3 Aralık 2007 Pazartesi

Arka Bahçe - Hikaye

Arka Bahçe                                                    **Deniz Engin**

 

 

Nedim- Hatırlıyor musun Selim, o büyük erik ağacını sizin evin arka bahçesinde. Benden cesaretliydin çocukken, kedi gibi tırmanır giderdin ağaca, korkardım düşeceksin diye. Mevsimi gelince en dallardaki erikleri uzanır getirirdin bana, aklım başımdan giderdi. Evde kimse olmadığı zaman ağaca tırmanır, oradan balkona atlar girerdin içeri, bana kapıyı açardın.

Selim- Bütün bahçeyi kaplamıştı, budadılar, sonra kurudu, çürüdü, bir gece yıkıldı.

N- O ağacın dibinde mum yakar, dönerdik etrafında her Cuma günü, ilkokuldaydık, yeni yılı kutlardık böyle, her seferinde yeniyıl şarkısını söylerdik, kimin fikriydi onu da hatırlamıyorum, sen hatırlıyor musun?

S- Bilmem, yapıyorduk işte.

N- Kömürlükte ev yapmıştık kendimize, yağmur yağdı koşar gelirdim sana, saatlerce otururduk. Korkunç masallar anlatırdık, sonra korkar, sarılır yatardık.

            S- Ben de bataklığı hatırlıyorum, arka mahalledeki. Kurbiş tutardık, kalabalık olurdu. Sen kıyıda oynardın, korkardın, girmezdin suya. Kurbağa yavrularını elimizde sıkardık, kaygan olurlardı, büyüklerini de jiletle keser incelerdik.

N- Önce ayaklarına ip bağlar bir yere asardık, gergin olurdu vücudu, yukarıdan aşağıya ve soldan sağa keser, içindekileri çıkarır, bacaklarını koparırdık ölünce, sonra kuruturduk, kolye yapardık, suda kaynatırdık, büyücülük oynardık... Biranı içsene. Sen hatırlamıyor musun birşeyler?

S- Bilmiyorum Nedim, canım sıkkın biraz, Nermin garip davranıyor son günlerde.

N- Nasıl garip?

S- Boşver, içelim.

N- İçelim.

S- Hep aynı kaldık seninle, hep ayrıldık, buluştuk. İyiydi be, taşınmak zorunda mısın?

N- Benim için böylesi iyi olacak. Bugün son görüşmemiz olabilir, dönüp dönmeyeceğimi bilmiyorum, başka bir hayat var orada.

S- Yıllarca direnmiştin oysa gitmemek için yurtdışına.

N- Zaman değiştiriyor insanı.

S- Biz aynı kaldık seninle. Yanımda taşıyorum bu kitabı, bak sana bir şiir okuyayım, sen sayfayı, tamam, ver, bu şiiri severim: "Bu şehirdedir işim gücüm / Ekmek param / Fakat bütün bunlara mukabil / Yine budur başka bir şehirdeki / bir kadın yüzünden / bıraktığım şehir" Yoksa bir sevgilin mi var gideceğin yerde?

N- Yok.

S- N'oldu, soldun?

N- Boşver, içelim. Hani bir gün para bulmuştuk betonyolda, onu gömelim demiştik, ilkokula yeni mi başlamıştık neydi, stadyuma gitmiştik, bir ağaç seçip kazmıştık, gömüp dönmüştük. Ben hep o parayı oradan almayı hayal ettim, ama gitmedim, unutmuştum. Bugün gittim, parayı merak ettim, ağacı buldum, ama kazmadım, kazamadım, korktum, orayı kazarsam birşey yıkılacaktı içimde, oturup bir hikaye yazdım bunun üzerine.

S- Biz o parayı çıkarıp harcadık Nedim, sana haber vermedik

N- ...

S- Kızdın ?

N- Kızmanın ne faydası var? Bunlar hepimizin hastalığıydı, bir anı rahatsız ediyor beni uzun zamandır, sana anlatacağım. Babam maaşı alınca parayı anneme verir, çekmeceye koyardı o da. O gün yine çekmeceye konmuştu maaş. Misafir vardı içeride, akşamdı, dükkanlar erken kapanmaya başlamıştı. Bakkallar gizli gizli satıyordu mallarını kapılarına açtıkları parmaklıklı hazneden, yedi yaşındaydık demek, askerler geziyordu sokaklarda, hatırlıyor musun?

S- Evet, babam günlerce gelmezdi eve, korkardım, elektrikler kesilirdi akşam, perdeler örtülüp gaz lambası yakılırdı.

N- Çekmecede bir kırmızı demet yüz liralık, bir yeşil demet on liralık vardı, önce yeşillerden almıştım bir tane, bakkala gitmiştim koşarak, yaklaşınca yavaşlamış, koşmamışım gibi yapmaya çalışmıştım. İçinde futbolcu resmi olan paketin şekerlerini atıyordum artık, kimbilir kaçıncısında bakkal bu paraları nereden bulduğumu sormuştu, birşey söyleyememiştim. Misafirler gittiğinde destenin yarısı eksilmişti, kırmızılardan almaya korkmuştum, tek tek almıştım diğerlerini de, topluca alırsam belli olacağından korkmuştum, ne aptallık! Sonraları bu konuda bana kimse birşey söylemedi. Ama herkesin böyle maceraları vardır Selim, boşver, hastalıklı büyüdük biz.

S- Evet, hastalıklı büyüdük, acımasız olduk.

N- Ben sarhoş olmaya başladım Selim, hızlı içtim galiba.

S- Çok içtik. Sen kadınlardan anlarsın, bilemiyorum, bende bir eksiklik var, her anladığımı düşündüğümde yanılıyorum, Nermin neden böyle davranıyor sence?

N- İçelim.

S- Bahçenin kapısına gidip yalvarsam şimdi, anlatır bana çocukluğumu? Önüm ıslak, kafam yarık, dirseklerim kan içinde, dizim sıyrılmış topallayarak geçtiğim. Ne bulduysam dikerdim, bir gün peynir dikmiştim, peyniri çok severim hala. Evlendikten sonra Nermin’le kavga ettiğimiz bir gece kendimi dışarı zor atacak kadar sinirlenmiş, markete gidip yarım kilo peynir alıp yemiştim yatışmak için. Peynir istesene masaya! Uzun zaman geçti aradan. Şimdi hatırladıkça o günleri, bir daha dönemeyeceğimi anladıkça daha çok özlüyorum, daha kötüleşiyorum.

N- Dönemeyiz artık, erken ve geç kaldık hep... Ben otuzbir çekiyordum, gazetede gördüğüm giysili kadınların vücutlarını hayal edip ve unutuyordum ortalıkta atıklarımı, sonra birgün annem benimle konuşmak istedi, kadınlar adet geçirirle başladı, öğrendim ben herşeyi dedim, kaçtım, sordum, adet ne demek, sen de bilmiyordun. Oniki yaşındaydık.

            S- Bana aslında gerçek ailenin bu olmadığını, seni ileride kendilerine bakmak için aldıklarını, sana birşey olur da ölürsen diye kardeşini de getirdiklerini, oysa senin bunları bilip öleceğini ve senden beklediklerini yapmayacağını söylemiştin, on yaşındaydık.

N- Bir çocuk bunu söyleyebiliyorsa suç onda değildir Selim... Kafamı yere koyar, sürte sürte emeklerdim saatlerce, halının üzerinde, terlikler büyük kamyon olurdu, halının desenleri aşılmaz dağlar, içinde kaybolduğum ormanlar olurdu, devanası gibi kanatlı karıncalar beni parçalardı, süleymanböcekleri büyük büyük büyük dinozorlardı, şu leblebiler dev kürelerdi, marullar aşılması güç tepelerle dolu ve kaygandılar. Herkesin içinde bir hayvan var Selim, benim hayvanım yaşlanmış ve ağır hareketleriyle tiksinti uyandıran, ters dönmüş ve ölmek üzere olan bir hamamböceğiydi eskiden beri.

            S- Abartma bu kadar.  

N- Sana bunları neden anlattım, söyleyeceğim, bir adım atamadım o zamandan beri, aynı kitabı defalarca kapladım, aynı satıra yazdım bütün yazıları, aynı ezgiyi dinledim yıllarca, aynı masalı okudum -çirkin ördek yavrusunu-, aynı düşte yaşadım hep, aynı rüzgarda durdum, aynı yalanları söyledim, hep aynı yorgunlukta yaşadım, aynı yağmurdu benim için yağdığını sandığım, aynı çemberde koştum durdum, duramadım koştum, aynı şarkıyı söyledim, aynı resme baktım yıllarca, aynı dörtduvarda hapsoldum Selim?

S- Haksızlık ediyorsun kendine.

N- Ben seni aldattım Selim, Nermin'le yattım, duyuyor musun beni?

S- ...

N- ...

            S- Hani birgün, çocukken mevlüt okunuyordu evin birinde, şeker vardır diye girmiştik. Uzun süre beklemiştik, ama ilgilenen olmamıştı, ölü eviydi sanıyorum. Sonra sen birine sordun, şeker var dedin, üst katta kadınlar var dedi, onlar dağıtıyor. Üst kata çıktık, kapıyı açtık, kimse bizi farketmemişti. Kadınlar şekerlere habire saldırıyor, avuç avuç ceplerine, çantalarına dolduruyordu.

 

 

                                                                                                000314 Alanya

www.braillesoft.com

 

www.rehberogretmen.biz

 

www.egitek.com.tr

 

www.kuzeyonline.com