iyiliğim için sağlamaya çalıştığın şey nedir?" diye sorun. Duyduğunuz olumlu niyete tamamen hak verene kadar bu sorma işlemini sürdürün.
c. Kabul ve Teşekkür Edin: Olumlu niyeti kabul ettiğinizde, içsel sesinize teşekkür edin.
d. İçsel Sesinizden Alternatif Arayışında Size Katılmasını İsteyin:
"Bu olumlu niyete ulaşmanın başka yolları olsaydı ve bu yollar muhtemelen daha iyi olsaydı, kabul eder miydin?" diye sorun. "E-vet" cevabı gelene kadar sormaya devam edin, bekleyin.
e. Yaratıcı Taraf: Yaratıcı gücünüzü kullanarak çeşitli alternatif davranışlar üretmesini isteyin. İçsel sesinizden, bunlar arasından üç tanesini seçmesini isteyin.
f. Geleceğe Dair Planlama: Sırayla bunların her birini uyguladığınızı
hayal edin. Beklediğiniz gibi sonuçlanmazsa (e) maddesine geri dönün. Her ikinizin de beğendiği üç yeni seçeneğiniz olduğunda, içsel sesinize bunlardan birini kullanmaya istekli olup olmadığını sorun.
6. Olumlu İfadeler Kurun
Olumsuz ifadeler tam da düşünmek istemediğiniz şeyleri düşünmenize yol açar. Başkalarıyla konuşurken olumsuz ifadeler kullandığınızda, onların düşünmesini istemediğiniz şeyleri düşünmelerine yol açarsınız. "Toplantıda her şeyi nasıl da berbat edebileceğini düşünme." "Patronunun, raporun hakkında ne düşündüğünü kafana takma." Bunları "ben" ifadelerine ve olumlu tonlamaya çevirin. "Merak ediyorum, yarınki toplantı ne kadar iyi geçecek." "Patronum, ona sunduğum raporda en çok neyi beğenecek?"
7. Sözcükleri Değiştirin
Kendinize güven duymanızı ciddi bir biçimde engelleyebilecek bir başka yaygın, içsel dil kalıbı da olayları gereğinden fazla genellemektir. "Hiçbir şeyi beceremiyorum", "Herkes beni sürekli reddediyor" "Vazgeçsem ne çıkar, zaten bir fiyaskoyum" gibi ifadeler, kendine güveni çökertirler.
Arka kapak yazısı:
Tarihten ve günümüzden terapi teknikleri ve benliğini keşfetme yöntemlerini sunan bu kitap, kalbinizi de yanınıza alarak yaşamanın uygulamalı yöntemlerini okuyucuyla paylaşıyor.
İçsel sesinize kulak vermek, dilin, aklın, düşüncenin ve kalbin imkanlarını kullanarak hayatınızı farklı bir boyuta taşımak için gerekli pek çok analiz de bu sayfalarda sizlerle buluşuyor. Kalbin sesine kulak vermek, bunun için işe yarar yöntemler öğrenmek isteyenler için bir başucu kaynağı...

İÇİNDEKİLER
1. BÖLÜM-KİŞİSEL GELİŞİMDEN RUHSAL GELİŞİME
GELİŞİM YOLCULUĞU.................................................................. 9
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BENLİĞİ KEŞFETME TEKNİKLERİ........15
2. BÖLÜM-ÇAĞDAŞ BİR KİŞİSEL GELİŞİM YÖNTEMİ; NLP
NLP..............................................................................................37
NLP'DE YENİ KODLAMA..............................................................42
ŞİRKETLERDE AİKİDO ................................................................43
BİLİNÇ PSİKOLOJİSİ..................................................................44
BUDİST PSİKOLOJİ......................................................................45
ZEN BUDİZM VE PSİKANALİZ......................................................47
SAF FARKINDALIK ......................................................................50
DUYGULARIN SİMYASI ..............................................................53
ZİHNİN DÖNÜŞÜMÜ....................................................................55
İÇSEL DÖNÜŞÜM REHBERİ..........................................................57
3. BÖLÜM-TİNSELLİK, BATI PSİKOLOJİSİ ve BEYİN
İNSANCIL PSİKOLOJİ..................................................................61
4. BÖLÜM-TRANSPERSONAL PSİKOLOJİ ve KİŞİLİK ÖTESİ MODEL
KİŞİ NEDİR?................................................................................73
BİLİNÇ........................................................................................74
KOŞULLANMA ve BAĞLANMALARIMIZ........................................77
KİŞİLİK ...................................................................................... 79
KİMLİK ve ÖZDEŞLEŞMELERİMİZ ..............................................80
KİMLİK ve ÖZDEŞLEŞMELERİMİZDEN KURTULUŞ......................84
MELKİSEDEK YÖNTEMİ................................................................88
5. BÖLÜM-ALTINCIHİSSÎ GELİŞTİRMEK
DUYU DIŞI ALGILAMA................................................................91
DOLAYSIZ YAŞANTI ALANI ........................................................94
FARKINDALIK IŞIĞI....................................................................96
ALTINCI DUYU ya da HİSSİN AÇILMASI....................................100
ALTINCI DUYUNUZU HAREKETE GEÇİRMENİN
YÖNLENDİRMELİ İMGELEME UYGULAMALARI ..........................102
NLP'DE KULLANILAN TRANS TEKNİKLERİNE
UYGUN BİR YÖNLENDİRİLMİŞ İMGELEM ÇALIŞMASI ..............105
ALTINCI DUYUYU ya da HİSSİ KULLANMAK..............................109
ALTINCI DUYUNUZU KULLANMA KILAVUZU ..............................111
ALTINCI HİSSİ ya da DUYGUYU GELİŞTİRMEK..........................113
ALTINCI HİSSİNİZİ GELİŞTİRMENİN YOLLARI..........................115
6. BÖLÜM-KİŞİSEL GELİŞİM ve NLP..................................................117
BİLİNÇDIŞI ALAN ve NLP'NİN İLETİŞİM MODELİ......................119
İÇSEL HUZUR, İYİ YAŞAMIN KAPISINI AÇAR ..........................123
İÇ SESİNİZE KULAK VEREREK
KENDİNİZE GÜVENMENİN SIRLARI............................................125